Evocative tradutor Turco
77 parallel translation
It's very evocative.
Anıları canlandırıyor.
It's so sensual and evocative. Mm-hmm.
Pek çok şeyi çağrıştırıyor.
I only wish I could describe it with the incomparable panache the consummate verve, the enthralling cadences, the delicate gestures, the evocative expressions of America's greatest tragic actress,
Aslında bunu şöyle anlatmak isterdim ; eşsiz bir şevk, benzersiz bir coşku, şıklık, ince jestler, nüans sanatı ile tıpkı büyük tiyatro sanatçısı Harriet Belinda gibi ya da Linda Arden.
Here is an example of how emotionally evocative English can be.
"Buradaki örnek, İngilizcenin duygusallığı nasıl çağrıştırdığı hakkındadır".
The lady will introduce, in an evocative way, admiral Aulenti.
Hanımefendi amiral Aulenti'yi anons ederek, takdim edecek.
And vaguely evocative of some deep truth that always just keeps slipping away.
Sürekli elimizden kayıp gitmeyi başaran derin gerçeğin sadece basit bir çağrışımı.
The tactility of its surface is evocative of the neo-primitive period in Tyrinean blade carving.
Yüzeyinin dokusu... Tyrinean bıçak oymacılığının neo-primitif evresini anımsatıyor.
So evocative.
Çağrıştırmalarla dolu.
Well, as much as I enjoy the evocative strains of your cornhusk-smokin', cousin-pokin', hillbilly strumfest,
Mısır püskülü tüttüren kuzenin ve köylü çalgı festivalinin de içinde olduğu aileni hatırlatan bu tarz müziği ne kadar sevsem de...
Look at you. I think he's very... foreign. Very evocative.
halinize bakın bence o çok.. farklı ilham verici egzotik.
( evocative music playing ) Anything you see, can and will be rubbed against you.
Tahrik olabilirsiniz. Gördüğünüz her şey ileride size temas edecek.
This delicate flower is evocative of meditation and recollection, you notice, in Middle Ages, it was an homage to the jeweler's craft.
Ortaçağa ait olduğu görülüyor. Muhteşem bir çalışma.
Medical terms are less evocative.
Tıbbi terimler böyle hoş şeyler çağrıştırmıyor.
The most maddening, the most emotionally evocative.
En çıIgın, duygusaI açıdan en çarpıcı oIan.
The central part of the Mandala is evocative of the composition of Mount Kailash, viewed by many believers as the centre of the physical and spiritual universe.
Mandala merkezi part ayarları hatırla mount Kailash, birçok müminler düşünün merkezi olarak evrenin fiziksel ve ruhsal.
Three and a half million years ago, the volcano behind me was belching out ash which covered the entire landscape, and it was in that ash that the most evocative discovery of all was made.
3.5 milyon yıI önce arkamdaki yanardağ kül püskürtüyordu ve tüm bölge kaplandı. Bu kül içinde de en ilginç keşiflerden biri yapıldı.
And Roger will attempt to write a bittersweet, evocative song that doesn't remind us of "Musetta's waltz."
Ve Roger bize "Musetta'nın Valsi" ni anımsatmayan... bir acı-tatlı anılar müziği yazmayı deneyecektir.
Very evocative, isn't it?
Garip bir duygu uyandırıyor değil mi?
That's an evocative word these days.
Bu sıralar çağrışım yapan bir kelime bu.
Classic. Very evocative of old-time Stars Hollow.
Stars Hollow'un eski zamanlarını hatırlatıyor.
It's very evocative. The Chrysler Building.
Bana Chrysler Binası'nı çağrıştırıyor.
This is very evocative.
Bu çok davetkar.
We need to come to the northern shores of the Mediterranean..... because here there was another ancient civilisation with a rich tradition of vivid, evocative storytelling.
Akdeniz'in kuzey kıyılarındayız, .. burada başka bir antik uygarlık vardı ve çok başarılı bir hikaye anlatım metodları.
Oh, evocative.
- Bir şeyler çağrıştırıyor.
