Distant future tradutor Turco
144 parallel translation
Thank you, Mrs. Pierce. I trust that I might see you in the not-too-distant future.
Teşekkürler Bayan Pierce. Umarım sizi çok kısa bir süre görmem.
But I hope that maybe soon, maybe in the distant future, my work will give the society mountains of bread and plenty of power... "
Ama umarım gelecekte, belki uzak gelecekte, çalışmalarım toplumun geniş bir kesimine ekmek ve oldukça güç verecek... "
For it is not what has been done in the past, nor what may be done against the far horizons of some distant future, but what will be done now!
Ne geçmişte yapılanlar için, ne de uzak gelecekte yapılabilecekler için değil ancak şimdi yapılabilecekler için!
We may be seeing Earth's distant future.
Dünya'nın gelecekteki akıbetini izliyor olabiliriz.
One morning, breakfast was far behind, and dinner was still in distant future
Kahvaltı yapmak için geç, öğle yemeğini düşünmek içinse erken bir saatte...
Science has enabled us to predict events in the distant future... and to communicate with each other at the speed of light, as I am with you, right at this moment.
Bilim, uzak gelecekteki olayları öngörmemizi ve birbirimizle ışık hızında iletişim kurmamızı sağladı tam da benim şu anda sizinle yaptığım gibi.
And if Voyager should, sometime in its distant future encounter beings from some other civilization in space it bears a message.
Ve belki de uzak bir gelecekte Dünya dışı uygarlıklarla karşılaşarak mesajını iletecek.
Perhaps in the distant future beings of an alien civilization will intercept these ships.
Belki de uzak gelecekte uzaylı türler bu gemi ile karşılaşabilir.
You should not be here until your far distant future.
Siz çok uzak bir geleceğe kadar burada bulunmamalısınız.
In that distant future, you will face other Immortals in trial by combat... from which only one can survive.
Uzak gelecekte, birbirleriyle savaşan diğer ölümsüzlerle de karşılaşacaksınız. Bundan sadece bir kişi sağ çıkabilir.
I am sure in the not-so-distant future this little fellow will be very well known.
Eminim ki pek yakın bir zamanda bu küçük dostumuz çok meşhur olacak.
I told you I stuck a fork in his neck and it looked to me like he was getting ready to bleed to death in the not so distant future.
Sana söyledim onun boynuna çatal sapladım ve bana sanki yakın zamanda kan kaybından ölmeye hazırlanıyor gibi geliyordu.
150 ) }... towards the distant future 150 ) } Zankoku na tenshi no teeze
Acımasız meleğin iddiası senin akan kanına akmak.
It's ultramodern, like living in the not-too-distant future.
Ultramodern hatta, yakın olan gelecekte yaşamak gibi.
But someday, you'll recognize that on your back you have the wings to fly to the distant future.
100 ) } Dakedo itsuka kidzuku deshou 100 ) } Sono senaka ni wa 100 ) } Haruka mirai mezasu tame no 100 ) } Hane ga aru koto 235 ) } Süt 100 ) } Merhametsiz bir melek gibi ol bir efsane. 100 ) } gülümsüyorsun sen. 100 ) } arıyorsun yarı uyanık halde. 100 ) } masum gözlerle. 100 ) } kanatlarının olduğunun.
You can come back and visit any time..... in the fairly distant future.
Ne zaman istersen yanıma gelebilirsin oldukça uzak bir gelecekte.
In the not too distant future, small furry mammals will evolve from reptiles like these.
Çok da uzak olmayan bir gelecekte, bunun gibi sürüngenlerden, küçük, tüylü memeliler evrimleşecek.
But when we say this... we imagine that the hour is placed... in an obscure and distant future.
Ama belirsiz umulmadık bir zamanda vaktimizin geleceğini biliyoruz.
You would sacrifice Claire's happiness just on the off chance that one day- - in the distant future. you might.
Belki, "olasılık dahilinde" Eğer bir gün karşına çıkmazsa, benden çocuk yapmak istediğin için Claire'in mutluluğunu kurban ederek.
They're taking orders from the distant future.
Emirlerini uzak gelecekten alıyorlar.
But now it's the distant future.
Ama gelecekteyiz.
This place looks like it's from the not-too-distant future.
Gelecekten gelmiş gibi duruyor.
The spell Aku cast must have ripped me from my own time and flung me into the distant future.
Aku'nun büyüsü, beni kendi zamanımdan koparıp uzak geleceğe fırlatmış olmalı.
The spell Aku cast must have ripped me from my own time and flung me into the distant future.
Aku'nun büyüsü beni kendi zamanımdan koparıp uzak geleceğe fırlatmış olmalı.
- All their genetic enhancements, they were taught to do that by someone from the distant future.
Gelecekten gelen birisi tarafından Genetik artışların Nasıl yapılacağı öğretildi...
I come from yet another distant future where gun violence has destroyed the very Earth itself.
Ben başka bir uzak gelecekten geliyorum. Silah şiddeti, Dünya'nın sonunu getirdi.
Plenty of bad news for the Japs in the not-too-far-distant future.
Japonlar için bol miktarda kötü haber, pek uzak olmayan bir gelecektedir.
