English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ F ] / Flirt

Flirt tradutor Turco

1,251 parallel translation
Isn't it human nature for him to flirt with me?
Sence de çok doğal değil mi benimle flört etmeye başlaması?
I'm just asking for a chance to dance not to flirt With you.
Sadece dans etmek istiyorum, evlenmek değil.
I know it'll never happen, but if you flirt with Ji-hoon for even a second, you're dead.
Olamiyacağını biliyorum, ama eğer Ji-hoon la flört edersen ölürsün!
You're a tease and a flirt.
Hem muzipsin, hem çapkın.
If I flirt, he gets into a jealous rage.
Birine işve yaparsam kıskançlıktan kudurur. İşte benim erkeğim.
" You are a flirt!
Sen flört ediyorsun!
If we hurry, we can still make it to the bars. Maybe you can find some guy I can openly flirt with.
Acele edersek güzel bir bara gidip açıkça flört edebileceğin hoş birini bulabilirsin.
I wanted to say, "Thank you," to smile and flirt and giggle.
"Teşekkürler" demek istedim, gülümsemek ve flirt etmek ve kıkırdamak.
OK. Another regret was I never learned to flirt.
"Diğer bir pişmanlığım ise flört etmeyi öğrenmeyişimdi."
I'm sorry. I'm trying to flirt with you. It's not really my thing.
Seninle flört etmeye çalışıyordum ama flört pek benim olayım değildir.
Dr. Pratt's a bit of a flirt, of which I'm sure you're well aware but I want you to know, I did nothing to bring it on.
Dr. Pratt kur yapıyor. Eminim bunun farkındasınız. Buna sebebiyet verecek bir şey yapmadığımı bilmenizi istiyorum.
- Did I flirt? - You did not flirt.
Ama buna ben neden olmadım değil mi?
You can't flirt when talking about Bung. It's impossible.
Bung'tan konuşurken flört etmek imkânsızdır.
I did not flirt with him He came up to me.
Ben onunla flört etmedim.
Oh, he's such a flirt.
Oh çok hoş biri.
I'm sure you'll agree that now is not the time to flirt with any degree of risk.
Eminim, şu anın bir risk almak için iyi bir zaman olmadığına katılıyorsundur.
Now is not a time to flirt with risk, remember?
Şu anda, risk almak için iyi bir zaman değil. Hatırladın mı?
'That's what you get for trying to flirt.'
İşte flört etmeye çalışırsan olacağı bu.
'OK, pen, let's flirt with Sophie...'
Pekala kalem, haydi Sophie'yle flört edelim.
WOMEN, GUYS, THEY'RE GOING TO WANT TO TALK, TO FLIRT.
Kadınlar ve erkekler benimle konuşmak, flört etmek isteyecek.
And you, don't flirt so much.
Sen de fazla flört etme.
- Just you go over there and flirt a little bit. Go.
Oraya git ve biraz flört et.
Then I'll go flirt with the gas-station guy.
Ben de o zaman benzinci çocukla takılırım.
Instead of a flirt like me, meet a good woman.
İyi bir kızla çıkmalısın, benim gibi uçarı bir kızla değil.
You're quite a flirt.
Çok çapkınsın.
The men here work very hard and long hours, so after work, they want to be admired, flirt a little.
Buradaki erkekler çok fazla ve uzun saatler çalışırlar, işten sonra da, takdir edilmek ve biraz flört etmek isterler.
- Yeah. - Do they flirt?
- Oynaşıyorlar mı?
Yes, perhaps I should've known better than to flirt in German.
Almanca flört etmek güzel olmazdı gerçi.
That you had shared a flirt.
- Bir flört durumu.
You meet her, hang out, flirt, no commitment, nobody gets hurt.
Onunla tanışıyorsun, takılıyorsun, vaat yok, kimse incinmiyor.
Look, sometimes women flirt because they crave validation... not because they want to get with you.
Bak, bazen kadınlar güzelliklerinden emin olmak için flört ederler. Yatmak istedikleri için değil.
You need to hang out and flirt with the shy guy with the nice-smelling sweat.
Doğru. Teri güzel kokan utangaç adamla dans edip flört etmek daha iyi.
You might think it odd that I didn't strangle her as I watched her flirt and coo with my man.
Sevgilimle olan flörtünü ve kumru gibi ötüşünü gördüğüm için onu boğmamamın garip olduğunu düşünebilirsiniz.
I just wanted to flirt with you.
Sadece seninle flört etmek istedim.
- No, sir, I don't flirt.
- Hayır, efendim, ben flört etmem.
You noticed the little flirt going on between us, huh? Makes me think, if a woman like that, of that calibre should take notice of a bloke like me, then, perhaps...
Bana şunu düşündürttü, bu çaptaki bir kadın... benim gibi bir adama dikkat kesiliyorsa, o zaman, belki de... belki de kendimi bir parça satıyorumdur.
- Are you allowed to flirt with me?
- Benimle flört etme iznin var mı?
- Yes, I'm allowed to flirt.
- Evet, flört iznim var.
"If happiness is being alone what makes you such a flirt?"
"Mademki yalnızlıkta mutluluk varsa bu hareketlilik neden?"
What, I have to flirt with you to get a line?
Ne demek istiyorsun? Rol almak için seninle flört mü etmeliyim?
I flirt with other girls in front of her.
Onun önünde başka kızlarla cilveleşiyorum.
If I die under a skirt, I can still flirt as a ghost.
Bir eteğin altında ölürsem hala bir hayalet olarak flört edebilirim.
Now I have to watch her flirt with another man.
Şimdi onun başka bir adamla flört etmesini izlemek zorundayım.
Men, flirt with them and leave them.
Erkekler, onlarla flört et ve onları terk et.
They start to flirt and interact with the perception... that they may be having a nervous breakdown... and in reality, what they're doing is that their old concepts... ofhow they viewed their life and the world start to fall apart.
Gerçekte yaşadıkları, hayatlarına dair tüm eski kavramların dağılmaya başlamasıdır.
Love's life is short Begin with a flirt... Then give in to the spell kiss... and pump the rock
Aşkın ömrü kısadır bir flörtle başlar... büyülü öpücüklere teslim olur... ve pump the rock
- A little flirt is not so bad, is it?
Küçük bir flört çok da kötü değil, ne dersin?
He liked very much to flirt.
Flirt etmeyi de. Gerçekten mi?
Really? Most mathematicians I know are not the biggest of flirts.
Tanıdığım matematikçilerin çoğunluğu flirt işerinde pek iyi sayılmaz.
- I need you to flirt with Ernie Dell.
- Ernie Dell'le flört etmeni istiyorum.
Flirt with him, Paige, flirt with him.
Onunla oyun oyna, Paige, onunla flört.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]