Didn't you notice tradutor Turco

You notice I didn't say''Richard''?

"Richard" demedim, farkında mısınız?

I didn't notice you bein'so fussy about what the old Colonel done a while back.

Uzun zamandır Albay'ın yaptıkları hakkında senin böyle telaşlı olduğunu fark etmedim.

- You didn't notice who robbed you?

- Kimin çaldığını farketmediniz mi?

Slowly, quietly, you didn't notice me.

Yavaş ve sessizce, beni farketmedin bile.

Didn't you notice?

Fark etmedin mi?

I thought you didn't notice.

- Evet. Fark etmediğinizi düşündüm.

You saw me, but didn't notice.

Beni gördün ama görmedin.

Pretend you didn't notice.

Fark etmemiş gibi davran.

You didn't notice anything about her, did you?

Onda dikkatinizi çeken bir şey oldu mu hiç?

Don't tell me you didn't notice.

Fark etmediğini söyleme.

And you didn't notice anything unusual?

- Garip bir şey fark etmedin mi?

I didn't think you'd notice.

Fark edecegini sanmiyordum.

Somebody could set off an atom bomb and if it didn't demolish your ivory tower, you wouldn't even notice it.

Birisi bir atom bombası ateşleyebilir, eğer senin fildişi kuleni tahrip etmedi ise, onun farkına bile varmazsın.

Earlier, you didn't notice any of it.

Eskiden bunları fark etmiyordun.

You didn't notice the gas last night?

Dün gece gazı fark etmedin mi?

Didn't you notice it, Brick?

Sen de fark ettin mi Brick?

Didn't you notice the powerful and obnoxious odor of mendacity?

Riyanın o keskin ve kötü kokusunu almadın mı sen de?

- Didn't you notice it, Gooper?

- Sen fark etmedin mi Gooper?

Didn't you notice an unpleasant smell of mendacity in this room?

Bu odadaki o nahoş riya kokusunu duymuyor musun?

You notice that Clint got out of here. didn't you?

Sonuç olarak Clint burada yok, değil mi?

- Well, maybe you didn't notice.

- Belki içeriği gözünüzden kaçmıştır.

- Maybe you were in love and didn't notice.

- Belki aşıksındır ama farketmemişsindir.

Didn't you notice anything odd in what he said?

Söylediklerinde hiç tuhaf bir şey fark etmedin mi?

I'm surprised you didn't notice it.

Fark etmediğine şaşırdım.

If you think I didn't notice.

Fark etmediğimi sanıyorsan...

Did you notice I didn't touch a single hair of his head?

Saçının bir tek teline zarar geldi mi?

Well, the men did, but I didn't notice you refilling yours.

Adamlar aldı ama sizinkini unuttum.

I didn't notice that you like Miura.

Miura aklımın ucundan geçmemişti.

I didn't notice him. So... so you came to see me about this case.

Demek buraya geldin.

You didn't notice what I'm wearing.

Ne giydiğimi fark etmedin bile.

Don't think I didn't notice you putting your hands all over her.

Hadi ama hayatım. Ellerini onun üzerinde gezdirdiğini fark etmediğimi zannetme sakın.

I didn't think you'd notice.

Bütün o karate dersleri zaman kaybıymış!

Didn't you notice her?

Kızı gördün mü? Defol!

The captain would hardly be a man if he didn't notice you.

Kaptan seni fark etmese ona erkek denemezdi.

But it was clear you didn't notice me until you stopped walking.

Fakat şu da açık ki beni farkedemedin yürümeyi kesene kadar.

But you didn't notice it, of course.

Ama tabii bunu fark edemedin.

- Didn't you notice that?

- Şunları görüyor musun?

A man like you has been here all this time... and I didn't even notice!

Senin gibi biri onca zaman burnumun dibindeymiş... ve ben farkedemedim bile!

You know... I didn't even notice that!

Bak buna hiç dikkat etmemişim!

You think I didn't notice anything that day?

O gün hiçbir şeyi fark etmedim mi sandın?

Didn't you notice she speaks bad Polish?

Kötü bir polonyaca'ya sahip olduğunu fark etmedin mi?

You didn't notice my hair grew.

Saçımın uzadığını fark etmedin.

You must understand, your honour, that I was very upset that day, and I honestly didn't notice him at all, especially since I fainted, your honour.

Anlamalısınız Sayın Yargıç, o gün çok üzgündüm ve dürüst olmak gerekirse onu hiç fark etmedim özellikle de bayıldığım için, Sayın Yargıç.

- You probably didn't notice.

- Galiba sen farketmedin.

- You didn't notice?

- Farketmediniz mi?

Perhaps, Mr. Vrana, you didn't notice that the fires went out!

Muhtemelen, bay Vrana, sabrımın taştığına dikkat etmediniz!

In case you didn`t happen to notice it... you big Texas longhorn bull... I`m one hell of a gorgeous chick!

Dikkatini çekti mi bilmem ama..... ben fıstık gibiyim..... seni gidi uzun boynuzlu Texas öküzü!

They've broken in... didn't you notice how they all moved together closely?

Aniden içeri daldılar... Nasıl da birbirlerine yakın hareket ettiklerini fark etmediniz mi?

Didn't you notice his hairy hands with forked fingers and sharp nails that come out at night and grab at women's legs?

Devrediyor. 3 aydır ona ne bir ziyaretçi ne de posta geldi! Kıllı ellerini çatallı parmaklarını ve geceleri çıkan ve kadınların bacaklarına saplanan sivri tırnaklarını fark etmedin mi?

Didn't you notice the paper at the bottom of their cage?

Kafesin dibindeki gazeteyi görmedin mi?

Didn't you notice?

Fark etmediniz mi?