English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ D ] / Don't go up there

Don't go up there tradutor Turco

282 parallel translation
I don't want you go back up there. dying myself.
Ben ölürken senin oraya gitmeni istemiyorum.
Don't go up there.
Gitme.
I don't think you ought to go up there.
Yukarıya çıkmamanız gerektiğini düşünüyorum.
I don't want to go up there in the morning.
Sabahleyin oraya gitmek istemiyorum.
You better go back up there. If this ambush don't work, ma'am, there's gonna be an awful lot of shooting. Captain, they're not after you.
Geri gitseniz iyi olacak bu pusu işe yaramazsa çok korkunç bi çatışma olacak kaptan senin arkanda değiller komutan rickey nişanlım gürültü yaparsan hepsi öleccek hepsinde silah var bir ses senden cıkarsa onları vuracağız
Don't go up there.
Odaya gitmeyin.
Why don't you go up there sometime.
Bir ara oraya gitmelisin.
I don't want to go up there again.
Tekrar yukarı çıkmak istemiyorum.
DON'T GO AWAY UP THERE.
Sakın bir yere ayrıIma!
Don't go up there.
Yukarı çıkma.
Don't you dare go up there, you big, long-legged lummox!
Sakın oraya çıkayım deme, seni büyük, uzun bacaklı şey!
There, that's the Great Seal of England, don't lose it, without the seal, there's no more England and we'll all have to pack up and go back to Normandy.
İşte, İngiltere'nin büyük mührü, kaybetme, bu mühür olmaksızın İngiltere ülkesi olmaz. Ve bizler de pılımızı pırtımızı toplayıp
Don't you dare go up there and bother her.
Sakın yanına çıkıp onu rahatsız etme.
Don't go up there!
Oraya çıkma!
If you don't send back up, The soldiers have just arrived, lead them. I'll go there to help him no matter what.
eğer takviye birlik göndermezseniz... ben tek başıma ona yardıma gideceğim
I hate to change bulbs outside my house because no matter how tight I get that up in the lamp, you see, they attract a lot of dirt and guck, and they're full of dead bugs, and I just don't even like to go up there and touch'em.
... ne kadar seyrek de olsa dışarıdaki ampülü değiştirmekten nefret ederim... malum orası hep kirlidir ve bir sürü ölü böçek vardır bu yüzden sadece ona dokunmayı bile sevmem.
Don't go up there.
Gitme oraya.
Well, Frank, why don't you go up there and check it out?
Frank, oraya gidip kontrol etsene...
Please, sir, don't go up there.
Lütfen, efendim, oraya çıkmayın.
Miranda, don't go up there!
Miranda, oraya gitme!
Why don't you go up there and take a nap?
Neden çıkıp biraz şekerlemiyorsun?
Hey, John Norman, why don't you go on up there and sing us a song?
John Norman, neden sen çıkıp bir şarkı söylemiyorsun?
[shushing] I DON'T WANNA GO UP THERE, PLEASE.
Oraya gitmek istemiyorum, lütfen!
PLEASE DON'T MAKE ME GO UP THERE.
Lütfen beni oraya götürme.
PLEASE DON'T MAKE ME GO UP THERE.
Beni oraya götürme, lütfen.
Tom, please don't go up there!
Tom, sakın oraya gitme!
Boomer, why don't you go up to elite class and see if there's anything going on we should be concerned about?
Bak bakalım, ilgilenmemiz gereken önemli bir şey var mı.
Boomer, why don't you go up to elite class and see if there's anything going on we should be concerned about?
Boomer, seçkin sınıfa çık endişelenmemiz gereken bir şey olup olmadığına bir bak.
Don't any of you go up around there either.
Kimse oraya gitmeye kalkışmasın!
Listen to me, Captain. Don't go up there alone!
Dinle, kaptan, Oraya sakın yalnız gitme!
Hey, open up in there, goddamn it! No, don't go now.
Kapıyı açın geri zekalılar!
So, why don't we go in there and see what evil deeds Alfred's been up to?
Yani, neden gidip Alfred'in hangi şeytanlıklarla uğraştığına bakmıyoruz?
We don't want you to go on up there unarmed.
Oraya silahsız gitmeni istemiyorum.
Rita, please don't go up there.
Rita, lütfen gitme.
Barbara Andadcio : Society should go down in the subway and lock them up, because they don't have any business down there.
Toplum metrolarda git gide kötüleşmeli ve kilitlenmeli, çünkü onlar herhangi bir işe sahip değiller.
You wanna go up there, you don't wanna go up there...
İstersen yukarı çık, istemezsen çıkma...
How come you don't go up there and dance?
Sen niye çıkıp dans etmiyorsun?
Well, why don't you go up there and fight?
Pekala, neden sen savaşmıyorsun?
You don't mean to go back up there now, do you?
Şimdi oraya dönemezsin, değil mi?
Go up there, and if we like it, we stay, don't come back.
Buradan gidelim, hoşlanırsak kalırız, geri dönmeyiz.
Don't go up there, please.
Yukarı çıkma, lütfen.
Why don't we go up there and see it?
Neden çıkıp bakmıyoruz?
Don't go up there.
Çıkma oraya.
Debbie, I don't even wanna go up there!
Debbie, ben oraya gitmek istemiyorum
Don't go up there with him.
Onunla birlikte yukarı gitme. Lütfen.
Hey, I don't see anybody else volunteering to go over there and get roughed up and hung by their heels.
Oraya gidip yakalanmak ve ayak bileklerinden asılmak için gönüllü olan başka birini göremiyorum.
You better face up to it, son, because if you don't go out there...
Bence bundan kaçamazsın evlat, çünkü oraya gitmezsen...
Don't want to go up there.
Oraya gitmek istemiyorum.
I don't think we should go up there, Leroy.
Oraya çıkmasak daha iyi, Leroy.
Anyway, I don't even go up there anymore.
Her neyse, bir daha oraya uğramadım bile.
We know you've worked in places where you make it up as you go along, but we don't want that here, not when there's a polished line already.
.. Hepimiz senin, Londra'da istediğin gibi rolü değiştirebildiğin klas sahnelerden geldiğini biliyoruz.. .. Ama burada bu tip şeyler istemiyoruz değil mi? Hele böyle, yazar oturaklı bir replik verdiğinde hiç..

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]