Favourite tradutor Turco
3,754 parallel translation
What's your favourite song?
Favori şarkın ne? Allah aşkına.
My favourite teenage joy rider.
Favori genç sürücüm.
It's Britain's favourite class A drug.
O, İngiltere'nin favori A sınıfı uyuşturucusu.
Twilight is my favourite film.
Twilight benim favori filmim.
. you put them on your mouth with a Mackintosh rosemary chocolate, which actually were my mother's favourite... heaven, a heavenly mixture.
... Mackintosh biberiye çikolatasıyla beraber ağzına atarsan, aslında annemin favorisiydi, cennet, semavi bir karışım olurdu.
You know my favourite time?
Benim favori zamanımı biliyor musun?
Do you know what my favourite story from the Bible is, Sarah?
İncil'den favori hikayemi biliyor musun, Sarah? Umurumda bile değil.
It's your favourite, a mutton pie, bursting with meat!
Koyun etli turta. İçi et dolu.
I think Agatha Christie's my favourite. Murder on the Orient Express.
Benim favorim Agatha Christie, Şark Ekspresinde Cinayet.
Leon Hamilton told me he'd never been to Saint-Marie before, yet now his wife says he often sailed here and it was his favourite place.
Leon Hamilton daha önce hiç Saint-Marie adasında bulunmadığını söyledi. Eşi şimdi kocasının buralarda sıkça yelken açtığını ve... burayı çok sevdiğini söylüyor.
And one of its favourite foods are burrowing beetle grubs that are hiding within the trees themselves.
Ve favori yiyeceklerinden biri ağaçların oyuklarında saklanan böcek kurtçuklarıdır.
I made your favourite - lasagne.
En sevdiğinden yaptım, lazanya.
This canal in Paris that Vigo used was also one of the favourite filming locations of a writer / director team, Marcel Carné and Jacques Prévert.
Vigo'nun kullandığı Paris'teki bu kanal yazar-yönetmen ikilisi Marcel Carne ve Jacques Prevert'in de mekanıdır.
She was my favourite!
En sevdiğim oyuncağımdı.
That makes you my favourite straight away.
Bu seni benim en sevdiğim yaptı.
What? Being your favourite.
En sevdiğin olmak.
Yeah, I'm probably not his favourite, though. Let's be honest.
Doğru, ama açıkça favorisi de değilim.
Not his favourite, no. I mean...
Favorsi değil tabi ki..
Whoishis favourite, do you think?
Sence onun favorisi kim?
If someone had a gun to your head saying, "Who's his favourite?"
Kafana birinin silah dayadığını ve onun favorisini sorduğunu farzet? "
Wait, what's my favourite hospital food?
Öğrenciler mezun olunca nereye giderler?
I am your favourite aunty, you know
En sevdiğin teyzenim, biliyorsun.
From this what you and I know is that your favourite colour is pink
Bundan anlıyoruz ki en sevdiğin renk pembe.
Your favourite.
En sevdiğin.
Lesson one is my favourite - polishing.
Benim en sevdiğim, ders bir : Cilalama.
Yes, that's my favourite too.
Evet, benim de en sevdiğimdir.
Your mum, she was my favourite Blue Peter presenter.
Annen en sevdiğim Blue Peter sunucusuydu.
It's one of my favourite places in the world because of the cafes and the little villages
Kafeleri ve ufak köyleriyle... dünyada en sevdiğim yerlerden biri.
Certainly, I believe it's better than Richard Hammond's favourite hot hatch the Fiat 500 Abarth CC
Kesinlikle bunun Richard Hammond'un favori hatchback'inden daha iyi olduğuna inanırım. Fiat 500 Abarth CC.
And I also believe it's better than May's favourite, the Renault Clio Cup
May'in favorisi Renault Clio Cup'tan daha olduğuna da inanırım.
But it is not my favourite car from this program
Ama bu programda benim en beğendiğim araba bu değil.
It was my all-time favourite record by the group.
Grubun her zaman en sevdiğim parçasıydı.
My personal favourite is the "Deadly Nadder".
Kişisel favorim "Ölümcül Nadder".
But my favourite ad on the page just said, " Anything!
Ama o sayfadaki favori ilanım Sadece, "Her şey!" yazan.
But first Antonio wants his favourite aperitivo, Lambrusco e culatello.
Lakin Antonio önce en sevdiği aperitif olan Lambrusco e culatello istiyor.
Maybe now, they will finally get to feed on their favourite prey, especially as the exhausted geese are at their most vulnerable.
Belki şimdi en sevdikleri avla beslenebilecekler. Özellikle yol yorgunu kazlar böylesine savunmasızken.
His favourite woman.
Sevgili kadını.
His Majesty's favourite.
Sultanımızın gözdesi.
She is Sümbül's new favourite.
- [Cariye 3] Sümbül'ün yeni gözdesi.
Hürrem is my woman, my favourite, my Sultan.
Hürrem benim hatunum, gözdem, sultanım.
Finally, you remembered that I am a favourite.
Nihayet. Gözde olduğumu hatırladınız.
Piri Paşa is no longer the Grand Vizier. Instead, His Majesty's favourite Concierge Pargalı İbrahim has taken his place.
Pîrî Paşa, veziriazamlıktan gitmiş, yerine Hünkârımızın makbul adamı Hasodabaşı Pargalı İbrahim gelmiş.
Yes, he is the favourite.
Evet, makbul bir zattır.
He takes my favourite toy, and he rips the head off of it!
En sevdiğim oyuncağı alıp kafasını koparıyor.
It's my favourite.
En çok sevdiğimdir.
I like Bill, he's my favourite. Is he?
- Bill'i sevdim, ben onu tutuyorum.
That's like me saying my favourite Italian food are tacos.
- Bu gözde İtalyan yemeğim takodur dememe benzer.
- Which one is your favourite?
- Evet. - En sevdiğin hangisi?
Allow me most honourable benefit of serving you favourite noodles, K?
Size en sevilen eriştelerden sunma şerefini verin bana.
Like this one, it's my favourite moment in human history.
İnsanlık tarihindeki en sevdiğim anlardan biri bu.
Tell me, which aunt is your favourite?
Şimdi söyle bakalım.