Empowered tradutor Turco
237 parallel translation
I assume that you are empowered to make binding decisions in the name of your divisions.
Hepinizin, bölümleriniz adına bağlayıcı kararlar verecek yetkide olduğunuzu kabul ediyorum.
Risley's the only one empowered to deputise.
Yetki verme gücü bir tek Risley'de var.
Now, you're empowered by the captain to act for him? Yes.
Kaptan, onun adına hareket etmeniz için yetki verdi, değil mi?
If this seems good to you, to do these things... then I am empowered by my government... through the instrument of this new treaty... to pledge to you our friendship in peace... our help in trouble, and our strength in danger.
Bunları yapmayı yararlı buluyorsanız barışta dostluğumuzu sıkıntıda yardımımızı ve tehlike anında gücümüzü sunmayı vaat ettiğimiz bu yeni antlaşma metnini iletmeye hükümetim tarafından yetkilendirildim.
- You boys empowered to make a deal?
- Sizin yetkiniz var mı?
Hello, any of you gentlemen is empowered to negotiate?
Merhaba. Beyefendiler, aranızda müzakere edecek biri var mı?
I shall pass on to you any evidence I've uncovered so that if anything untoward does happen before morning... Oh, Miss Marple. - You'll be empowered to pursue the matter on your own.
Bulduğum her türlü ipucunu sana göndereceğim, böylece beklenmedik bir şey olursa konuyu kendi başına araştırabilirsin.
As you can see, I'm empowered to offer you a large sum For a certain aircraft in your possession.
Gördüğünüz gibi, elinizdeki uçak için yüksek bir meblağ ödeme yetkim var.
I'm empowered to make you a free one.
Ben de seni özgür bir adam yapabilirim.
You tell Mr. Grayson... that I'm not empowered to make any changes... in his arrangements with the government.
Bay Grayson'a... devletle yaptığı anlaşmada değişiklik yapmaya... yetkim olmadığını söyle.
The Presidential Commission has empowered me to take it in my care.
Başkanlık Komisyonu onu alma yetkisini verdi bana.
We were empowered to work with you because we were led to believe you were the town's leading citizen.
Sizinle iş yapmaya geldik... çünkü bize kasabanın önde gelen şahsiyeti olduğunuz izlenimi verildi.
At a moment when the unions have come together to defend the vital interests of all employees, and duly empowered representatives of the workers are entering into sensitive negotiations with management, this is a bad blow on the part of an irresponsible minority.
Sendikaların, tüm çalışanların hayati çıkarlarını savunmak için bir araya geldiği bir anda ve usulüne uygun olarak işçi temsilcileri yetkisi için yönetim ile hassas müzakerelere giriliyor üzereyken bu, sorumsuz bir azınlığın vurduğu kötü bir darbedir.
Empowered with the strength of the greatest power.
Yüce güçlerin bana verdiği tüm yetkilere dayanarak.
As you are no doubt aware... I am empowered to sentence you to imprisonment with flogging.
Şüphesiz bunun farkındasınız ki sizi kırbaç cezası ile cezalandırıyorum.
I've also been empowered, by the company... to address any debit or shortfall with commensurate action.
Aynı zamanda, şirketin, uygun oranda... borç ya da bakiye miktarındaki hesaplamalarını yapmakla da görevlendirildim.
We were while I was still on holiday... but now I have been empowered by His Majesty's representative... to conduct an inquiry.
Tatildeyken öyleydik ama şimdi Majestelerinin temsilcisi bana soruşturma yetkisi verdi.
I've been empowered by the State of California... to return you to Sacramento where you're due to stand trial.
Kaliforniya eyaletinin verdiği yetkiyle... mahkemeye çıkmak üzere seni Sacramento'ya geri götüreceğim.
What tradition empowered you to capture a helpless child?
Hangi gelenek size biçare bir çocuğu alıkoyma izni verebilir?
I should advise you that if I'm not satisfied with what I see, I am empowered to take the android back with me. Haftel out.
Gördüklerimden memnun kalmazsam, androidi geri götüreceğimi bilmelisiniz.
I mean, I feel empowered.
Ben güçlenmiş hissediyorum, demek.
You said in your note that you are acting for the Lady Eva, are you empowered to accept my terms?
Gönderdiğin notta belirttiğine göre, Leydi Eva adına hareket ediyormuşsun, benim koşullarımı kabul etme yetkin var mı?
I cannot accept an offer that I am not empowered to accept.
