English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ E ] / Easy there

Easy there tradutor Turco

1,852 parallel translation
Whoa! Easy there, girl.
Sakin ol bebeğim.
[Laughs] Easy there, Casanova.
[Güler] Ağır ol bakalım seni çapkın.
Easy there, Lezzie Lohan.
Bu kolaydı, Lezbiyen Lohan.
Easy there, Mr. Goldin.
Dur bakalım Bay Goldin.
Whoa, take it easy there, Court.
Biraz yavaş olsana Court.
Easy there.
Yavaş ol.
Easy there, we don't want him signing contracts under duress.
Ağır olun, kontratı baskı altında imzalamasını istemeyiz.
Easy there, honeypot.
- Orada dur bal küpü.
- Easy there, Benji.
- Sakin ol Benji.
Easy there, Pepé.
Sakin ol dostum.
Easy there.
Sakin ol.
Easy there, easy there.
Yavaş ol, yavaş.
Oh, easy there, easy.
Yavaş ol, yavaş.
Easy there, darling.
Yavaş ol, hayatım.
Easy now. All right, take her easy there.
haydi bakalım. pekala, onu kucağına ver.
Malaysian, but... whoa, easy there.
Malezya, ama... Çüş... Sakin ol.
I'm just saying we found that phone awfully easy, and there just happens to be a threatening text on it.
Diyorum ki, bu telefonu çok kolay bulduk ve bir de aniden tehdit mesajı mı ortaya çıktı? Hadi ama.
- Hey,.. t, easy to sing out from there
- Hey.. t, ordan ötmek kolaydı
Look, this can't be easy for you, knowing what's probably happening in there. But if we force our way in, Anna could get hurt.
Bak, orada olan şeyleri bilmek senin için kolay olmamalı fakat içeri zorla girersek, Anna yaralanabilir.
Alvin, take it easy out there.
Alvin, orada biraz sakin ol.
- Well, quite easy... there were no skid marks, no crash.
- Çok basit. ne fren izi, ne kaza.
There's the easy way, and then there's the right way, right?
Bir kolay yol vardır, bir de doğru yol vardır değil mi?
Captain, please, just take it easy. You going to let that happen down there?
- Bunun olmasına izin mi vereceksin?
Easy. There was a problem with having one head of the Party Planning Committee.
Tek bir parti planlama komitesi başkanı olması sorun yaratıyordu.
There's two college girls outside, and they look easy!
Ted, dışarıda iki üniversiteli kız var ve de kolay kızlara benziyorlar!
Especially when you consider how easy it would have been not to end up there.
Özellikle de orada bulunmayacak olmamın ne kadar kolay olduğunu düşününce.
Actually, I've been trying to figure out a way to apologize, and I realize there's no easy way.
Aslında, özür dilemenin bir yolunu arıyordum, ve kolay bir yolunu bulamadım.
Look, I know it wasn't easy over there,
Bak, orada yaşamanın kolay olmadığını biliyorum.
Oh, look. There's Taub. Drinking a margarita and mocking us for driving all the way up here because House said "jump." Easy.
Bak Taub da burada margaritasını yudumlayıp buraya geldiğimiz için dalga geçiyor...
The good thing about the farmers'market is that most of the food is sold unpackaged... so it's easy to shop there and not make trash.
Çiftçi pazarlarının faydası, çoğu yiyeceğin paketlenmemiş olmasıdır. böylece kolayca alışveriş yapıp, çöp üretmeyiz.
Easy. There you go. ADAMS :
İşte oldu.
There's a lot of statues there, which make it easy to find.
Burada çok fazla heykel var, bulmak çok kolay.
Mimi, there's no easy solution.
- Mimi, kolay bir çıkar yolu yok.
There is no easy reply to that.
- Buna cevap vermek kolay değil. Ne söyledi?
Mrs. Smith, there's no easy way to say this...
Stan'i salla.
Take it easy out there, Mr. Smith, Mr. Kerkhoff.
Selam Reggie.
Right before we walked in there, you were just complaining about how easy it would be if you could just forget the whole hero-alien-everything-weird side and were jusust a regular, mundane reporter living a normal life.
Oraya girmeden hemen önce kahraman, uzaylı ve garip olan her şeyi unutup sadece bir muhabir olarak normal bir yaşam sürmeyi istediğini söylemiştin.
You know, there's no easy way to put this, but, yeah, basically, we got to cut you off, man.
Biliyorsun, bunu yapmak kolay değildir, ama, evet, gerçekten seni çıkarmak zorundayız, adamım.
There's no easy to say this.
Bunu söylemek pek kolay değil.
Look, there's no easy way to say this, Lina.
Bak, bunu söylemenin kolay bir yolu yok, Lina.
It is not easy to work where there are armed guards.
Etrafında korumalar varken harikalar yaratamıyor insan.
Easy on the ribs there, Kong.
- Kaburgalarımı kırma Kong.
Hey, easy there.
Biraz nazik ol.
Hey, there, easy on the pepper, mama.
Hey, biberi az dök, anne.
There's no easy way to say this, So I'll just jump right in.
Bunu söylemenin kolay bir yolu yok bu yüzden direk konuya giriyorum.
But getting down there in an air-filled dry suit was no easy matter.
Ancak içi havayla dolu kuru bir kostümle oraya inmek hiç de kolay değil.
It'd be easy to assume an open and shut case of kidnapping, but there've been no ransom demands.
Basit bir adam kaçırma durumu olmadığı aşikar fakat fidye isteğinde de bulunmadılar.
okay, whoa, whoa, easy.You're a little drunk there.
Tamam, yavaş. Zil zurna sarhoş oldun.
He knows there's easy prey here.
Burada kolay avlar olduğunun farkında.
There's no easy way to say this.
Bunu söylemenin kolay yolu yok.
There's no easy way of saying this.
Bunu söylemek hiç de kolay olmayacak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]