English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ D ] / Don't you know that

Don't you know that tradutor Turco

18,863 parallel translation
Now, you know that, don't you?
Bunu biliyorsun, değil mi?
You don't know that.
Bunu bilemezsin.
I don't know that you can redeem yourself.
Sen kendini affedebilir misin bilmiyorum.
Hey, did you know that people don't like to be cold-called at 3 : 00 a.m.?
Müşterilerin gece 3 : 00'de aranmaktan hoşlanmadığını biliyor muydun?
And, like, you don't - you don't make me smile, because of stuff that we both know about.
Ama sen - Yüzümü güldürmüyorsun. İkimizin de bildiği şeylerden dolayı.
Tell me what you know that I don't.
Senin bildiğin ama benim bilmediğim şeyi söyle.
And it just makes you realize that we all just worry, and we don't have to,'cause if you wanted to plant a seed in the ground and just eat what grows, then you could, you know?
Bu sana boşuna endişelendiğimizi fark ettiriyor. Endişelenmemeliyiz de. Çünkü toprağa bir tohum ekersen ve yetişeni yersen o zaman bunu yapabilirsin.
I have no idea how you would get, like, I don't know, like a record deal or a record company or any of that, but...
Nasıl yapabileceğinle ilgili bir fikrim yok..... bir plak veya plak şirketiyle anlaşmak nasıl olur bilmiyorum ya da böyle bir şey ama...
Hey, I don't know how it would come up, but if you ever need me to do that for you, I'm there.
Nasıl ortaya çıkacağını bilmiyorum ama benden aynını yapmamı istersen yaparım.
There's something that you don't know.
Bilmediğin bir şey var.
I just don't know if that is the kind of guy you should be doing business with.
Böyle bir adamla iş yapman doğru olur mu bilemiyorum.
I don't think you know the material that you are presenting.
Emin değilim. Yapamaz mı?
- You know, don't talk about that.
- O şekilde konuşma.
You don't, I hope you - I hope you never know how that feels, having your own kid at some wild place.
Umarım o hissi yaşamazsın. Çocuğunun korkunç bir yerde olmasını.
- Okay, but how do you think that feels, to have someone going like this, you know, when I don't want that?
Sen bunu istemiyorken karşındakinin böyle yapması seni nasıl hissettirir?
♪ Don't go away, when you know that it feels good ♪
Ziggy Marley-Forward to Love
By the way, sir... Is there anything between you and Jae-wook that I don't know?
Jae Wook'la aranızda bilmediğim bir şey mi var?
I don't really remember that much about it. Really, you know, I-I...
Pek bir şey hatırlamıyorum.
You know, I don't really remember that much more, you know.
Ben de pek bir şey hatırlamıyorum açıkçası.
Secrets we don't want anyone to know, things that other people might know and hold over your head, even though you personally have done nothing to them?
Sadece bazı insanların bilebileceği sırların olduğunu ve onlara hiçbir şey yapmasan da sana karşı koz olarak kullandıklarını mı söylüyorsun?
I just wanted, you know, to prove that you don't have - any right to judge me.
Beni yargılamaya hakkının olmadığını göstermeye çalışıyordum, orası belli yani.
- I forgot- - I don't know why, but I asked her why she- - when she graduated high school, and you made that joke, you said, "She's your age, Horace."
Sebebini hatırlamıyorum ama liseden ne zaman mezun olduğunu sordum.
- Well, I don't know how you know that.
Bunu nereden bildiğini bilmiyorum.
Secrecy is still justifiable in certain cases to protect sources or to protect national security but when we deal with secrecy, don't hide behind it to use as an excuse to not disclose something properly that you know should be
Gizlilik, kaynaklarımızı korumada yada,... ulusal güvenlik konularında hala başvurduğumuz birşey. Ancak gizliliğe başvururken onu bir bahane,... olarak kullanmamalısınız, yapmanız gerektiğini bildiğiniz,... ama yapmadığınız birşey için mesela.
So I shouldn't do something that could change my future because you don't want Grandma to know you left me in a bucket.
Yani sırf beni kovada bıraktığını büyükannem öğrenmesin diye geleceğimi değiştirebilecek bir şeyi yapmamalıyım.
