Editorial tradutor Turco
447 parallel translation
I have read an editorial in the Terra Haute Express... written by Mr John Soule, in which he says, "Go west, young man."
Terra Haute Express gazetesinde Bay John Soule tarafından... yazılmış "Gençler, Batıya gidin" diyen bir yazı okudum.
I'm gonna write me an editorial about that.
Bunu yazacağım.
- Yes, sir. Take an editorial on lawyers.
Avukatlara ait bir yazıya başlayalım.
Take a new editorial on railroad presidents. Yes, sir.
Demiryolu başkanları yazısına başla.
- Take an editorial on dentists! - Yes, sir.
Dişçilere ait bir yazıya başla.
- And an editorial!
Ve bir yazı.
Roy, you started that editorial on dentists? Yes, sir.
O dişçi yazısına başladın mı?
I'm gonna write me an editorial...
Bir yazı yazacağım.
Here's your front page editorial :
İşte ilk sayfanın başlıkları...
I want you to run this editorial in a box on the front page.
Bu başyazıyı birinci sayfaya çerçeve içine yerleştirmeni istiyorum.
I was writing my midweek editorial, I was looking for a subject for it.
Hafta ortası makalemi yazıyor, daha doğrusu buna uygun bir konu arıyordum.
It occurred to me that the girls in the town... and the soldiers around the towns would make an excellent subject for my editorial!
Sonra, kasabadaki kızlar ve kasabalar civarındaki askerlerin makalem için harika bir konu olabileceği aklıma geldi!
Editorial research.
Editörlük araştırmaları bölümü.
This morning's editorial tells us that the police... are still at sea in the Lambert case.
Bu sabahın yazı işleri, polisin Lambert davasında hala kafasının karışık olduğunu söylüyor.
Then save your editorial comment for the paper.
O zaman yorumlarını gazeteye sakla.
"Expert secretary for editorial department, national magazine." " Exacting work.
"Ulusal bir derginin yazı işleri için tecrübeli sekreter aranıyor."
You see, editorial work is so unglamorous, sometimes...
Görüyorsunuz ya, editörlük işleri hiç de cazip olmuyor. Bazen...
- What about the newspaper editorial?
- Gazete yazısı ne oluyor o zaman?
Page one editorial.
Birinci sayfa, editör kısmı.
- The cartoon, the editorial under the name of Garrison.
- Karikatür, Garrison ismiyle başmakale.
Lettie, take an editorial.
Lettie, başyazıyı yazalım.
That's an editorial, old boy.
O bir başyazı, eski toprak.
We have a town's paper with a most intelligent editorial page... which you use for wrapping garbage.
Aklı başında bir gazetemiz var. Kağıdıyla çöp sarıyorsunuz.
That small one's the editorial he wrote when he won the Pulitzer Prize.
Şu küçük olan, ona Pulitzer Ödülü kazandıran makale.
He won the prize for an editorial, and it was a brilliant job.
Ödülü başyazısı için aldı, Gerçekten harika bir yazıydı.
But he should have stuck to the editorial page... and let someone run... the paper who hated words.
Ama işine devam edip, gazetenin yönetimini... kelimelerden nefret eden... birine vermeliydi.
And you'll get a front-page editorial in my paper every day till something's done.
Ve Sayın Başkan, bir şey yapılıncaya kadar her gün gazetemin baş sayfasında yer alacaksınız.
Like this one, a New York editorial.
Tıpkı bunun gibi, New York başmakalesi.
We'll have your father run an editorial in his paper.
Babana söyler, bunu gazetede de yayınlatırız.
I read your editorial this morning.
Bu sabahki baskını okudum.
The editorial section.
Baş makale.
TO THE EDITORIAL OFFICES.
EDİTÖRÜN OFİSİ
I have 10 crowns waiting for me at my editorial office.
Editörün ofisinden 10 kron alacağım var.
- Only the editorial pages.
- Sadece makale sayfalarını.
Editorial room!
Editör odası!
Editorial.
Ana sayfa.
Complete editorial service.
Tam bir kurgulama servisi.
Sometimes Dr. Keppel either gives it to the client or he sends it on to editorial, or it goes back down in the vault.
Bazan Dr. Keppel onu ya müşteriye verir ya da kurgulamaya gönderir, veya geri mahzene konur.
Mr. Greenleaf, there's a strange man wandering around the editorial section.
Bay Greenleaf, Yayın bölümü civarında garip bir adam dolaşıyor.
We'll carry it on the editorial page.
Onu başyazıya koyacağım.
This is an editorial from this morning's newspaper and I'm quoting directly from it.
Elimdeki bugünün gazetesinden bir makale ve direk buradan okuyorum.
Senator, here's an editorial even you can't figure out.
Senatör, işte sizin bile anlayamayacağınız bir makale.
Give me the editorial staff.
Yazı kadrosunu bağla bana.
EDITORIAL DEPARTMENT "THE PAPER" CHARACTERS AND EVENTS ARE FICTITIOUS DESCRIPTION OF CERTAIN JOURNALISTIC PRACTICES
Filmde anlatılan bazı gazetecilik uygulamaları BILD-Zeitung gazetesinin uygulamalarını çağrıştırırsa bu ne kasıtlıdır, ne de tesadüftür, ancak ve ancak önüne geçilemez bir durumdur.
My place is in the editorial office, not in his son's playroom.
Benim yerim - gazetedir, oğlunun çocuk odası değil. Perrin...
Get undressed. The whole editorial staff will be naked.
Ofisimizi tamamen çıplak gezeceksiniz.
My magazine's editorial department has sent me abroad once again, in search of extraordinary women who have extraordinary lives.
Editörüm beni yine yurt dışına yolladı. Alışılmadık bir kadını aramak, ve onun alışılmadık yaşamı hakında bilgi toplamam için.
I'm from the editorial office of the'Women of Today'magazine.
Ben "Bugünün Kadınları" dergisi editörüyüm.
Merely to add editorial comment to our Network News show.
Haber programımıza yalnızca yorum ekleyeceğiz.
We got an editorial in the holy goddamn New York Times.
Koduğumun New York Times'ı bile bizi haber yapmış.
What was your reaction to the Post's editorial on the President's speech?
Post'un Baskan'n konusmasi hakkindak ¡ basyazisina nasiI tepk ¡ gösterd ¡ n ¡ z?