Encoded tradutor Turco
480 parallel translation
- Let's go! C'mon! ... the binary encoded decimal switch.
Buna bütün kanalları dinleme özelliği düğmesi de dahil.
Everything you need to know on how to make a human being is encoded in the language of life in the DNA molecule.
Bir insanı yaratabilmek için gerekli tüm bilgi, DNA molekülü içinde hayatın dili ile kodlanmış olarak bulunur.
What we know is encoded in cells called neurons tiny switching elements every connection representing one bit of information.
Bildiğimiz kadarıyla hücre içindeki nöron denen küçük elemanlar her seferde bir bitlik bilgi aktarıyor.
The record cover bears instructions on how to hear the sounds and see the pictures encoded on the disk.
Kayıtlar aynı zamanda bu sesleri nasıl duyacaklarını ve resimleri nasıl göreceklerini de anlatacak.
At 0400, on Thursday we were stunned by the encoded transmission that sits in front of you.
Perşembe saat 04 : 00'de şu anda önünüzde duran şifreli mesaj ile şaşkına döndük.
We encoded four minutes.
- Dört dakikaya ayarlamıştık
No destination orders, no encoded ids.
Sevk emri yok. Şifreli kimlik bilgileri yok.
This is an encoded map of the attack point coordinates... and the relative size of the assault forces.
Bu saldırı noktalarının koordinatlarını ve saldırı güçlerinin büyüklüklerini gösteren bir harita.
I mean, you're encoded, Alex!
Yani, sen şartlanmışsın, Alex!
Sir, beam-down coordinates are encoded in the carrier signal.
Efendim, ışınlanma koordinatları taşıyıcı sinyalin içine kodlanmış.
Ferengi transmissions are scrambled and encoded.
Ferengi iletişimleri karıştırılmış ve şifrelenmiş.
Perhaps the information sequences are encoded in the molecular patterns themselves.
Bilgi, moleküler dizilerde şifrelenmiş olabilir.
J'Dan used deoxyribose suspensions to carry the encoded files.
J'Dan, şifreli bilgileri taşımak için deoksiriboz süspansiyonları kullanmış.
When swallowed, it affects the vocal cords directly, so when you speak, microtremors encoded within your voice stimulate tiny little hairs in the inner ear of the opposite sex.
Yutuldugunda ses tellerini dogrudan etkiliyordu. O yüzden konustugunuz zaman sesinize kodlanmis mikro titresimler karsi cinsin iç kulagindaki küçücük killari harekete geçiriyordu.
And you can't pass through... unless your voiceprint matches the one encoded on the card.
Sesin şifrelenip karta yüklenmedikçe giriş yapamazsın.
You know I've got an encoded explosive in my heart?
Kalbimde şifreli bir bomba olduğunu biliyor musun?
I could feel her country soul in every digitally encoded bit.
Dijital olarak kodlanmış her notada ondaki country ruhunu hissettim.
Each memory is encoded in chains of molecules.
Her anı molekül zincirleri içine işleniyor.
His neural patterns encoded as bioelectrical pulses.
Onun sinirsel yapısı bioelektrik darbeler olarak kodlanmış.
encoded into the design of he Chyron chip.
Kiron çipin dizaynında kodlanmış gizli bir "nano-program" olduğunu biliyorum.
There may be some encoded information on them but the crystal structure has been randomized.
Onlarda bazı şifrelenmiş bilgiler olabilir ancak kristal yapısını bozmuş olabilir.
The messages were encoded in the waste energy from the propulsion systems, which is almost indistinguishable from galactic background noise.
Mesaj, itiş sistemlerinde bulunan fazla enerji ile kodlanarak başkaları tarafından galaktik parazit olarak algılanması sağlanır.
The birds and the souls are merely directed by an inner compass and follow the encoded timetables of generations and there is not the slightest melancholy in any of this.
Kuşlar ve ruhlar içlerindeki pusulayı ve nesiller boyu taşıdıkları gizli zaman çizelgesini takip ederler ve bunun melankoliyle hiçbir ilgisi yoktur.
Chevron one encoded.
İşaret 1, kodlandı!
Chevron two encoded.
İşaret 2, kodlandı!
Chevron three encoded.
İşaret 3, kodlandı!
Chevron four encoded.
İşaret 4, kodlandı!
Chevron five encoded.
İşaret 5, kodlandı!
Chevron six encoded.
İşaret 6, kodlandı!
This virus is encoded to embed itself... in the gene that activates a telepath's abilities.
Bu virüs, kendisini telepatların yeteneklerini tetikleyen genle birleştiriyor.
This virus is encoded to embed itself... in the gene that activates a telepath's abilities.
Virüs, telepatik yetenekleri tetikleyen genle birleşmek üzere programlanmış.
I tried sending an encoded message to Captain Janeway's shuttle, to warn her about the mutiny, but Chakotay caught me, phasered me, and the program reset.
Çıkan isyan hakkında uyarmak için, Kaptan Janeway'in mekiğine kodlanmış bir mesaj gönderdim, ama Chakotay beni yakaladı ve fazer ile vurdu, ve program başa döndü.
His DNA was encoded with certain instincts, including the desire to explore space.
Uzayı keşfetmek dahil olmak üzere, DNA'sına bazı içgüdüler kodlanmıştır.
Chevron three encoded!
Sembol 3 kodlandı!
Chevron four encoded.
Sembol 4 kodlandı.
- Chevron five encoded.
- Sembol 5 kodlandı.
"Chevron four, encoded!"
"Sembol 4, kodlandı!"
"Chevron five, encoded!"
"Sembol 5, kodlandı!"
"Chevron six, encoded!"
"Sembol 6, kodlandı!"
Chevron three, encoded!
Sembol 3, kodlandı!
Chevron four, encoded.
Sembol 4, kodlandı.
Chevron six encoded.
Sembol 6 kodlandı.
"Sequence in progress" Chevron 6 encoded.
"Dizi işleniyor" Sembol 6 kodlandı.
Chevron one encoded.
Sembol 1 kodlandı.
Chevron two encoded.
Sembol 2 kodlandı.
- Hey, there, buddy. - Com-links encoded and secure.
- Bağlantılar yapıldı ve güvenli.
This area is encoded, invisible to natural light.
Bu bölüm kodlanmış. Doğal ışıkta görülmesi imkansız.
The information is encoded the interference patterns?
Söylemek istediğin ne, bilginin kesişme şekillerinde gizli olduğu mu?
The encoded phone number belongs to that building over there
Şifreli telefon şurdaki binaya ait.
The retinas take in genetic data that's encoded on the tape, kinda like how computers use optical communication to send and receive information.
Retinalar, tıpkı optik iletişimdeki bilgi alıp gönderme gibi, kasete kodlanmış genetik verileri alıyor.
Kir, we just received an encoded message from the transport vessel.
Kir, az önce nakliye gemsinden bir mesaj aldık.