Ensuring tradutor Turco
230 parallel translation
Ensuring safety distance for re-entry.
Atmosferden güvenli geçiş prosedürlerine geçiliyor.
Ensuring the peace in our world is the Guardians'sacred mission, even if we should come up against bizarre monsters.
Dünyamızda barışın sürmesini sağlamak Kutsalların kutsal görevidir. Karşımıza tuhaf canavarlar çıksa bile.
Our train arrives in London at 6 : 02 p.m., ensuring ample time to proceed... to the Reform Club and settle the wager.
Trenimiz Londra'ya akşam 6 : 02'de varacak, böylece Reform Kulübe gidip bahsi kazanmam için yeterince zamanım olacak.
We spend rather a good deal of our time here ensuring a perfect working condition... An interesting aspect of the safety factor.
Burada emniyet faktörüne farklı bir bakış açısı getirerek düzgün çalışma koşullarını sağlamak için çabalıyoruz.
She's worked out an infallible method for ensuring permanent male fidelity.
Erkeklerin kendisine bağlanmasını sağlamak için şaşmaz bir metod bulmuş.
"I have instructed my lawyers to draw up divorce articles ensuring our separation and making me a rich woman."
"Avukatlarımdan, boşanma davası açmalarını talep ettim. Boşanınca zengin bir kadın olacağım."
I'm just ensuring justice is done
Sadece adaletin yerine geldiğinden emin olacağım
Down here in the frontal lobes may be the means of ensuring human survival if we have the wisdom to pay attention.
Ön lobların içinde bizi yaşama bağlayan ve iyi kullanırsak başarıya ulaştıran bilgelik var.
A daring and resourceful maneuver... under the personal direction of B.B. himself... ensuring the total annihilation of the Eurasian heavy-armored divisions....
Büyük Birader'in kişisel talimatları altında cesur ve becerikli bir manevrayla... Avrasya ağır zırhlı bölümlerini toptan yoketmeyi güvence altına aldık.
In addition to ensuring safe acquisition and delivery of the merchandise... each member of my special duty staff here is specially trained to... help you with any problems you may encounter with the opposition.
Özel görev ekibinin her üyesi burada özel olarak eğitilmesinin yanısıra malın korunması ve pazarlanması işini de üstleniyorlar. Muhaliflerle karşılaşabileceğiniz herhangibir sorunda size yardımcı olurlar.
- Ensuring I go to the gas chamber?
- Beni gaz odasına yollayarak mı?
Subject is violently antisocial, given to delusions of godhood, and is hopelessly addicted to narcotics, which offers us a simple and infallible method of ensuring his obedience.
Örnek şiddetli bir anti sosyal, ve tanrı kompleksi var ve ümitsiz bir uyuşturucu bağımlısı ki bu bizim onu basit ve kesin bir şekilde kontrol etmemizi sağlayacak.
Thus ensuring my remains to be properly preserved.
Böylece cenazemi iyi muhafaza etmesini sağladım.
He's ensuring the financial security of this company.
O şirketimize kredi güvencesi sağlıyor.
We as citizens of democratic societies are directly involved in and are responsible for, and what the media are doing is ensuring that we do not act on our responsibilities, and that the interests of power are served, not the needs of the suffering people,
Tabii ki insanların benim ilgilendiğim soruyla ilgileniyor olması gerekir. Bu da çocukların, dil kurallarını şaşırtıcı bir şekilde kolaylıkla öğrenebilmesini açıklıyor. Bu da çocukların. dil kurallarını hayret verici....... bir şekilde kolay öğrenebilmesini....... açıklıyor.
I'll give you sources where you can find thousands more. And it has nothing to do with me. It has to do with marginalising the public and ensuring that they don't get in the way of elites who are supposed to run things without interference.
Şimdi bu doktrinlerin de altını çizdiğimize göre, belli bir demokrasi algısı olduğunu söyleyebiliriz.
Gentlemen, this is why the kneeling position is the only modern and realistic alternative, capable of ensuring on our continent an average existence in accordance with the requirements of the New International Order.
Baylar, bu yüzden dizüstü pozisyonu, kıtamızda Yeni Uluslararası Düzen'in gerektirdiklerine uygun, ortalama bir varoluşun teminatı olan tek çağdaş ve gerçekçi seçenektir.
Your mind is frequently elsewhere when it should be focused on ensuring that the only breadwinner in the house is looked after.
Aklın sık sık başka yerde özellikle evin reisine iyi baktığından emin olman gereken zamanlarda.
In hopes of ensuring that, guards will no longer be allowed on the factory floor without my authorization.
Bu şartları sağlayabilmek amacıyla da, iznim olmadan hiçbir gardiyan, fabrikadaki çalışma alanlarına girmeyecek.
I will return only after ensuring India's win.
Ancak Hindistan kazandıktan sonra gideceğiz.
I suspect it's another way of ensuring the loyalty of the Jem'Hadar to the Founders.
Sanırım, Jem'Hadar'ın Kuruculara bağımlılığını garantilemenin başka bir yolu.
- Two of'em- - the princess and the showgirl. But thanks to you, there'll be a new alliance ensuring peace for their children.
Biraz domut eti şeyinden de var!
"But you're a mortal, too. When you're gone, will Norway then be guaranteed constitutional rights ensuring our independence?"
" Ama sen de bir fanisin, öldüğünde Norveç özgürlüğümüzü garanti eden anayasal hakları bize verecek mi?