Angus, I don't know where your head is, but in this room, you've got one focus, and that's your patient.
Angus, kafan nerede bilmiyorum ama bu odada burada odaklanman gereken tek şey hastan.
You know that, don't you?
Bunu biliyorsun öyle değil mi?
I know you don't like that movie. I'm sorry.
- O filmi sevmediğini biliyorum.
You know, this seems like a subject that we don't usually delve into.
Normalde pek konuşmadığımız konulara giriyoruz gibi sanki.
James, you don't know this? Is that what you're telling me?
- James, bunu bilmediğini mi söylüyorsun?
Now, Robert, you don't know that for sure.
Bak Robert. Bundan emin olamazsın.
Let's just say... I don't know, I told you that I cut my pinkie finger off, and then I actually cut my pinkie finger off.
Yani diyelim ki... bilemedim, sana küçük parmağımı kestiğimi söylesem, sonra gerçekten parmağımı kessem...
I don't know that. I'm not a doctor, and neither are you, so you don't know that either.
Doktor değilim ben sen de değilsin, yani sen de bilmiyorsun.
You don't know that. Okay, ask the doctor what he thinks is best.
Tamam, doktora neyin en iyi olduğunu düşündüğünü sor.
- You don't know that! - I know enough!
- Bildiklerim yeterli!
- You don't know that for a fact.
- Bunu bilemezsin. - Bahse var mısın?
I know that you don't want to leave this place, that you feel valued and fulfilled here, and I'm glad about that, because, Art, I want you to be happy.
Buradan gitmek istemediğini biliyorum. Burada kendini değerli ve başarılı hissettiğini de biliyorum ve bundan memnunum çünkü Art, senin mutlu olmanı istiyorum.
I'm gonna take this opportunity, Art, and I know you don't want to, but maybe that's okay.
Ben bu fırsatı kullanacağım, Art ve senin istemediğini biliyorum ama belki de sorun olmaz.
You know that I couldn't share any personal information with you even if I knew it, which I don't.
Sizi tanıyor olsam bile, ki tanımıyorum, hiçbir kişisel bilgiyi sizinle paylaşamayacağımı biliyorsunuzdur.
Don't you think I know that?
- Ben bunu bilmiyor muyum sanıyorsun?
I don't know if you're the way out of that place... or if being with you is just another way for me to stay in it.
Senin oradan çıkmanın bir yolu var mı bilmiyorum ya da seninle birlikte olmanın tek yolu orada kalmak mı, onu da bilmiyorum.
I know you can't love me... you don't have it in you... but, God damn it, I could've finally found love with a child, and you took that from me.
Beni sevmediğini biliyorum doğurmak zorunda olmadığını da biliyorum ama lanet olsun sonunda sevebileceğim bir çocuk bulmuştum ama onu da aldın benden.
You know, I... I really don't think he's the guy that you're looking for.
Doğrusu, onun senin aradığın kişi olduğunu sanmıyorum.
But what you don't know is that you and I, we are a team now.
Biz seninle artık bir takımız. Bu işte beraberiz.
You know, there are lots of things in modern life we no longer do for ourselves, that we've outsourced to corporations, and we don't watch TV about it.
Modern hayatta şahsen yapmadığımız şirketlerden tedarik ettiğimiz çok şey var. O programları izlemeyiz.
And, I don't know about you, but to me, that's my least proud identity.
Sizi bilmem, ama ben bu konuda hiç de gurur duymuyorum.
If there are any secrets that you know that they don't, you cannot tell them.
Onlara senin bilip onların bilmediği sırları anlatamazsın.
My father says that if you don't know where you came from, you don't know where you're going.
Babam nereden geldiğini bilmiyorsan... nereye gittiğini bilemezsin der.
Don't you think that that's, I don't know, a little suspicious?
Yani bu durum biraz şüphe verici, öyle değil mi?
You don't know the secret ingredient of the brand that you're trying to sell.
Satmaya çalıştığın markanın hiçbir gizli içeriğini bilmiyorsun.
I still don't know why you did that.
Bunu neden yaptığını bilmiyorum hâlâ.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]