Flop tradutor Turco
658 parallel translation
When you see me flop, you flop, only try to beat me to it.
Yattığımı gördüğünüzde siz de yatacaksınız sadece benim yaptığımı yapın.
Darling, you mind if I flop for a little while?
Biraz uyumamın sakıncası var mı?
It'd do us all good to flop for a little while.
Biraz uyumak hepimize iyi gelirdi.
- It was a complete flop in London.
- Londra'da koca bir fiyaskoydu.
Have you the price of a flop on you?
Ucuz bir pansiyon odası bile tutacak kadar paran var mı?
And if you do, I hope it's a flop!
Bulsan da umarım batarsın!
As long as you don't do a back flip-flop.
Ters takla atmadığın sürece, mesele yok.
- Can you do a back flip-flop?
- Ters takla atabilir misin?
- Dumb immigrant is sure to flop on me.
- Salak göçmen kesin beceremez.
It takes a while, but you'll learn when to flop and when not to.
Biraz zaman alacak, ama çarpıp çarpmayacağını öğreneceksiniz.
You know, you only flop for...
Demek istediğim sadece şey için çök- -
Everybody's a flop until he's a success.
Bir şeyler başarana kadar herkes fiyaskolar yaşar.
Why do you let me flop around?
Neden öyle uzak duruyorsun?
- Who? Oh, just a flop.
Koca bir fiyasko.
- A big flop?
- Büyüklerinden mi?
Well, he won't be such a flop with his $ 99,000.
99 bini alınca fiyasko falan olmayacaktır.
If I'm supposed to be a flop –
Eğer başarısız olacaksam da...
You're not going to be a flop.
Başarısız olmayacaksın.
Nobody who's been married to me for five years is going to be a flop.
Benimle 5 sene evli kalmış biri başarısız olmaz.
- It was a flop.
- Tam bir fiyaskoydu.
The flop suicide of a flop writer.
Başarısız bir yazarın başarısız intihar girişimi.
As a homecoming, this is the worst flop I ever saw in my life.
Hayatımda gördüğüm en kötü hoşgeldin karşılaması bu.
- But you want her to flop. - Sure.
- Ama başarısız olmasını istiyorsun.
Anne, I know I'd be an awful flop as a husband.
Anne, bir eş olarak başarısız olacağımı biliyorum.
Keep on the hop and if you flop
Eğer hemen düşüyorsan sıçramayı sürdür.
I feel sort of like a flop that you're rescuing.
Senin kurtardığın bir mağlup gibi hissediyorum.
- All-time flop end of the second.
- İkinci hafta sonunda tüm zamanların en büyük fiyaskosu olur.
Grab that oar. We got to flop this over.
Ters çevirmemiz gerekecek.
My wife was so twisted she said to me, " I hope your next play's a flop,
Karım o kadar sapıtmıştı ki "Dilerim yeni oyunun çuvallar." diyordu,
Whether the show is a hit or a flop is beside the point.
Oyunun başarılı ya da başarısız olmasının bir önemi yok.
One flop ain't a man's whole life.
Bir kez başarısız olmaktan ne çıkar?
You flop, and then get up again.
Eğer düşersen, kalkıp devam edersin.
And don't flop into the chair.
Koltuğa çökme.
All right, if you want a flop, have it on your own time.
Tamam, eğer kendi kendini bir fiyaskoya atmak istiyorsan.
- Was a flop.
- Berbat oldu.
But your press conference was a total flop.
Basın konferansınız tam bir fiyaskoydu.
Anyway, it'll be a flop ;
- Oyun zaten bir felaket olacak.
The odds are that we'll have a flop
Muhtemelen bir fiyasko olacak.
Nathan edward bledsoe, of the bowery bledsoes, a man once, a specter now, one of those myriad, modern-day ghosts that haunt the reeking nights of this city in search of a flop, a handout, a glass of forgetfulness.
Bowery'deki Bledsoe ailesinden Nathan Edward Bledsoe. Eskiden insandı, şimdi hayalet. Köhne şehrin gecelerinde gezen modern çağın hayaletlerinden biri.
Boy, was that ever a flop!
Tanrım, o tam bir fiyaskoydu.
Hey, how about this big old flop-flop!
Bu koca yatağa ne dersiniz!
I told you I'd flop.
Başaramam demiştim.
I'm a flop!
Ben bir fiyaskoyum.
In fact, he was sort of a flop!
Aslında, bir tür fiyaskoydu!
A great big, fat flop!
Büyük, kocaman, iri bir fiyasko!
So here I am, stuck with this flop this bog in the History Department.
Sonra işte ben, Tarih Bölümü'ndeki bu fiyaskoya bu bataklığa saplanıp kaldım.
You're certainly a flop in some departments.
Bazı konularda gerçekten dökülüyorsun.
The plan's a flop.
Plan başarısız oldu.
It's always a big ol'flop
Sonuç olarak bugüne dek elde ettikleriniz pek parlak olmasa gerek.
- At her flop.
- Yürü!
No, you're not a flop.
Hayır, sen başarısız değilsin.