Enraged tradutor Turco
288 parallel translation
People are enraged at an act so foully committed against a noble and religious woman.
Halk dindar ve soylu bir kadına karşı işlenmiş bu suç karşısında çileden çıkmış durumda.
- I feel so enraged, and I was so happy to be engaged!
- Ölesiye sinirliyim, mutluydum çünkü sözlenmiştim.
As that had no effect, it enraged her.
Bunun bir tesiri olmamış gibi, onu çileden çıkarttı.
Heaven is enraged
Gökler kızgın...
His throat was torn open as though by some enraged animal.
Kızgın bir hayvan tarafından yapılmış gibi boğazı yırtılmış.
But it enraged you?
Fakat sizi öfkelendirdi.
It enraged me.
Çok sinirlendim.
" Enraged by it, his father disowned him.
" Buna öfkelenen babası onu evlatlıktan reddetti.
He was enraged when he found out about the baby.
Hamile olduğumu öğrenince, çok öfkelendi.
... more enraged and more inflamed with each new frustration.
Her yeni üzüntüde daha kuduruyor, daha alevleniyor.
To be enraged with a dumb brute that acted out of blind instinct... is blasphemous.
Budalaca, kör bir içgüdüyle öfkelenmek kafirliktir.
One can, for example, become like an enraged lion.
Örneğin, öfkeli bir aslana çevirebiliyor.
Wasn't he enraged because he thought you'd encouraged this young lieutenant?
O genç teğmeni yüreklendirdiğinizi düşündüğü için sinirlenmemiş miydi?
The enraged savage mob attacked the 15 white and black bus passengers.
Vahşi çete 15 beyaz ve siyah yolcuya saldırdı.
She was enraged, furious!
Öyle öfkeliydi ki.
Even dying, she was enraged.
Ölmesine rağmen, öfke doluydu.
Your compliance enraged me and I tore off the bandages...
Uysallığın beni öylesine öfkelendirmişti ki bandajı yırtıp atmıştım...
Now, ladies and gentlemen, while our mariachis are recuperating from their activities, the Tea House presents that young man whose songs have electrified colleges and enraged campuses all over the nation.
Ve şimdi bayanlar, baylar, mariachi'lerimiz yaptıklarından sonra dinlenirken, Tea House sizlere, şarkıları ülkenin dört bir yanında üniversiteleri ateşleyen ve kampüsleri kasıp kavuran genci sunuyor.
I reversed the process and she became enraged
İşlemleri tersine çevirdim, hayvan kuduruverdi.
Wang Kang was enraged when he heard that he was asking about him.
- Wang Kang, ondan bahsedilince çok öfkelendi.
The huge bull limpet, enraged by the rock, endeavours to encircle its sprightly opponent.
Kaya yüzünden öfkeli iri erkek minare neşeli rakibini çembere almaya çalışıyor.
Now they have been joined by an enraged Jacques Cousteau.
Şimdi de onlara öfkeli bir Jacques Cousteau katıldı.
The enraged goose fires.
Öfkeli kaz ateş ediyor.
Here we see an enraged pantomime Princess Margaret.
Burada öfkeli bir pantomim olan Prenses Margaret'i görüyoruz.
The enraged pantomime royal person is poised for the kill.
Öfkeli pantomim kraliyet üyesi öldürmek için hazır.
They were enraged for the fact of this barbarity to have if abated on them.
Bu barbarlığın onlara da sıçraması, onları kızdırmıştı.
He was enraged that she was living with a foreigner yet grateful to you for saving her life.
Bir yabancıyla yaşıyor olmasına sinirlendi yine de hayatını kurtardığın için sana da minnettardı.
And if you irritate him, I shall be enraged!
Ama eğer ki onu kızdırırsan, ben de öfkelenirim.
When Avatar confronted Blackwolf, he was enraged.
Ancak Avatar ona karşı gelince Blackwolf çılgına döndü.
"The teacher was enraged at this"
"Bunu gören öğretmen sinirlendi"
"... he was ashamed and enraged "
"... utandı ve öfkelendi "
Runaway daughter, enraged father.
Kaçak kız, öfkeli baba.
Austria declared war against Serbia and the people fearing the arrival of the enraged troops tried to escape by sea, and get on a ship sailing Italy's coast
Avusturya Sırplara savaş açtı... ve öfkeli birliklerin gelmesinden korkan insanlar Deniz yoluyla kaçmayı denediler, ve İtalya kıyısında giden bir gemiye bindiler.
I don't want to say how enraged l am over the phone, so how about dinner tonight?
Ne kadar öfkeli olduğumu telefonda söylemek istemiyorum bu yüzden akşam yemeğine ne dersin?
Bloodthirsty beasts, enraged by too many years spent in captivity.
Yıllarca zincir altında kaldıktan sonra hiddete kapılmış, kana susamış hayvanlar.
They must have landed in the forest and enraged some insects!
Kurakdiyar'a gidip birkaç böcek öldürmüş olmalılar.
She was just enraged.
Sadece kızıyordu.
The Dreyfus affair enraged all of Europe.
Dreyfus olayı tüm Avrupa'yı kızdırdı.
So many souls possessed by sin... that enraged me.
Günahla kirlenmiş birçok ruh beni öfkelendirdi.
And he became enraged when given a rubber bone.
Ve plastik kemik verildiğinde öfkelendi.
Sabich becomes enraged.
Sabich deliye dönüyor.
I've never seen Johnny so enraged by a defensive play.
Johnny'nin savunmalı oyuna bu kadar sinirlendiğini görmemiştim.
The Earth gets hit in the face and grows enraged!
Yüzümü Dünya'dan dönüyorum, arkamda kalıyor ve sakin hissediyorum!
I'm enraged.
Öfkeden kudurmuştum.
We girls were enraged when we heard he'd married that dancer.
O dansçıyla evlendiğini duyduğumuzda biz kızlar çok öfkelenmiştik.
When there said what Beauty queen Nevill it had taken away the day, it was enraged.
Bayan Nevill'in dışarıda olduğunu söylediğimde çok sinirlendi.
So much so that even if someone holds his gaze at you, I feel enraged.
bundan dolayı, birisi sana baktığında bile, ben, öfkeleniyorum.
- He became enraged, tried to step from the vehicle into the highway.
Birden sinirlendi, umutsuzluğa düştü ve arabadan çıkıp yola atlamaya kalktı.
I'm enraged.
Baskin çikmami söyledin.
That's what enraged the Ohm.
Demek bu yüzden Ohmu o kadar sinirliydi.
And now Mara was enraged.
Böylece, Mara öfkeye kapıldı.