English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ D ] / Drink that

Drink that tradutor Turco

5,352 parallel translation
Are you gonna drink that, Mr. Ankle Bracelet?
- Onu içecek misin bay prangalı?
Nobody forced Russo to drink that night.
O gece kimse Russo'yu içmeye zorlamadı.
'Cause I can't drink that gold shit.
Çünkü altın içemem.
You drink that?
Bunu mu içiyorsun yani?
Because you know it's either me or you who's gonna drink that drink.
Çünkü biliyorsun ki o içkiyi içecek olan ya sensindir ya da ben.
The drink that I gave you has helped women in my family dookie for 14 generations.
Sana verdiğim içecek ailemin kadınlarının sıçmasına yardım etmiştir 14 jenerasyon boyunca.
Okay, yeah, drink that up.
Evet, iç bakalım.
Uh... probably wouldn't drink that.
Yerinde olsam onu içmezdim.
Did you drink that whole bottle?
- O şişenin hepsini mi içtiniz?
Here, brother. You got to drink that.
Al kardeşim.
How do you drink that water uphill?
Nasıl içiyorsun o suyu öyle yokuş yukarı?
I mean, I was at this restaurant the other day, and I saw this guy drink half a beer. And I was like, wow, how the hell he do that?
Geçen gün restorandaydım, adamın teki biranın yarısını içti bense vay canına bunu nasıl yapar?
I mean, after Houston, I totally quit drinking. From that point on, I never had a drink again.
Houston'dan sonra içkiyi tamamen bıraktım o noktadan itibaren bir daha asla içki içmedim.
That way, one party is late, the other party can drink some ale inside.
Böylece bir ekip geciktiğinde, diğer ekip içeride bira içebilir.
Look at that tall drink of water.
Şu sırığa bak sen.
- I'll drink to that!
- Buna içerim!
This is all I drink, you know that. This is all I drink.
Bütün içtiğim bu zaten, biliyorsun bütün içtiğim bu.
Yeah, that's right, I'll drink to it too.
Doğru, haklısın. Ben de alabildiğine içerim.
That thing of pretending to drink.
- İçer gibi yapma numarası.
That you drink too much and you have no self-esteem.
Çok içtiğini ve kendine bile saygın olmadığını.
I just find it interesting that two members of the Gang Task Force just happened to be having a drink in a bar one block away from where a major Fishscale deal was going down.
Sadece balık pulu anlaşmasının yapıldığı yerin iki blok ötesindeki bir barda iki çete suçları birimi üyesinin oturup içki içmesi biraz garibime gitti.
I can assure you after that, the kid will never drink a drop again.
Seni temin ederim, o çocuk bir daha ağzına içki koymaz.
But you know as well as I do that no matter how much money they're given, they will drink, whore and piss it away.
Ama sen de benim kadar iyi biliyorsun, onlara ne kadar çok para verirsen ver içip sıçarak hepsini harcayacaklar.
Weird, isn't it, that Byron used to drink out of a skull?
Tuhaf değil mi? Byron kafatasından içerdi.
Yup, we're straight. You understand that we cannot stop for a drink.
Evet, anlaştık bir içki için duramayız, anlaman lazım..
I will drink. That too neat.
İçerim... sek.
That's my drink of choice.
İşte benim seçimim.
That's the drink, so you keep it below the table, hoping I won't notice.
İçkiden. Görmeyeceğimi umarak masanın altına saklıyorsun bu yüzden.
I was thinking that the few of us... Sit down and have a quiet drink together.
Düşünüyordum da, beraber oturup sessizce bir şeyler içebiliriz.
I'll drink to that.
Buna içerim.
Remember what you said after that drink?
O akşam ne söylediğini hatırla.
Fred, when you came back from that drink with him, you were worried sick.
Fred, birlikte içtiğiniz akşam döndüğünde çok endişeliydin.
Drink it all up. That's a good boy.
Hepsini iç bakalım.
Well, that's funny, because I have never felt more entitled to drink and contemplate my job-like existence than I do right now.
Bu komik, çünkü, şimdiye kadar, Kendimi hiç içmeye ve "iş gibi" olan Varoluşumu düşünmeye bu kadar yatkın hissetmemiştim.
I didn't think that we would still be able to drink together.
Birlikte içmemize mani olacak bir durum görmüyorum.
Well, I'm sure you have a lot of fools that pass through here who drink and drive and crash into trees.
Alkollü araç kullanıp ağaçlara çarpan avanaklardan geçilmiyordur burası kesin.
I'll take that drink.
O içkiyi şimdi alabilirim.
Maybe - maybe it's possible that she, uh, I don't know hung out with some friends after work or got a drink or something. No.
Ne bileyim belki iş çıkışı arkadaşlarıyla takılmaya bir şeyler içmeye falan gitmiştir.
Why don't you get to work on that drink?
Neden içmiyorsun şunu?
- What was in that drink?
- O içkide ne vardı?
When we had that drink at the bar, he told me that he isn't just on leave.
Barda o gece içtiğimizde bana izinli olmadığını söyledi.
I didn't even have that much stuff to drink.
Oysa o kadar da çok içmedim.
That's my drink.
Şaka yapıyordum...
Right, well, I was... I was thinking maybe somewhere... outside of your home where we can get a drink and... also maybe not smell whatever it is that's coming out of your kitchen right now.
Belki de evin dışında, içecek alabileceğimiz bir yerde hatta belki de artık her ne ise mutfağından gelen bu kokunun olmadığı bir yerde.
That is why we must drink what we can from this now.
Bu yüzden de şu andan itibaren ne bulursak içmeliyiz.
That gentleman sent you a drink.
Beyefendi size içki yolladı.
Now, how's that drink?
İçeçeğin nasıl?
We just didn't know that he didn't drink.
İçki içmediğini bilmiyorduk.
Where should I meet you for that drink?
İçki içmek için nerede buluşuyoruz?
Would you wanna be with a woman that you wouldn't drink half a handle of rum... and eat an eyeball for?
Yarım şişe rom içmeye ve balık gözü yemeye değmeyecek bir kıza mı cesaret edeceksin?
Is it an L.A.P.D. tradition, after the killing of a suspect, to go out that nigh tor the next with other officers, have a drink or two?
Bir şüpheliyi öldürdükten sonra diğer yetkililerle birkaç kadeh içmek L.A.P.D. geleneği midir?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]