Dipstick tradutor Turco
103 parallel translation
A dipstick?
Yağ çubuğuyla mı?
Woody doesn't know a dance from a dipstick.
Woody'nin dans etmekten bile haberi yok!
Listen, dipstick, this was not my choice!
Dinle serseri bu seçimi ben yapmadım.
Hey, dipstick, you ever pick on anybody your own size, or just little kids?
Hey, sefil, hiç kendi cüssenizde biriyle uğraştınız mı, yada sadece küçük çocuklar mı?
And if they do, may my conjugal dipstick turn into a tennis racket.
Eğer bulurlarsa,'evlilik çubuğum', tenis raketine dönsün.
So you're the dipstick who's prosecuting Bud Auster.
Bud Auster'a dava açmaya yeltenen şabalak savcı sen misin?
It's nothing personal, Devon, but the car didn't exactly have fresh oil on the dipstick, if you know what I mean.
- Kişisel değil, Devon,... ama arabanın yağını bile dolduramadık, ne dediğimi anlıyorsan.
Listen, dipstick.
Dinle, ahmak.
"Dipstick?"
'Şapşal? '
"Dipstick?" "Lamebrain?" "Schmo?"
"Şapşal?", "Kuşbeyinli?", "Avanak?"
wang, thang, rod, hot rod, humpmobile, Oscar, dong, dagger, banana, cucumber, salami, sausage, kielbasa, schlong, dink, tool, Big Ben, Mr Happy, Peter, pecker, pee-pee, wee-wee, wiener, pisser, pistol, joint, hose, horn, middle leg, third leg, meat, stick, joystick, dipstick, one-eyed wonder, junior, little head, little guy, rumple foreskin, Tootsie roll, love muscle, skin flute, Roto-Rooter, snake...
... çubuğu, zımbırtısı, arabası Oskar'ı, bıçağı, muzu hıyarı, salamı, sucuğu kulesi, Bay Mutlu'su, Peter'ı, ağaçkakanı, ufaklığı tüfeği, boynuzu, orta bacağı, eti oyun çubuğu tek gözlü canavarı ön derisi, aşk kası, fülütü yılanı...
You're the Lurch, you dipstick.
Lurch sensin, aşağılık herif.
- Dipstick? Come on. - Folks dressed up like Eskimos
- Dipstick.
You're an scum-sucker whose moral dipstick's two drops short of dry.
Ahlak anlayışı dibe vurmuş bir pisliksin sen.
Your perfect attendance record, you spoon-sucking dipstick?
İşte gösterdiği başarıdan dolayı mı? İşe yaramaz üçkağıtçı.
Or are you going to be proactive and grab him by the dipstick and make me proud!
yoksa proaktif olup onu tereyağından kıl çeker gibi Joey'den kapıp beni gurulandıracak mısın!
You take that dipstick to see if the white count's high.
Akyuvarları ölçmek için çubuk daldırılıyor.
And when his dipstick got jammed, I helped him yank it out.
Gaz pompası sıkışşınca ona biraz yardım ettim.
Aren't they, Dipstick?
Değil mi, Dipstick?
Come on, Dipstick.
Hadi, Dipstick.
Dipstick.
Dipstick.
Come on, Oddball, Little Dipper, Dipstick.
Hadi, Oddball, küçük Dipper, Dipstick.
Dipstick, shh, please!
İyimisiniz? Dipstick, sus, lütfen!
Dipstick, she called him.
Dipstick, diye çağırıyordu onu.
You know, Dipstick, he's a lot like you.
Biliyormusun Dipstick, O sana çok benziyor.
Chloe, darling! Dipstick.
Chloe, Tatlım!
How kind of you to come.
Dipstick. Gelmen ne kadar güzel.
- Dipstick, be polite.
Dipstick, kibar ol.
Where's Dipstick? Dipstick!
Dipstick nerede?
Dipstick!
Dipstick! Dipstick!
The kind a time-release dipstick would have.
Zaman sınırlamalı bir ahmağın yapabileceği türden bir hata.
- What are you waiting for, dipstick?
- Sen kimi bekliyorsun aptal?
- Nice going, dipstick.
Aman Tanrım. Aferin sana dangalak.
Not a big enough dipstick for the job.
İş için yeterince çılgın değilim.
I'm not a big enough dipstick for the job.
Bu iş için doğru adam değilim.
Yeah, you little dipstick.
Evet, seni küçük piç.
¶ Lipstick on your dipstick ¶
Senin yakanda ruj izi var...
Not a big enough dipstick for the job.
Bende o sabır ne gezer!
Some dipstick named Shauna thinks you were in South Pacific. Oh, Shauna tends to get people mixed up.
Shauna adlı bir aptal senin Güney Pasifik'e gittiğini sanıyor.
The real question is who your father was, dipstick.
"ASIL MESELE, BABANIN KİM OLDUĞU, KACAKAFA."
Enos, you dipstick, did somebody move my car?
Enos, seni salak, birisi arabamı mı aldı?
And a doofus and a dipstick.
Ve bir aptal, ve bir salak.
And I can't wait to check that dipstick.
Ve şu çubuğu kontrol etmek için daha fazla bekleyemeyeceğim.
You dipstick!
Seni budala!
Get a life, dipstick!
"Hayatı seç, kazma!"
The FBI, dipstick.
FBI, salak.
Expect me to believe that, dipstick?
Buna inanmamı mı bekliyorsun, salak?
Dipstick and Dum Dum wanting the baby to listen to some stupid show about the moon landing.
Dipstick and Dum Dum bebeği dinlemek istiyor aya inmeyle ilgili aptal bir şov.
If a woman needs an emergency... dipstick... in the ladies room of a sandwich stop...
Eğer bir kadın acil durumu için sandviççinin tuvaletindeki tampona ihtiyaç duyarsa...
What's it look like, dipstick?
Sence neye benziyor, sersem?
Dipstick!
Öf be!