Hakkım olmayan bir teklifi kabul edemem.
And who empowered these colonials to pass judgment on England's policies in her own possessions, and to come and go without so much as a'By your leave'?
Bu koloniciler, İngiltere'nin sömürgesinde yaşayacaklar, politikasını eleştirecekler kafalarına göre gidip gelecekler, kimden alıyorlar bu yetkiyi?
One of the few perks of this office is that I am empowered to handle certain matters on my own as I see fit.
Bu görevin bana kazandırdığı ayrıcalıklardan biri de bazı konulara, uygun gördüğüm şekilde karar verebilmemdir.
I am empowered to compensate you for your genetic background.
Genetik geçmişiniz için size yüklü bir ödeme yapmaya yetkiliyim.
Anyway, my husband has empowered me to come down off our original figure of 6 million. Yes.
Her neyse, kocam talep ettiğimiz 6 milyondan düştüğümüzü size bildirmem için beni yetkili kıldı.
I feel empowered.
Artık kendimden daha emin hissediyorum
- Great. - Empowered?
Harika.
- So empowered.
- Güçlü hissediyorsun.
So you empowered him to deal with Denver behind my back?
Yani arkamdan Denver'la anlaşması için ona mı yetki verdin?
This is a criminal court of law, sir, empowered by the queen to try you.
- Bu bir ceza mahkemesi. Kraliçe tarafından yetki verildi bize.
It's about how women need to become more empowered.
Kadınların daha güçlü olmaları gerektiğinden bahsediyor.
For the venal Van de Groot had escaped from the Bujumbura jail... and joined an obscure cult on the shores of Lake Tanganyika... which had empowered him with a peculiar piece of parchment.
Hapishaneden kaçan Van de Groot ise... Tanganyika Gölü civarında kendisine bazı yetkiler veren... Bir tarikate katılmıştı.
I am empowered to accept your ratification.
Bana onayınızı kabul etme yetkisi verildi.
By my authority you're now empowered to carry the mail.
Artik ulakliga yetkilisin.
Bob Flanagan, artist, masochist and one of the longest-living survivors of Cystic Fibrosis lost his battle this week with the killer disease, a genetic disorder of the lungs and pancreas, that both plagued and empowered the provocative performer
Bob Flanagan, sanatçı, mazoşist ve en uzun süre hayatta kalabilen Sistik Fibroz'lulardan biri bu ölümcül hastalığa karşı verdiği savaşı bu hafta kaybetti. akciğerleri ve pankreasındaki genetik bir bozuluktan ötürü, provokatif sanatçı zor ama üretken yaşamı boyunca hem büyük eziyet çekti hem de bu sayede güçlendi.
So, Finn I'm empowered by my client to make your dreams come true.
Evet Finn, müvekkilim adına buraya hayallerini gerçekleştirmeye geldim.
Or that leaving us alone with our thoughts had so empowered us that... Simon was levitating up to heaven?
Ya da bizi düşüncelerimizle başbaşa bırakınca Simon'u cennete yükselttiğimizi mi düşünüyordu?
And a ritual arose whereby every new Nazi flag and banner was not empowered until Hitler had touched the flag against this flag.
Bundan bir tören doğdu. Her yeni Nazi bayrağı Hitler bu bayrakla dokunmadıkça güçsüz sayılıyordu.
Don't you want to become an empowered woman?
Güçlü bir kadın olmak istemiyor musun?
You know, I just... I don't have time to be an empowered woman.
Güçlü bir kadın olmak için zamanım yok.
We'll cut the vocal chords of every empowered speaker.
Güçlendirilmiş her ses yükselticisinin ses bağlantısını keseceğiz.
Empowered.
Güçlenmiş.
But after he was empowered, that anger became destructive and dangerous.
Güçlerini edinmesinden sonra öfkesi yokedici ve tehlikeli olmaya başladı.
The thing is, I never expected to feel empowered.
Doğrusu dizginleri ele almak beklemediğim bir şeydi.
You should feel empowered.
Dizginleri eline alman gerekiyordu.
Tonight I witnessed a true love That empowered my son.
Bu gece, oğlumu güçlendirmiş olan... gerçek bir aşka şahit oldum.
- That was so close to being empowered.
- Vay canına. İzin almaya çok yaklaştın.
- We prefer "genetically empowered."
- "Genetik olarak güçlendirilmiş" denmesini tercih ediyoruz.
He has empowered me!
Bana güç verdi!