Ebb tradutor Turco
124 parallel translation
Only the dull apathy of despair a torn and bleeding nation at the lowest ebb in its history.
Sadece ümitsizliğin verdiği ilgisizlik parçalanıp hasar görmüş bir ulus tarihteki en hitap konumunda.
So that life may ebb cleanly.
Hayatın ortada, temiz ve açık bir dövüş olacak.
Ride with the flood, lie low on the ebb.
Hepimiz oyuna ilk başladığımızda böyle yaparız.
It is the crowd of the sixties, the ebb and tide of our century, who still need religion, desperately, to give meaning to their panic, their mistakes, their hopes.
işte 60lı yılların kalabalığı asırımızın bataklığı dinine hala ihtiyacı var, umutsuzca, paniğine bir mantığı verebilmek için, hatalarına, ümidine.
A marlinespike in the dark, your body rolling in the scuppers a splash carried out on the ebb tide.
Karanlıkta bir kavela tahtası, güvertede yuvarlanan cesediniz, cezirde suda bir şapırtı...
A sharp blow on the head a quick heave over the side, body carried out on the ebb tide. - Perhaps never to be recovered.
Evet, kafasına şiddetli bir darbe, cesedini kenardan atar, ceset cezirle açığa sürüklenir ve belki de hiç bulunamaz.
Especially now, at the ebb-tide of my life.
Özellikle şimdi hayatım inişteyken.
Rex and I are at a very low ebb after last night.
Rex'le ben dün geceden sonra çok kötü durumdayız.
- Flooding, captain. Slack ebb begins 2325.
Hafif bir deniz çekilmesi 23 : 25'te başlıyor.
It is ebb and flow, tidal gravity, it is ecological balance.
Bu bir med-cezir, yerçekimi kuvveti, bu ekolojik denge.
Situations in which... the ebb and flow of everyday life have departed... and have been replaced by a constant round of fear... and anger and blood and death.
Günlük hayatın gelgitinin tükendiği ve devamlı bir korku kızgınlık, kan ve ölüm çemberi ile sarıldığı bir durum.
They are the absolute lowest ebb.
Bunlar kesinlikle en salaş döküntüler...
Things just ebb away, don't they?
Suların çekilmesi gibi gittikçe azalır.
( PIANO PLAYING ) Just let it play. Let it play. Ebb and flow.
Bırak çalsınlar önce sağa, sonra sola doğru, akıcı bir şekilde her nota düzgün ve eşit.
"l lie here, feeling my life ebb away."
"Sana yalan söyledim, hayatım gelgit gibi."
What greatness has not flowed on the ebb of that river into the mystery of an unknown earth?
Hangi büyük ihtişam nehir yataklarından akıp gelerek meçhul bir dünyanın gizemine karışmıyor ki?
It seems then this ebb and flow thing sets in.
İnişli çıkışlı şey başlıyor.
Ah, yes- - my lowest ebb.
Ah, evet... tükenişimde.
Keeping an eye on the ebb and flow of things?
Olayların çöküşünü ve akıp gitmesini gözlemlemek için mi?
Ebb.
Ebb.
- Ebb?
- Sen Ebb?
I'll get you, Ebb!
Seni mahvedeceğim Ebb!
The ebb and flow of the Atlantic tides, the drift of the continents, the very position of the sun along its ecliptic. These are just a few of the things I control in my world.
Atlantik Okyanusu'ndaki her gelgitte suların yükselmesi ve çekilmesi sadece güneşin her pozisyonunun eliptik olmasının süregelen gizemi bunlar benim dünyamda kontrol ettiğim şeylerden sadece bir kaçı.
Tell him my appreciation of the Japanese culture is at a low ebb.
Perişan hâldeki Japon kültürünü takdir ettiğimi kendisine iletin.
Ebb and flow. Another perfect shot and Boudreau hits the canvas!
Mükemmel bir vuruş daha ve Boudreau düşüyor!
Feeling insanity's grip ebb and flow.
Deliliğin pençesinin gel gitlerini yaşadım.
Any of you who have lost a parent knows how wrenching it is to see your mother or your father's life ebb.
Anne ya da babasını kaybedenleriniz, bilir. Hayatlarının eriyişini görmek çok acı verir.
At barely 23, Amélie Poulain let her young, tired body merge with the ebb and flow of universal woe.
Daha 23'ünde olan Amelie Poulain kısacık hayatının ve yorgun vücudunun evrensel acının girdaplarında tükenmesine izin vermişti.
I trust in the ebb and flow of the universe.
Evrenin gelgitlerine güveniyorum.
The level's at zero on the chart datum, but slack water has been lower lately, so we can't tell if this is a flow stream or an ebb stream.
çizimdeki seviye sıfırda, fakat durgun su yakınlarda inmiş, dolayısıyla diyemeyiz... bu akıntı mı yoksa denizin çekilmesi mi.
But at this point, at this low ebb he is now being prepared for the most extraordinary mystical experience of his prophetic life and that is what is known as the night ascension.
Bu noktada, bu kara günlerde, Risalet yaşamının, en olağandışı mistik tecrübesini yaşamaya hazırlanıyordu. Bu, Miraç olarak bilinen yolculuktur.
- So does this mean the ebb is over?
- Bunalımın geçti mi yani?
You've never been with anybody long enough to know this... but there is a certain ebb and flow that happens.
Kimseyle böyle uzun ilişkin olmadığı için bilmiyorsun... ama bazen böyle dalgalanmalar olur.
It's just a normal ebb.
Bu normal bir duraklama.
How long does a normal ebb last?
Normal bir duraklama ne kadar sürer?
I don't know, but that's the kind of question that prolongs the standard ebb.
Bilmiyorum, ama böyle sorular standart duraklama süresini uzatır.
First of the ebb in 10 minutes.
İlk cezir 10 dakika içinde olur.
You sail on the morning tide first of the ebb.
Sabah ilk med-cezirde denize açılırsın.
Okay, now all I gotta do is contact the spirit world, harness the Delothrian Ebb, and focus it through my little Marble O'Doom here and we'll restore the Muo-ping's entropic equilibrium.
Pekala, şimdi tek yapmamız gereken ruhani dünyayla bağlantı kurup Delothrian Medcezirinin doğal güçlerini Hüküm Bilyemi kullanarak odaklamak ve Muo-ping'in enerjisini dengeye getirmek.
Confused, cowed, at an ebb, but on others she was lucid and confident.
Kafası karışmış, mahvolmuştu. Ama diğeri açık ve emindi.
The ebb and f-flow of the tide.
Alçalıp tekrar yükselmesi.
At ebb tide there's an eddy effect there.
Cezirde anafor etkisi oluyor.
But it's an ebb, a flow.
Ama bu bir gelgit, bir akış.
Will your love ever ebb away?
Sevgin azalacak mı?
Might have been entertaining for you, but I was at my lowest ebb. The shit that was flying around before I went in.
Daha ben girmeden konuşuyorlardı.
It's about the ebb and flow of life, the dancing wheel of chance.
Hayatın inişi, çıkışı, değişimin dansıdır.
Her self-esteem is at a low ebb.
Kendine güveni yok.
The lowest point of the ebb is the turn of the tide.
"Her inişin bir çıkışı vardır."
I'd learned to follow the ebb and flow of students.
İnsanları takip etmeyi ve nereye gittiklerini öğrenmiştim.
How our fortunes ebb and flow
; Talihimiz nasıl yükselir ve düşer ;
More ebb than flow in your case.
Senin durumunda gelmekten çok, gitmiş bence.