Eat breakfast tradutor Turco
816 parallel translation
Come on, let's eat breakfast.
Haydi, kahvaltı edelim.
I never eat breakfast.
Ben asla kahvaltı etmem.
She didn't eat breakfast.
Kahvaltı yapmadı.
I don't have to work up an appetite, I don't eat breakfast in the morning anyway.
İştahlı olduğum söylenemez. Ben kahvaltı etmem. Aa!
Yeah, they say it's the most important meal you can eat in the morning. - But I don't eat breakfast all the time.
Günün en önemli öğünü ama ben yemiyorum.
While it's turning, eat breakfast.
- Vücudun o hale gelirken, kahvaltını yap.
Have you heard this one? A farmer and a farm hand sat in the kitchen - - Getting ready to eat breakfast, porridge and milk.
Bir çiftçi ve reçber mutfakta oturuyorlarmış kahvaltı için hazırlanıyorlarmış, yulaf lapası ve süt.
I never eat breakfast.
Ben hiç kahvaltı etmem.
Do you eat breakfast?
Sen kahvaltı eder misin?
It just occurred to me, I haven't had anything to eat since breakfast.
Şimdi hatırladım. Kahvaltıdan bu yana hiçbir şey yemedim.
I simply cannot understand how anyone can eat the breakfast you do.
O kahvaltıyı nasıl yediğini hiçbir şekilde anlamıyorum.
But you still eat the breakfast you do at home.
Sense kalkmış evde nasıl yiyorsan burada da aynı şekilde yiyorsun.
Why can't I go downstairs and eat my breakfast if I'm hungry?
Karnım açsa neden aşağı inip kahvaltı edemiyorum?
I told you to eat corn flakes for breakfast, not the goldenrod.
Sana kahvaltıda tahıl gevreği ye dedim, polen değil.
Eat your breakfast.
Kahvaltını ye.
I thought that all Americans get out of bed early to eat a big breakfast.
Amerikalıların uzun uzun kahvaltı etmek için erkenden kalktıklarını sanırdım.
You didn't eat any breakfast either.
Kahvaltı da etmedin.
- The bishop didn't eat his breakfast.
- Piskopos kahvaltısını yememiş.
Eat a toad for breakfast every morning.
Ricaya mı gitmeli?
Uh, you had breakfast? You like to eat?
- Kahvaltı yaptın mı?
This is my last hot breakfast before they remove the stove, so can I eat in peace?
Bak, bu benim üşümeden yaptığım son kahvaltı olabilir, çünkü sobayı yakında kaldırıyorlar.
Eat your breakfast, Miss Williams. Go ahead and eat.
Kahvaltınızı yapın Bayan Williams devam edin.
Please, Mr. Bridges, eat your breakfast before it gets cold.
Bay Bridges, kahvaltınızı soğutmadan yiyin lütfen.
Let the poor boy eat his breakfast in peace.
Bırak da zavallı çocuk rahat rahat kahvaltı etsin.
Don't forget to eat your breakfast.
Kahvaltını yemeyi unutma.
Why, she even tell Miss Julia what to eat for breakfast.
Miss Julia'ya kahvaltıda ne yemesi gerektiğini bile söyler.
- Eat your breakfast and forget it.
- Kahvaltını yap ve unut gitsin demek.
Roberto, eat your breakfast.
Roberto, kahvaltını bitir.
Sit down and eat your breakfast.
Otur ve kahvaltını bitir.
For my breakfast, I will eat some of these green apples which grow close to the metal grid.
Kahvaltıda da, mazgalın yakınlarında büyümüş, bir kaç yeşil elma yerim.
I can't do this, this is... I don't eat no breakfast, I told... I don't wanna eat. Is that...?
Kahvaltıya ihtiyacım yok.
But it's too early in the morning to be talking about money so just eat your breakfast.
Ama para konuşmak için saat daha çok erken, bu yüzden kahvaltını yap.
Just eat your breakfast.
Kahvaltını yap.
Come back here and eat a decent breakfast!
Hemen buraya gel ve kahvaltı et.
I eat than on my scalp's breakfast.
Şimdi bir kahvaltı zamanı.
I didn't bring your breakfast because you didn't eat your din-din.
Kahvaltını getirmedim... Çünkü din-din inini yemedin.
I'll eat it for breakfast.
Kahvaltıda yerim.
For example in Jordan, I saw men eat... mutton fat and honey for breakfast.
Örneğin Ürdün'de, erkeklerin kahvaltıda koyun yağı ve bal yediklerini gördüm.
Now, you eat your breakfast.
Şimdi kahvaltını yap.
Now, eat your breakfast!
Şimdi kahvaltını et!
Well, go and eat your breakfast.
Git de kahvaltını et.
Eat your breakfast!
Sen kahvaltını et!
You get dressed, eat a good breakfast and just do it.
Giyin, iyi bir kahvaltı et ve hemen işe koyul.
- Eat your breakfast.
- Kahvaltına başla.
- Hurry up and eat your breakfast.
- Lütfen acele et ve kahvaltını bitir.
I haven't had breakfast. - When I drive, I don't eat or drink.
Direksiyondayken içmem, yemem.
- Eat your breakfast, Vic.
- Kahvaltını ye, Vic.
I'll do what I like, because I'm 6 foot 5 and I eat punks like you for breakfast.
- Ne istersem derim çünkü boyum 1,95 ve senin gibi serseriler kahvaltılık gevrek.
Eat your breakfast now.
Şimdi kahvaltınızı yapın.
That's all I eat for breakfast anymore.
Artık kahvaltım sadece bu.
Did you eat your breakfast properly?
Kahvaltını düzgün yaptın mı?