Drops tradutor Turco
3,276 parallel translation
Clot in his lung increases right ventricular afterload, drops the blood flow to his brain.
Akciğerlerindeki pıhtı sağ ventrikül art yükünü artırıp beyne giden kan akışını azaltmıştır.
It's probably my fault- - I guess I spoiled her- - but whatever the reason, Holly always drops the ball.
Muhtemelen benim suçum- - sanırım berbat ettim- - fakat sorun ne olursa olsun, Holly hep başarısız olur.
His mom drops him off at the space agency every morning'cause he doesn't have a driver's license yet.
NASA'ya her sabah annesi bırakıyor çünkü ehliyeti yok. - Böyle biriyle nerede tanıştın?
Dead drops and code words and...
Göz alıcı şeyler, kod isimler...
The day she ever drops her knickers, you'll run a mile.
Donunu düşürdüğü gün bir kilometre bile koşarsın.
I'm not crying, these are drops of rain.
Ağlamıyorum ki! Yağmur damlası onlar!
Angela in 530's gonna need serial hemoglobins every four hours, and page me if her systolic drops below 90.
Angela, 530'daki hastaya 4 saatte bir hemoglobin verilecek, Sistolik 90'ın altına düşerse haber ver.
- or blood drops around the body, huh?
Veya cesedin etrafında kan damlası.
If something needs to go to DNA, one of us drops it off, oversees the analysis, and then retrieves the results.
Eğer DNA'ya ihtiyaç olursa bizden birisi alır ve incelemeyi denetler daha sonra da sonuçları alır.
They're eye drops?
Göz damlaları mı?
Multiple drops in one spot?
- Tek bir noktada birden çok kan damlası.
She is very beautiful... her eyes are like two drops of coffee... on a cloud of milk.
O çok güzel... gözleri iki damla kahve gibi sütten bir bulutun üzerindeki
Crime waves hit, property value drops.
Suç dalgası vurunca evlerin değeri düşüyor.
- Like two drops of water.
- İki damla su gibi.
And so do the gravitational drops from Wes's head shot, leaving the final blood-soaked area from the abdominal gunshot wound.
Ve son olarak Wes'in baş yarasından akan kan damlaları karnındaki silah yarasından akan kanlarla karışıyor.
Toby found her eye drops, and Garrett's in jail.
Toby onun göz damlalarını buldu ve Garrett hapishanede,
Wow, dollar Lemon Drops, and all of Westchester shows up.
Tüm Westchester buradaydı ve resmen para yağdı.
Evidently, Eberhart drops off the grid quite a bit.
- Belli ki Eberhart gözden kaybolmuş.
Got blood drops on the table here.
Masanın üstünde kan damlaları var.
No drops since the house.
Evin dışında kan izi yok.
I think I'm a good way for her to kill an hour after she drops her kids off at school.
Sanırım çocuklarını okuldan aldıktan sonra benimle bir saat geçirmek onun için eğlenceli bir şey.
But a couple of weeks later, he drops dead.
Ama birkaç hafta sonra ölü bulunuyor.
It's just that she usually... drops Zola off.
Çünkü genelde Zola'yı o bırakır, ondan.
There are some more blood drops over here.
Şu tarafta biraz daha kan damlası var.
So you shoot me, this drops on the ground and they find pieces of your truck in Orlando!
Beni vurursan ve bu yere düşerse tırından arta kalanları Orlando'dan toplarsın.
Cos I had a couple of drops of vino last night?
- Dün akşam birkaç damla şarap içtiğim için mi?
She says, " Where shall we go when the bomb drops, Daddy?
Der ki : "Bomba düştüğünde nereye gideceğiz babacığım?"
You should have told Jane that when the bomb drops we won't know.
Jane'e, bomba düştüğünde bilemeyeceğimizi söylemeliydin.
Man, first Jeremy drops that bomb on you and now your mom just appears out of nowhere.
Tanrım, önce Jeremy sana bombayı atıyor sonra da birden bire annen ortaya çıkıyor.
A steppe eagle drops in, at 150mph.
Bozkır Kartalı saatte 250 km ile pike yapıyor.
She remembers the location of her nest and drops down to greet him.
Bu dişi yuvasının yerini hatırlıyor ve merhaba demek için hemen iniş yapıyor.
But he drops out of reach.
Fakat o da ulaşamayacağı noktaya kaçıyor.
Each bird has just seconds to swallow what it can before another drops in to take its place.
Her bir kuşun başka birisi yerini almadan içebildiği kadar içmek için saniyeleri var.
It drops like a stone just before the grab.
Yakalamadan tam önce taş gibi düşüyor.
Detective Sanchez, four ransom drops.
Dedektif Sanchez, dört fidye ödemesi.
Possibly collecting funds for the ransom drops?
Herhalde fidye için para topluyordu?
So he collects money from these multiple ransom drops and uses it to order serious weapons.
Yani adam bu fidye paralarını tehlikeli silahlar almak için kullanıyor.
These blood drops came from the killer.
Bu kan, katilden damlamış.
Yep, gravitational drops.
Evet, yerçekimsel damlalar.
40-year-old marathoner, and Tuesday he drops dead of a heart attack.
40 yaşında bir maraton koşucusuymuş ve salı günü kalp krizinden ölmüş.
Before he drops the bomb.
Bombayı patlatmadan önce.
Drops the gun.
Silahı düşürdü.
The drops of colours.
Renkler damlıyor.
I ended up talking to a guy named Chaz who tried to sell me homemade cough drops.
Kendimi Chaz diye bir adamla konuşurken buldum. Adam bana ev yapımı boğaz pastilleri satmaya çalışıyordu.
- Yeah, okay, Dave, and Chaz's cough drops aren't laced with ketamine.
- Tabii Dave. Chaz'ın boğaz pastillerinde de ketamin yok zaten.
Oh, it's eye drops.
- Göz damlası.
Sops them, then drops them.
Islatıyor, ardından onları indiriyor.
These slow drops have carved valleys and lakes much like ours on Earth, a slow-motion megastorm.
Bu yavaş damlacıklar, vadileri oydular ve gölleri oluşturdular. Tıpkı bizim Dünya'mızda olduğu gibi. Yavaş çekim bir büyük fırtına.
Nice to know even the government drops calls.
Hükümetin bile çağrıları düşürdüğünü bilmek güzel bir şey.
Now I know how a hanging man feels right before he drops.
Artık idam mahkumunun asılmadan önce neler hissettiğini anlayabiliyorum.
Ah. And the other shoe drops.
Şimdi de isteklerin geliyor.