The brig is primarily used as a means of ensuring the safety of others.
Hapishane öncelikle diğerlerinin emniyetini garanti altına almak için kullanılır.
By protecting that thing, you're only ensuring the victory of that cycle!
Şu şeyi koruyarak, sadece bu döngünün zaferini sağlıyorsun!
We are the ones ensuring the future of our great colony.
Yüce kolonimizin geleceğini güvene alan bizleriz.
And more than that, that they were in fact, ensuring the survival of the race in this way.
Bu şekilde ırkın devamını garanti altına alıyorlardı.
Our chief concern at the moment must be ensuring that this disease is not allowed to spread to the bat population at large.
Şu anda temel kaygımız bu hastalığın geniş bir yarasa nüfusuna yayılmasına izin vermemek olmalı.
You'd be responsible for ensuring that the cargo reaches its destination.
Sen kargonun, yerine güvenle ulaşmasından sorumlusun.
We must air them, there by ensuring that they never happen again.
Onları açığa kavuşturmalıyız ki, bir daha gerçekleşmesinler.
Ensuring the survival of my people.
İnsanlarımın hayatta kalmasını garantiliyorum.
You'll have done your small part in ensuring America's way of life.
Amerikan yaşam tarzını korumak için üstüne düşeni yapmış oIacaksın.
You, however, never stop yapping no matter how hard I throw you... thus ensuring the whole wake-up process. - I'm gonna get a soda.
Ama seni ne kadar firlatsam da, beni çağırmaya devam ediyorsun Uyanmamı garantiye almış oluyorum.
I figure if I stay alive long enough... these scientists will be able to cure anything, including death... therefore ensuring my indefinite existence.
Yeterince uzun hayatta kalırsam, bu biiim adamları, ölüme bile çare bulur. Böylece ebedi garantiye almış olurum.
Take him to the police station, carefully ensuring that Lodge sees him.
Dikkatle Lodge onu görür sağlanması, karakola götürün.
Khufu's workers had more ordinary concerns - ensuring that 1,000 tons of stone were moved each day onto the pyramid's slowly rising surface.
Khufu'nun işçileri en çok buna özen gösterenlerdi. Tek amaçları, hergün binlerce ton taşı yavaşça yükselen piramidin yüzeyine eklemekti.
Well, ma'am, I would say that we wouldn't need psychics if the government was ensuring the safety of its citizens.
Bayan, hükümet yurttaşlarının güvenliğini sağlıyor olsaydı... psişiklere ihtiyacımız olmazdı.
This hair keeps the echidna warm, ensuring it doesn't lose valuable body heat to the cold air.
Bu kürk, ekidnanın sıcak kalmasını sağlıyor. Çok değerli vücut ısısını soğuk havada korumasını sağlıyor.
The young have their own way of ensuring they don't get lost.
Yavruların kaybolmamak için özel bir yöntemleri vardır.
I'm ensuring every piece of furniture in the collection has the correct label, the correct date - and its place of origin.
Koleksiyondaki her mobilya parçasının, tarihlerinin ve kökenlerinin, doğru etiketlendiğinden emin olmak istiyorum.
Do you systematically possess research to be to ensuring safety to fibaric Lu Ke? Be put to use this
brooks, sen syracuse işi için bir şifre kırıcı dizayn etmiştin değil mi?
Later, you would release that sad letter, ensuring that the settlement would change.
Daha sonra o üzücü mektubu ortaya çıkararak, vasiyetin değişmesini sağlamak istediniz.
It was a means of ensuring loyalty among Alliance partners.
Müttefikler ortakların arasındaki sadakati garantilemek için konulan bir cihaz.
I'm going to dedicate myself to ensuring... the whole world knows who Clark Kent really is.
Hayatımın tümünü, dünyanın Clark Kent'in gerçekte kim olduğunu öğrenmesine, Adayacağım.
A man should be married by the age of 31, thus ensuring himself to be young enough to enjoy playing with his kids, yet old enough, at the same time, and, we presume mature enough,
Bir erkek 31 yaşında evli olmalı. Böylece çocuklarla oynamaktan keyif alacak kadar genç, ama aynı zamanda da bahsi geçen ailesinin hem tüketim hem de duygusal ihtiyaçlarını karşılayacak kadar olgun olacağını varsayıyoruz.
But how can we build a Northern Ireland peace if no one helps us, ensuring these murderers to justice?
Ama onun katillerini adalete teslim etmemize yardım etmezseniz, nasıl barış içinde bir Kuzey İrlanda kurabiliriz?
I'm simply ensuring your thoughts don't bother me.. .. for the rest of my life.
Buraya geldim çünkü ömrümün geri kalanında düşüncelerinizin beni rahatsız etmesini istemiyorum.
They made themselves the obvious suspects by ensuring their secret was out, knowing that if their plan worked
Sırlarına açığa çıkararak, kendilerini birinci zanlı hâline koydular. Plan işlerse, daha sonra kendilerinden kuşku duyulmayacağını biliyorlardı.
You maintain that by destroying your world... we'll be ensuring our own annihilation.
Sizin dünyanızı yok etmekle... kendi sonumuzu kesinleştireceğimizi iddia ediyorsun.
And you can feel good, because you are ensuring a fair competition.
Ve için rahat olsun, tamamen adil bir yarışma oluyor.
I preserve the order of the universe by ensuring the cycle of life.
Hayatın döngüsünü sağlayarak, evrenin düzenini koruyorum.