Fiancee tradutor Turco
3,285 parallel translation
- And so does... so does selling your friends out, that sucks. Pretending you don't care your ex-fiancee's moving in with her boyfriend sucks, it all sucks, really. Jasmine's moving in with Joe?
Ve bununla birlikte eğer mümkünse, eğer bunlar hakkında konuşabilirsek seninle yüz yüze, annem olarak, güvendiğim ve saygı duyduğum kişi olarak tavsiyeni almak isterim.
This must be hard for you, stuck on a 10-hour flight with Dean's ex-fiancee.
Senin için zor olmalı yani 10 saatlik bir uçuşta Dean'in eski nişanlısıyla olmak.
And... we were drinking and he admits to me that he was sleeping with my fiancee.
Ve... İçmeye başladık ve sonra o bana nişanlımla yattığını itiraf etti.
May I kiss my fiancee now?
Şimdi nişanlımı öpebilir miyim?
I'm asking my fiancee to run away with me.
Nişanlımdan benimle bir kaçmasını isteyeceğim.
Why don't we call your fiancee and ask her?
- Nişanlını arayıp ona sormaya ne dersin?
My fiancee is outside.
Nişanlım dışarıda.
Well, it's also bad luck when my fiancee is 30 minutes late, so I'll go find out.
Nişanlımın otuz dakika gecikmesi zaten kötü şans, gidip bakmalıyım.
He's also covered in blood, presumably the victim's, who was apparently killed by bullets fired from his fiancee's gun.
Aynı zamanda da üstü başı kanla kaplı. Büyük ihtimalle kurbanın kanıyla. Ki o da, görünüşe göre Tyler'ın nişanlısının silahından ateşlenen kurşunlarla ölmüş.
Why don't we call your fiancee and ask her?
Neden nişanlını arayıp ona sormuyoruz?
Giant "thanks" from your fiancee.
Nişanlından sana kocaman bir "teşekkürler".
But is that the behaviour of a fiancee?
Ama birisi nişanlısına bu şekilde mi davranırdı?
She's Daniel's fiancee, supporting him by choice, not obligation.
O Daniel'in nişanlısı, onu kendi seçimiyle destekliyor zorunlu olduğu için değil.
Need I remind you who your fiancee was sitting next to in court?
Sana nişanlının mahkemede kimin yanında oturduğunu hatırlatmama gerek var mı?
And to you, my fiancee.
Senin de, yavuklum.
'Cause my fiancee dumped me via Google chat while I was stationed in Afghanistan.
Ben Afganistan'da vatani görevimi yaparken. Hizmetiniz için teşekkür ederiz.
- You remember my ex-fiancee?
Eski nişanlımı hatırladın mı?
Fiancee?
Nişanlın?
After you, fake fiancee.
Önden sen, sahte nişanlım.
Fiancee.
Nişanlım.
Smart what you did earlier, saying that she was my fiancee.
Yaptığın zekiceydi benim nişanlım demen.
I think the only weird thing about going to your wife's ex-fiancee's wedding on a weekday at 8 AM is that it's your wife's ex-fiancee.
Hafta içi saat 8'de eşinizin eski nişanlısının düğününe gitmenin en garip yanı, eşinizin eski nişanlısı.
Wendy the ex-fiancée.
Eski nişanlı Wendy!
Your ex-fiancée's really cute.
Eski nişanlın çok sevimli.
'Cause you made out with your ex-fiancée today?
Bugün eski nişanlınla işi pişirdiniz diye mi?
My fiancée's wearing a magic ring, too.
Nişanlım da sihirli bir yüzük takıyor.
Well, she has a fiancée ©.
- Bir nişanlısı var.
You should talk to her fiancée ©, Geoffrey Coville.
Nişanlısı Geoffrey Coville'le konuşmalısınız.
Mr. Coville, do you have any idea of your fiancée's whereabouts?
Bay Coville, nişanlınızın nerede olabileceğine dair bir fikriniz var mı?
Mr. Coville, when was the last time you saw your fiancée?
Bay Coville, nişanlınızı en son ne zaman gördünüz?
It's reassuring to see how seriously the Constabulary is treating the death of my fiancée.
Polisin nişanlımın ölümüne ne kadar ciddi bir şekilde muamele ettiğini görmek rahatlatıcı doğrusu.
You characterized your fiancée as a shy, restrained woman.
Nişanlınızı utangaç ve ihtiyatlı biri olarak tanımladınız.
- I would appreciate it if you would spend your time trying to find my fiancée's killer instead of besmirching her character. How long have you -
Ne kadar zamandır- -
She was your fiancée, sir.
- O sizin nişanlınızdı bayım.
Her fiancée ©?
- Nişanlısı mı?
A Geoffrey Coville, the victim's fiancée ©.
- Geoffrey Coville, kurbanın nişanlısı.
His dying wish was that I stay at home make peace with my fiancée and get married.
Vasiyet etmiş, orada kalayım diye... Nişanlımla evlenirim, onunla barışırım.
In the eyes of the court, a fiancée and an ex-wife are the same, and I find that the person best able to execute the wishes of Charlie Harris is Dr. Bell.
Mahkemenin gözünde nişanlıyla eski eş benzerdir. Charlie Harris hakkında karar verme yetkisine sahip olan kişi Dr. Bell olacak.
This is Drew, my fiancée.
- Bu nişanlım Drew.
He lost his job, his fiancée, his loft, but last I saw him, he was still getting up every morning, putting on his suit and going to work.
İşini, nişanlısını, tavan arasını her şeyini kaybetti. Buna rağmen en son gördüğümde her sabah kalkıp takım elbisesini giyip işe gider gibi gidiyordu.
Maybe his blindness is hysterical. Losing his job, his fiancée, causing a psychotic break.
İşini, nişanlısını kaybetmek psikotik krize neden olabilir.
Your career, your fiancée, your sister. Nah, I'm good, I swear.
Hayır, iyiyim, yemin ederim.
And then one day my fiancée came home and said she was leaving, out of nowhere.
Sonra bir gün nişanlım eve geldi ve beni terk edeceğini söyledi. Durup dururken.
I expect they've come to meet his fiancée.
- Nişanlısıyla tanışmaya gelmiş olabilir.
- That I'm having his fiancée?
- Nişanlısına sahip olduğumdan mı?
My fiancée and mother have finally found common ground.
Nişanlımla annem sonunda ortak bir payda buldular.
Says his ex-fiancée has been stalking him.
Eski nişanlısı onu takip ediyormuş.
Ex-fiancée's name was Vicky Collins.
Eski nişanlısının ismi Vicky Collins'miş.
One belongs to the crazy ex-fiancée, Vicky, and the other to Anja, the dead bride.
Birisi eski deli nişanlı Vicky'e ve diğeri de ölü gelin Anja'ya ait.
My fiancée.
Nişanlım.
Well, your fiancée is about to become a Hammond.
Nişanlın bir Hammond olmak üzere.