Encouraging tradutor Turco
1,009 parallel translation
That's the first encouraging thing you've said.
İlk kez yüreklendirici bir laf ettin.
Her X-rays aren't encouraging.
Röntgenleri pek iç açıcı değil.
There are few things more fundamentally encouraging and stimulating... than seeing someone else die.
Bir başkasının ölümünü görmekten daha cesaret ve gayret verici... çok az şey vardır.
That's encouraging.
Bu rahatlatıcı.
But I had hoped for more encouraging signs by now.
Ama daha umut verici bir gelişme bekliyordum.
That's encouraging.
Bunlar ümit verici sözler.
That's encouraging.
Cesaret verici.
- Yes, it is encouraging, isn't it?
- Ümit verici, değil mi?
Not that I'm for encouraging that sort of thing, you understand.
Sana cesaret vermek için söylemiyorum.
Just had a very encouraging meeting with Stanton C. Barryvale's attorney.
Az önce Stanton C. Barryvale'in avukatı ile çok umut verici bir görüşme yaptık.
Naturally, we don't want to be put in a position of encouraging hardened criminals.
Doğal olarak, kaşarlanmış suçluları teşvik etme durumuna sokulmak istemeyiz.
That's what I like about you, you're such an encouraging man.
İşte bu tarafını seviyorum, çok cesaret verici bir adamsın.
But new talent needs encouraging.
Ama genç yetenekleri desteklemek isterim.
You're only encouraging him.
Onu yalnızca cesaretlendiriyorsun.
You're not very encouraging.
Hiç destekleyici konuşmuyorsun sen de.
- Well, that sounds encouraging.
- Bu ümit verici.
Yes, it's encouraging for me, but bad for you.
- Benim için ümit verici. - Ama senin için kötü.
I'm afraid it's not very encouraging, Miss. The weather forecast.
Korkarım, pek umut verici değil, hanımefendi hava tahmini.
Miss Western is hardly encouraging.
Bayan Western şevkimi kırıyor.
I rather draw the line at encouraging this sort of immorality.
Ben bu türden ahlaksızlıklara karşıyım.
What a very encouraging thought.
Ne kadar cesaret verici bir düşünce.
Why are the people encouraging him?
İnsanlar onu neden dinleyip destekliyor?
No, they're not very encouraging, dear boy.
Hayır, hiç ümit verici değiller oğlum.
Most encouraging.
Çok desteklediniz.
- That's encouraging.
- Çok cesaret verici.
Why is it everyone thinks I need encouraging?
Niçin herkes cesaretten söz ediyor?
It ´ s encouraging that you have a sense of humor.
Espri anlayışınızın olması, cesaret verici.
Fraser speaks very highly of you, Eberlin, which should be encouraging, don't you think?
Fraser sizi yere göğe sığdıramıyor Eberlin. Bu yüreklendirici bir şey olsa gerek.
- That's encouraging.
- Bu umut verici.
You're encouraging them.
Onları sen teşvik ediyorsun.
Ain't too encouraging.
Pek ümit verici değil.
It's not worth a thing unless it's spread around, encouraging young things to grow.
Yaymadıkça, taze şeyler üretmedikçe hiçbir işe yaramaz.
It's not worth a thing unless its spread around, encouraging young things to grow.
Etrafa yaymazsan, taze şeyler üretmezsen bir işe yaramaz.
However, despite Starfleet judgement of the pliancy of the lieutenant, she put up a valiant struggle to retain her identity and I find that encouraging.
Yıldız Filosu'nun teğmenin esneklik kararına rağmen, kimliğini yitirmemek için çok cesur bir mücadele verdi.
I can manage. it's very encouraging.
Başarabilirim. Cesaret verici.
You will find your progress is encouraging
Cesaretlendiğini görürsünüz
Vety encouraging.
Ne iyi.
But they didn't sound too encouraging.
Ama cesaret verici görünmüyorlardı.
What are you thinking about? Does, is this encouraging, or what?
Ne düşünüyorsun, sence kötüye mi gidiyor şu an?
Well, this is, of course, an encouraging development.
Bu kesinlikle güven verici bir gelişme.
"Encouraging creativity in all sectors will stimulate the nation's progress and pave the way for improved personalities and human relations."
"Yaratıcılığın tüm sektörlerde desteklenmesi ulusun ilerleyişini canlandıracak gelişmiş kişilikler ve insan ilişkilerinin de yolunu açacaktır."
E made us an encouraging speech.
Bize güzel bir moral konuşması yaptı.
Well, that's encouraging.
Güzel, bu cesaret verdi.
Sire, you have an absolute skill for encouraging contributions from the poor.
Efendim, fakirlerin bağış yapmasını teşvik etme konusunda gerçekten yeteneklisiniz.
E ordered one to it encouraging message :
Ve ona neşe dolu bir mesaj gönderdi :
Encouraging the girl.
Kıza cesaret vermeyi.
Truman lied from 1950 on... on the nature and purposes of the French involvement, the colonial reconquest of Vietnam... that we were financing and encouraging.
Truman 1950 yılından beri Fransızların oradaki varlık sebepleri ve amaçları ve ülkemiz tarafından finanse ve teşvik edilen Vietnam'ın bir koloni olarak muhafazası hakkında yalan söyledi.
On the Vietnamese side, I would say the most encouraging factor... is the promise offered by General Khanh's government.
Vietnam tarafında söylemeliyim ki en cesaret verici şey General Khanh'ın hükümeti tarafından bize vaat edilen sözdü.
But I'm not anti-Christ or anti-religion, I just think it's encouraging that people are leaving the church and going back to God.
Ama ben İsa ya da dine karşı değilim, Sadece insanları kiliseden ayrılıp Tanrı'ya dönmek için yüreklendirdiğini düşünüyorum.
We see many encouraging signs.
Umut verici belirtiler var General.
Not a very encouraging start for the good people of Pinchcliffe.
Pinchcliffe'in güzel halkı için umut verici bir başlangıç sayıImaz.