Don't you worry about it tradutor Turco
901 parallel translation
Don't you worry about it.
( BETTY ) : Bu konuda endişelenme.
But you don't have to worry about getting it.
Sen hiç meraklanma.
- You don't have to worry about it.
- Merak etme.
But don't you worry about it, Tony.
Ama sen kafanı takma Tony.
Don't worry about it, you'll get over it allright.
Merak etme.
No. But you men will. Don't worry about it.
Hayır ama senin adamların yapacak.
Don't you think I worry about it?
Buna üzülmediğimi mi sanıyorsun?
- Don't you ever worry about it?
- Hiç endişelenmiyor musun?
Don't worry about it, Ed, you're going to be late for work
Çocuklarla birlikte laflıyorduk ve sanırım onlara bir çiftliğe taşınacağımızı söyledim.
So you don't worry about it.
Yani bu hususta endişelenmeyin.
Don't you worry about love, because a girl built like you is gonna collide head-on with it one of these days.
Sevgi hakkında endişe etmeyin, çünkü sizin gibi bir bayan böyle günlerin birinde onunla kafa kafaya çarpışacaktır.
Just don't worry about it. You'll find out later.
Endişen olmasın, daha sonra öğrenirsin.
I know you want to be clear about things... but, like I said, don't worry. It happened once.
Bilmemi istiyorsun, anlıyorum ama dediğim gibi, endişelenme.
Don't you worry about it, Yang.
O konuda endişelenme, Yang.
I don't worry about it. You will pay.
Parasını ödeyeceğin için hiç merak etmiyorum.
- Just don't worry about it, will you?
- Takma kafana.
"Don't worry about it." When are you gonna stop all this?
"Takma kafana". Ne zaman duracaksın?
If you don't mind, I'd like to worry about it.
Senin için sorun değilse endişelenmek isterim.
Don't you worry about it, Lew.
Bu konuda endişelenme, Lew.
Well, don't you worry about it, because I'm gonna take them off for you.
Meraklanmayın, çünkü ben sizin için tekrar yayacağım.
I don't care about that old horse if it's gonna worry you.
O at o kadar da önemli değil. Yeter ki sen üzülme.
Don't worry, you'll read about it in tomorrow's paper.
Merak etmeyin, yarın her şeyi gazetelerde okursunuz.
You don't have to worry about it.
Endişe etmenize gerek yok.
You don't have to worry about it!
Endişe etmenize gerek yok!
- Don't you worry about it.
Tamam, bunun için endişelenme.
And don't you worry about it. You just live long enough to see it.
- Sakın bu konuda kaygılanma, bunu görecek kadar yaşayacaksın.
Don't you worry your pretty little head about it.
Sen küçük güzel kafanı yorma.
Well, you're no hero, so don't worry about it.
Sen kahraman falan değilsin, o yüzden endişelenme.
Don't you worry about it.
Sen merak etme.
Don't you worry about it, Sergeant.
Artık bu konuda kimsenin endişelenmesine gerek yok
- Don't you worry about it.
- Hiç üzülme sen.
Now, don't you worry. He'll grow up and forget all about it.
Endişelenme, büyüdüğünde bunu unutacaktır.
Well, don't worry about it As far as he knows, you're just another patient on my list
Merak etme. Bildiği kadarıyla, sen sadece bir başka hastasın.
Don't you worry about it We've protected ourselves
Kendimizi korumaya aldık.
Oh don't you worry about that, my dear chap. It's perfectly alright.
Endişelenme sevgili delikanlı, seni tamamen anlıyoruz.
I don't want you to worry about it.
Endişelenmeni istemiyorum.
You know, the fella... you're going to put in here won't know the difference. Don't worry about it.
Sonradan içine koyduğunuz adam bunun farkına varmaz.
- I don't want to see you again, ever! - Well, don't worry about it.
- Bir daha seni asla görmek istemiyorum!
Don't you worry about it, Buster.
Hiç merak etme ahbap.
Don't you worry about it - the law will get the money back. And you will get ropes around your necks.
Hiç endişeniz olmasın, kanun o parayı geri alacak ve sizin boyunlarınıza halatı geçirecek.
Don't you worry about it, Jade, I'll take care of it.
Endişelenme, Jade, Ben hallederim.
Don't you worry about that. I'll soon put you back on it.
O konuyu merak etme, birazdan geri getireceğim.
Don't you worry about it.
Bu konuda endişelenme.
You could live and eat here a week without money, so don't worry about it.
Burada bir hafta beş para vermeden yiyip içebilirsin, endişelenmene gerek yok.
Don't worry about it. Don't let it intimidate you.
Takma kafana, sen içinden geldiğin gibi konuş.
So you don't worry about it? There's nothing to worry about?
Senin için mi çalışıyor, acaba?
Don't you worry about it.
Bunun için endişelenme.
I don't want you to worry about it.
Bunun için tasalanmanı istemem.
Don't you worry about it, Major!
Bu konuda hiç kaygın olmasın binbaşı!
See, I don't worry about you remembering me it's that girl on the road you keep forgetting.
"Görüyorsun, kaygılandığım beni unutman değil..." "... mesele, senin o yoldaki kızı devamlı göz ardı etmen! "
Thank you. Don't worry about it.
Önemli değil.