Dragging tradutor Turco
2,084 parallel translation
Are you crazy, dragging me into your schemes?
Delirdin mi sen be adam? Neyin içine sürükledin beni?
Killer almost got away because we spent Two weeks dragging a lake.
Katil, iki haftamızı nehrin dibini aramakla geçirdiğimiz için kaçmıştı.
Maybe it's time to rethink dragging that river.
Belki de nehrin dibine bakmayı düşünmeye başlamalıyız.
You people have a hell of a nerve, coming around here and dragging all this up.
Sizler buraya gelip bunu deşecek kadar cüretkârsınız.
I ain't the one you should be dragging to jail.
Hapse atmanız gereken ben değilim.
And you're... you're dragging me back into this?
Şimdi tekrar o karmaşanın içine mi girmemi istiyorsun?
So you suspect that's the reason why this thing's dragging on.
Bunun sürüncemede kalma sebebinin bu olduğundan şüphelenirsiniz.
should this person be happy? I've had my nerves rattled constantly by Haruhi dragging me into bizarre incidents.
Haruhi'yle ilgili başımıza gelen garip olaylar yüzünden yıl boyunca sinirlerim en iyi tarifiyle lunaparktaki hız trenine binmiş kadar gerilmişti.
- Yes! But that's all, cos I'm telling you now, that woman is not dragging me into anything!
Ama hepsi bu kadar, çünkü bak söylüyorum sana o kadın beni hiçbir şeyin içine sürükleyemeyecek!
Great big balls just dragging in the dirt. Love it.
-... çamura bulanmış gibi.
Dragging on this meaningless contest after a man's been killed?
Bu anlamsız yarışmayı bir adamın öldürülmesine rağmen devam ettiriyorsun.
U.S. attorney's office is dragging their feet on a Holly snow deal.
Savcılık Holly Snow anlaşması için zorluk çıkarıyor.
She's well on her way to dragging this whole town into the pit.
Tüm kasabayı bu çukura sürükleyene kadar bu yolda ilerlemeye devam edecektir.
But as an olympic curler, he's dragging us down Like an anchor on a bag of toasters. Hmm?
Ama olimpik bir körlingçi olarak takımımızı bir çuval tost makinesine takılmış çapa gibi aşağı çekiyor.
No. I suggested stripping you naked, putting a tag on your toe And dragging you down to autopsy
Seni soyup ayağına etiket takıp otopsiye götürelim dedim.
But they're dragging the rivers and digging up the woods.
Ama nehirleri ve ormanları tarıyorlar.
You're dragging.
Ayağını sürüyorsun.
The guy he was dragging, Silver Honda?
Yarıştığı gümüş Hondalı?
This day is dragging.
Gün amma uzadı.
Dragging their lies with them, destroying everything they touch?
.. yalanlarını da peşlerinden sürükleyerek, dokundukları her şeyi yok ederek..
And it's dragging everything towards a single point.
Ve her şeyi tek bir noktaya doğru sürüklüyor.
I'm not dragging him into my shit anymore.
Onu bok işlerime bulaştırmayacağım artık.
It's bad enough that we are dragging him from the only home he has ever lived in and moving across town where he doesn't know a single soul.
Onu ilk ve tek yaşadığı evden kimseyi tanımadığı bir eve sürüklemek yeterince kötü.
The last thing I need is for some dog to show up dragging a head down the middle of the street.
İçin bir arama organize eder misin? Gereken son şey, bir köpeğin Sokağın ortasında bir kafayı sürüklemesi.
Wait, wait, we're not dragging him into this.
Bekle, bu işe onu karıştırmıyoruz.
Mike, your dad is dragging himself around on his belly.
Mike, baban kendini etrafta belinden sürüklüyor.
Cross your fingers they're not dragging me back to the studio.
Stüdyoya beni geri sürüklememeleri için şans dile.
Carl has been trying to get the school board to let him come and do a seminar on good dental hygiene, but they've been dragging their feet.
- Carl okula gelip ağız temizliği hakkında seminer vermek için okul yönetim kurulunu zorluyor ama işi yokuşa sürüyorlar.
That dragging muffler was like the chains of Marley's Ghost.
Yere sürten egzoz, Marley Hayaletinin zinciri gibiydi.
Okay, don't you see that that midget is like an anchor dragging you down to the depths of Loserville?
Pekala, o cücenin bir çapa gibi seni Zavallılar Şehri'nin derinliklerine doğru sürüklediğini görmüyor musun?
I can't believe that you guys are dragging me down here on the word of some bum. And then accusing me of murdering my own cousin. Well, believe me.
Berduşun birinin lafına inanıp beni buralara sürüklediğinize ve kuzenimin cinayeti ile suçladığınıza inanamıyorum.
Honey, I'm sorry, But I feel like this is finally dragging you down, OK? It's just this ghost.
Üzgünüm tatlım ama sanırım bunlar sana zarar vermeye başladı.
You were moving around, dragging this poor guard around.
Zavallı gardiyanı beraberinde sürükleyerek etrafta dolanıp duruyordun.
The axe is dragging me down!
Balta beni aşağı çekiyor! - Baltayı bırak!
Diane doesn't have heroes anymore. And the firm is gonna be trounced tomorrow for dragging a saint into the gutter.
Diane'nin artık kahramanları kalmadı ve yarın firma bir azizi boka batırdığı için şimşekleri üstüne çekecek.
He's dragging us into the open.
Bizi açığa çekmeye çalışıyor.
Goddamn it, I've been cleaning up in there for hours throwing this shit overboard and you're just dragging it all back up.
Kahretsin, saatlerdir orada temizlik yapıp şu boktan şeyleri denize atıyordum sen de gidip hepsini geri çıkarmışsın.
Why do you keep dragging me into this?
Beni neden bu işe sokuyorsun?
- Dragging me away...
Beni yanında sürüklüyorsun- -
They're dragging Wolfe away in cuffs.
Wolfe'u kelepçeleyerek götürüyorlar.
Other than dragging my private life into this? I'm sorry.
Konuyu, özel hayatıma bulaştırmaktan başka mı?
Your fender's gonna be dragging on the pavement.
Sizin çamurluk yere sürter.
Your mother caught you dragging Matthew Price's body out to your little garden of bones, didn't she?
Annen seni Matthew Price'ın cesedini bahçeye taşırken yakalamıştı, değil mi?
But the truth is, she's been dragging that poor boy all over creation- - summers in New York, then she moves him back here, and she goes to Europe. It's not good.
Ama gerçek şu ki zavallı çocuğu her yere sürüklemek yazları New York'da, sonra çocuğu buraya bırakıp Avrupa'ya gitmesi çocuk için iyi değil.
Well, we've been dragging our asses there for eight weeks now, at 150 bucks a session. Yeah.
Son sekiz haftadır saati 150 dolardan gitmeye devam ediyoruz.
There, dragging his ass.
İşte orada, sallana sallana geliyor.
♪ Don't want this dragging you down ♪
* Don't want this dragging you down *
He's... he's dragging me.
Beni sürüklüyor.
Don't want a flare-up dragging us back out here this weekend.
Evet, bu hafta sonu.
You're dragging.
Git, birkaç saat uyu.
At least he wasn't dragging around an oxygen tank.
En azından denize donla giren tiplerden değildi.