Well, it's supposed to be metaphorical and evocative.
Mecazi ve bir şeyleri çağrıştıran birşey olmalı.
Um, this is hard, because they're both so evocative.
Bu çok zor Çünkü ikise de aynı şeyi çağrıştırıyorlar.
It's really evocative, you know?
Bayağı çağrışım yapıyor.
Evocative, huh?
Çağrışım yapıyor, değil mi?
Yes, I'm not entirely convinced it's evocative enough.
Evet, yeterince çağrıştırdığına tam olarak ikna olmadım.
Thank you, Dr. Wexler. Who knew such a shapeless robe could be so evocative?
Biçimsiz bir cübbenin, bu kadar çekici olabileceğini kim bilebilirdi?
And Roger will attempt to write a bittersweet, evocative song that doesn't remind us of "Musetta's Waltz."
Roger kışkırtıcı bir şarkı yazmayı deneyecek. "Musetta's Waltz" a benzemeyecek.
And he thinks Smokejumpers is a more evocative title than Nine Brave Souls.
"Smokejumpers" ismini de, "Nine Brave Souls" isminden daha etkili buluyor.
Its clearly viral, evocative, people are going to talk about this spot.
Virüslü, anımsatıcı insanlar bunun hakkında sürekli konuşacak.
The suit's a gold-titanium alloy, but it's kind of evocative, the imagery, anyway.
Ama bazı görüntüleri de çağrıştırıyor.
- So our victim, Mayhem... was the bassist. - It's very evocative.
Çok akılda kalıcı.
Such an evocative name.
Ne kadar da çağrıştırıcı bir ad.
And is recreating it, and is so evocative and sexy, you're feeling it, you are living to this man
Ve bu çok cezbedici, aslında reklamı yapan adamı deneyimliyorsun.
- I thought they were evocative. - So did I.
Bence çok çağrıştırıcıydı.
His research culminated 35 years later in a book with the evocative title, Is There A Life After Death?
Araştırması 35 yıl sonra mantıklı bir çağrışım yapan kitap "Ölümden sonra hayat var mıdır?" ile sonuçlanmıştı.
- The Times says, "Geoffrey McShaw " is evocative and challenging, a chef of the future. "
Times'da "Geoffrey Mcshaw yaratıcı ve iddialı geleceğin şefi." yazıyor.
It was a powerful and evocative image and within months a new phrase had entered our language.
Kudretli ve unutulmaz bir imajdı, ve bir kaç ay içinde dilimize yeni bir terim girdi :
It's evocative, graceful, it's elegant.
Oldukça zarif ve davet edici, mükemmel
It's short, simple, evocative.
Kısa, basit ve kolay hatırlanıyor.
Wow, tha... that's an evocative metaphor to use for your nonthreatening, totally patriotic emotions.
Tehdit teşkil etmeyen ve tamamen vatanperver duygularını ifade etmek için başka şeyler çağrıştıran bir metafor kullandın demek.
The writer chooses precise and evocative words... to create original and expressive images.
Yazar orijinal ve dışavurumcu imgeler oluşturmak için anımsatıcı ve kesin kelimelerseçmiş.
"Sound barrier" is an incredibly evocative term, it has an almost legendary status in the history of aviation.
Ses duvarı son derece çağrışım yapan bir terimdir. Havacılık tarihinde neredeyse efsanevi bir yer almıştır.
- SIMPLE, GRACEFUL, EVOCATIVE OF THE BEATLES IN HAMBURG.
Hamburg'daki Beatles'ı hatırlatıyor.
Our poets will seduce and delight you with tales of intimate erotica evocative imagery and much more...
Size erotik ve arzu dolu bir şey yaşatmak istiyoruz.. Ve kesinlikle bu çok daha fazlası da demek
It's evocative.
Ağır, tahrik edici.
I love it, it's so evocative.
Kokuya bayıldım, bir şeyleri anımsatıyor.
- Wow, Sarah, you look evocative.
Sarah, kıyafetin çok şey çağrıştırıyor.