Don't give me that crap tradutor Turco
118 parallel translation
- Don't give me that crap.
Saçmalama.
Don't give me that sentimental crap.
Bana şöyle duygusal duygusal konuşup durma.
Don't give me any of that song and dance crap! What's going on?
Şarkılı danslı zırvalarını başkasına sakla!
Don't give me that crap.
Bu saçmalığı verme bana.
Don't give me that crap about loving Ralph.
Ralph'i seviyorum saçmalığını bırak!
And don't you give me any of that one-set-all, it's-enough-to-take-part crap.
Ayrıca, sadece bir oyun, katılmış olmak yeterli saçmalıklarını anlatma bana.
Don't give me that innocent crap.
- Evet, peki, suçlamalar ne? - Şu masumane saçmaları bana anlatma.
Don't give me that crap!
Duygu sömürüsü yapma!
Don't give me that unseen power crap!
Şu görülmemiş güç saçmalığını söyleme bana!
Don't give me that " "racial bigot" " crap.
Bana ırkçılık suçlaması yapma.
Don't give me that crap.
Bana ayak yapma.
Don't give me that crap.
Saçmalama.
Don't give me that pious crap, Des.
Bu dindar palavraları bırak.
Don't give me any of that crap, man.
Bana bu saçmalıktan bahsetme, adamım.
Don't give me that crap.
Bırak bu ayakları.
Don't give me that crap!
Bana martaval okuma!
- Don't give me that crap.
- Zırvalamayı kes.
Don't give me that crap.
- Gevezeliğinle başımı ağrıtma.
Don't give me that preoccupied scientist crap.
Sakın bana o bilimadamı saçmalıklarından bahsetme.
Don't give me that'" son'" crap!
Bırak bu "evlat" saçmalıklarını
don't give me that crap again! but it's true!
- Bana yine bu saçmalıkları anlatma!
Don't give me that computer crap!
Bana bilgisayar deme!
Don't give me that crap!
Bana bu saçmalığı çekme!
Don't you give me that crap.
Bana bu saçmalıkları anlatma.
Don't give me that German crap!
Bana bu Alman zırvalarını savunma!
And you're doing it 20 times a day, so don't give me that crap.
Ve sen de bunu günde 20 kere yapıyorsun. Bana maval okuma.
Don't give me that French crap.
Bana Fransızca parçalamaya kalkma.
Don't give me that sentimental crap.
Duygu sömürüsü yapma.
Oh, that's crap. Don't give me that.
Bu saçmalık.
- Don't give me that "What?" crap.
- Anlamıyormuş ayakları çekme.
Don't give me that holier-than-thou crap!
Ahlak dersi verme!
Don't give me that Freudian crap.
Frodyen saçmalıklarına başlama.
Don't give me that crap.
- Sen aldın sanmıştım. Sakın bunu mazeret olarak gösterme.
Don't give me that crap.
Bana yalan atma.
Now don't you give me that good soldier crap, General.
Şimdi bana iyi asker masalı anlatmayın, General.
- Don't give me that active listening crap.
Bana aktif dinleme saçmalığını yapma.
Don't give me that "Elsa, darling" crap.
Bana bu "Elsa, sevgilim," saçmalıklarını söyleme.
Don't give me that racist crap.
Irkçı saçmalıklarını kes.
- Don't give me that crap!
- Saçma sapan konuşma!
And don't give me that crap about being too busy, because I know better.
Ve sakın bana meşguldüm masalını anlatma, çünkü biliyorum.
- Don't give me that "Yes, sir" crap.
- "Evet, efendim" zırvasını bana yapma.
- Don't give me that crap.
- Bana maval okuma.
- Don't give me that high school crap.
- Bana bu ilkokul konuşmalarını yapma.
Don't give me that doublespeak crap, Knowle. I'm being accused.
Esrarlı konuşma saçmalığına bir son ver Knowle, suçlanıyorum.
And don't say that you're not or give me any of that crap.
Bana yapmadığını ya da başka bir yalan söyleme.
Don't give me that job ethics crap
İşinin gereğiymiş, peh.
Oh, come on, sergeant, don't give me that crap about rules and fair play.
Oh, hadi çavuş, bana kurallar ve adil oyunlardan bahsetme.
Don't give me that crap.
Saçmalamayın.
- Don't give me that aliens-only crap.
- Sürekli bunu tekrar edip durma.
- Don't give me that crap.
- Bana bu saçmalıkları zırvalama.
Don't give me that crap.
Bana bu numaralar sökmez.