Don't say tradutor Turco
36,849 parallel translation
Oh, don't say morning sickness.
Sabah bulantısı deme.
Did he just say don't hurt the zombies?
Zombilere zarar vermememizi mi söyledi o?
It's a title I've thought about running from numerous times, but I never have, and what she did today reminded me why I don't run, why I fight.
Sayısız defa kaçmayı düşündüğüm bir isim ama asla yapamadım. Ve bugün onun yaptığı şey niye kaçmadığımı, niye savaştığımı hatırlattı.
Don't say that.
Böyle söyleme.
And New Yorkers don't say pop, they say soda.
New Yorklular gazoz demiyor asitli diyorlar.
And they don't say purse, they say pocketbook!
Cüzdan demiyorlar para çantası diyorlar.
I could say bigger, but I don't know if I could handle it!
Daha coşkulu diyebilirdim ama buna dayanabilir miyim bilmiyorum!
Don't say it.
Sakın onu söyleme!
I don't know a simpler way to say "fool."
"Ahmak" demenin daha kolay bir yolunu bilmiyorum.
I don't believe anything you say. Now pull in here.
Ağzından çıkan tek bir söze bile inanmıyorum.
Well, we don't get a say in it.
Bu konuda söz hakkımız yok.
Because...'cause you don't know if it's the last thing you're ever going to be able so say to them.
Çünkü o kişiye söyleyeceğin son şey olup olmadığını bilmiyorsun. Bilmiyorum.
Don't say it.
Sakın söyleme.
And, Jack, I am very excited that you became a doctor in the years since we talked, but you don't have to say that.
ve, Jack, son konuştuğumuzdan beri doktor olduğun için çok coşkuluyum, ama bunu söylemek zorunda değilsin.
- Shh. - Don't say a word.
Tek kelime etme.
Before I enter any bathroom, I take a moment to myself and say, "No matter what happens in there, " don't get scared. "
Hangi banyoya girecek olursam olayım durup kendime "burada ne olursa olsun korkmak yok" diyorum.
The heck don't they say that then?
Neden öyle demiyorlar o zaman?
You don't step up to it till you know exactly what you're going to say.
Ne söyleyeceğine tam olarak karar vermeden mikrofonu açma.
- Don't say that.
- Öyle söyleme.
I don't know what to say to him.
Ona ne diyeceğimi bilemiyorum.
I don't say this enough.
Bunu yeteri kadar demiyorum.
I don't know what to say.
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Don't say Hoarders.
Sakın İstifçiler deme.
Don't you dare say cargo pants.
Sakın kargo pantolon demeye kalkma.
Oh, no, no, don't make him say it again.
Hayır, hayır, tekrar söyletme.
You know, you don't usually think of Hooters chicken wings for Thanksgiving, but I got to say, I like it.
Genelde Şükran günü için Hooters'ın tavuklarını düşünmezsin ama söylemeliyim ki, bunu sevdim.
Don't say that.
Öyle deme.
You don't have to say anything.
Bir şey söylemene gerek yok.
Hey, I wish I could say I've been doing this longer than you have, but... I don't have any more answers than you do.
Bunu senin yaptığından daha... uzun süre yaptım demek isterdim ama... benim de senden fazla bir cevabım yok.
- Don't say anything.
- Hiç bir şey söyleme.
Don't say it's'cause you're trying to save me from myself.
Beni kendimden korumaya çalıştığın için olduğunu söyleme sakın.
Now, sir, in the off chance that the Russians don't know that Weston is working for us, we can't say anything to Ambassador Petrov that might compromise him.
Rusların, Weston'ın bize çalıştığını bilmeme ihtimalleri az da olsa var Büyükelçi Petrov'a onu açık edecek bir şey söyleyemeyiz.
Don't they say that one vote can make all the difference?
Hem "Bir oy her şeyi değiştirebilir" demezler mi hep?
Don't say anything.
Bir şey söyleme.
- Don't even say that.
- Bunu söyleme bile.
You don't need to say she was with the Cause.
Onun Dava'dan olduğunu söylemene gerek yok.
Or are you gonna say that you don't see the harm this system brings to people's lives?
Yoksa bu sistemin insanların hayatlarına verdiği zararı görmüyor musun?
You don't have to say anything.
Bir şey demene gerek yok.
I don't know what you want me to say, what you want me to tell you,
Sana ne söylememi, ne anlatmamı istediğini bilmiyorum,
You don't believe me when I say I cared about Russell.
"Russell'a değer veriyorum." dediğimde bana inanmadınız.
Now I don't say all this to bring everybody down, I say all this because I want you to know what gets me out of bed in the morning.
Bütün bunları herkesi buraya topladığım için söylemiyorum söylüyorum, çünkü beni bu sabah yatağımdan kaldıran şeyi bilmenizi istedim.
I don't know who that is, but it's time to say good-bye.
Bunun kim olduğunu bilmiyorum ama vedalaşma vakti geldi.
I don't know what to say, Walter.
Ne desem bilemedim Walter.
Every time you think I should give you a pat on the back, just hit that button and know that, even though I don't say it enough, I really mean it.
Sırtını sıvazlamam gerektiğini düşündüğün her an o tuşa bas ve unutma ki yeterince söylemesem bile öyle demek istiyorum.
For future reference, you don't leave the shelter until I say you leave the shelter.
Geleceğini düşünüyorsan, ben sığınaktan ayrılın diyene kadar, sığınağı terk etmeyeceksin.
- Don't say that!
- Öyle deme bana!
Fake deaths don't count.
Sahte ölümler sayılmaz.
So, believe me, when I say that if I don't see MacGyver's smiling little face here in the next 15 minutes, these remote sniper rifles are going to start to bang, bang.
Yemin ederim, eğer 15 dakika içinde... MacGyver'ın küçük suratındaki tebessümü göremezsem, bu otomatik tüfekler..... bang bang yapmaya başlar.
I don't know what to say to her.
Ona ne diyeceğimi bilemiyorum.
If we're gonna escape, I'm gonna need your help, but I'm just gonna need you to do what I say and don't ask questions, all right?
Kaçacaksak, yardımına ihtiyacım var, ama lütfen dediklerimi yap ve fazla soru sorma, tamam mı?
- Just don't say anything.
- Hiçbir şey söyleme.