That things fall into place, and that you can take a step forward. Toward that day in the distant future.
Herşeyin parçalara bölündüğünü hissedersin, ve o uzak gelecekteki güne... doğru adım atamadığını
In the far, distant future, where the world is starving from over-population and environmental destruction,
İlerde, çok uzak bir gelecekte! Dünyanın çevresel yıkım ve yüksek nüfus nedeniyle açlık çektiği bir yerde!
We hint at the possibility that at some point in the distant future we might linger momentarily in the right post code.
Uzak bir gelecekte geçici olarak aynı mahallede bulunma ihtimalinizin olduğuna ilişkin küçük bir ipucu verirsin sadece.
You know, one day in the not-too-distant future, we'll be watching him graduate from school.
Çok da uzak olmayan bir gelecekte, okuldan mezun oluşunu izleyeceğiz.
Can we become something in the not so distant future?
Fazla uzak olmayan bir gelecekte ikimizin arasında bir şeyler olabilir mi?
Back then, our scientists were able to extrapolate... the precise date and time in the distant future... when the event would arrive.
Bilim adamlarımız, bu olayın olacağı tarih ve zamanı, tahmin edebildiler.
And we meet to declare peace, to put an end to war not in some distant future, but to put an end to it now.
Ve barışı ilan etmek için bir araya geldik. Savaşa bir son vermek için uzak bir gelecekte değil, şimdi son vermek için.
- In the not-too-distant future.
- Yakın gelecekte.
# The distant future, the distant future #
Uzak gelecek, uzak gelecek.
# It is the distant future, the year 2000 #
Bu, uzak gelecek. Yıl 2000.
One night in the not too distant future, my cousin mike and I are going to take you out drinking.
Çünkü hayır demek lazımsa tam puan alacağım. Lou?
The world alone today when revolutions are impossible and wars threaten me when capitalism is unsure of its rights and the working class retreats when the lightning progress of science brings the future terribly near when the future is closer than the present when the distant galaxies are at my door my kin, my twin...
Dünya yalnız bugün, kapitalizm bizi savaşla tehdit ederek, işçi kesime kendi doğrularını kabul ettirmiş ve devrimler imkansız hale gelmiş bilimin öngördüğü bilgiler ışığında da geleceğimiz korkunç bir şekilde yaklaşmış gelecek, şimdi zamandan bile yakın hale geldiğinde uzak galaksiler kapımın dibine geldiğinde ailem, ikizim...
The child of the two talking apes, Cornelius and Zira, who came to us years ago out of the future and were murdered for fear that one distant day apes might dominate the human race.
O da günün birinde maymunların, insan ırkına hükmedeceği korkusu ile öldürülen, gelecekten gelen iki konuşan şempanze Cornelius ve Zira'nın çocukları.
We will journey simultaneously to distant planets and to the far future.
Uzak geleceğimize ve farklı gezegenlere aynı süreçte yol alacağız.
Men who can see without strain, beyond the most distant horizon, into that unconquered country we call the future.
En uzak ufkun ötesine onlar hiç zorlanmadan bakabilir, henüz keşfedilmemiş o ülkeyi onlar görebilir : Biz buna gelecek diyoruz.
As the sun warms, the moons of the distant planets will perhaps be the best hope for life in the future solar system.
Güneş'in sıcaklığı arttıkça, uzak gezegenlerin uyduları Güneş Sistemi'ndeki hayat için en büyük umut olabilir.
The distant future
Uzak Gelecek
At the point where victory was imminent Aku tricked the warrior and flung him from his own time to a distant time in the future.
Zafer çok yakın derken Aku savaşçıyı kandırdı ve onu kendi zamanından uzağa, geleceğe gönderdi.
I am stationed on a distant world known as Virgon Six... But if you return to the future, I will transfer to Earth... To give you what help I can.
Virgon 6 denilen uzak bir gezegendeyim ama geleceğe geri dönersem sana yardım etmek için dünyaya transfer olacağım.
And if in some distant place in the future we see each other in our new lives, I'll smile at you with joy and remember how we spent a summer beneath the trees learning from each other and growing in love.
Eğer bir gün uzak bir yerlerde... yeni hayatlarımızda karşılaşırsak... sana mutlulukla gülümseyip... ağaçlar arasında geçirdiğimiz yazı hatırlayacağım... birbirinden öğrenerek, aşk içinde büyüdüğümüz o yazı...
No, not now, or any time soon, but who knows, maybe in the distant monkey-body future.
Şimdi veya yakında demiyorum. Ama belki ileride maymun bedeninde yeniden dirileceğin bir gelecekte.
This was set in what at the time seemed an unreachably distant period in the future which was 1997
O dönemde erişilmeyecek kadar uzak görünen bir gelecekte, 1997'de geçiyordu.
Not too distant in the future.
Çok yakın bir gelecekte.
I'm holding the future far away overhead... 36 ) } Kirameita sekai tool kiwaku wa my distant memory
Hafızalarım uzaklaşırken gökyüzü parıldıyor.
future 113
distance 138
distant 82
distance relationship 34
distance thing 21
distance call 17
distant siren wailing 16
distance 138
distant 82
distance relationship 34
distance thing 21
distance call 17
distant siren wailing 16