Frequent tradutor Turco
891 parallel translation
In five years, we will know for certain, from Kepler's results, how frequent Earth-like planets are.
5 yıl içinde, keplerin sonuçlarından, Kesin olarak bileceğiz, Dünya benzeri gezegenlerin ne sıklıkta olacağını.
How about I take this opportunity to make you a frequent fliers card?
Senin için kart seçeceğim.
He sees Ms. Park So Hyun with all the frequent meeting with Sejin Group, right? - What do you think of those two?
Son günlerde Sejin ile toplantı yaparken bayan Park Seo Hyeon ile sık sık görüşüyorsun değil mi?
But our reunions are so frequent.
Ama yeniden görüşmelerimiz çok sık.
He has to take frequent rests.
Bolca dinlenmeli.
But that of a kind of high priest to a virgin goddess then my drinks grew deeper and more frequent, that's all.
Bir papazın bakire bir tanrıçayla yaşamasına benzemeliymiş böylece daha çok ve daha sık içmeye başladım, hepsi bu.
They are becoming more frequent, and you're afraid.
Git gide sıklaşmaya başlıyor bunlar ve korkuyorsunuz.
What I mean is, he's been a frequent guest in your home.
Demek istediğim, kendisi evinize sık-sık gelen bir konuk.
They used to be months apart, but they've been growing more frequent... much more frequent.
Önceleri bir kaç ayda bir oluyordu, ancak artık sıklaştılar çok sıklaştılar.
In the past, of course, that type of experience was very frequent among saints.
Geçmişte bu tür bir deneyim, azizler arasında yaygındı.
But even so, no matter how hard I tried... her attacks increased in violence and became more and more frequent.
Ama böyleyken bile ne kadar uğraşırsam uğraşayım krizlerinin şiddeti arttı ve giderek daha sık gerçekleşmeye başladı.
Your husband has testified... that you have frequent fits of temper.
Kocanız sizin sık sık... sinir krizi geçirdiğinizi söyledi.
" Your husband has testified that you have frequent fits of temper.
" Kocanız sizin sık sık sinir krizi geçirdiğinizi söyledi.
She said that all the best people of Paris frequent it.
Dediğine göre durumu iyi olan..... Parisliler buraya uğrarmış.
Then he or she will view the enthusiasms of youth problems which are the frequent products of a sheltered immaturity.
JÜRİ, ODASINDA KARAR HER AN BEKLENİYOR... toyluğun sonucu olarak sık ortaya çıkan sorunları göreceklerdir.
An adult... who is usually in a state of imbecility, or dementia or who has frequent fits of rage... must be kept in protective custody even if he has intervals of lucidity.
Genellikle zeka geriliği veya... hastalığından muzdarip olan veya sık sık öfke nöbetine tutulan erişkin bir kimse, zaman zaman normal dönemlere girse bile koruma altında tutulmalıdır.
You know that I would never frequent such places, sir.
Öyle yerlere hiç gitmem. Bunu çok iyi biliyorsunuz.
Sir, I may not be a very serious woman... but I don't frequent bachelor apartments.
Pek ağırbaşlı bir kadın olmayabilirim, beyefendi fakat bekar odalarının müdavimi de değilimdir.
Your mistakes are becoming too frequent.
Çok sık hata yapıyorsun.
And then towards the end, the letters got less frequent.
Sonra sonlara doğru mektupları seyrekleşmeye başladı.
I'm not an authority on games or the people who frequent them.
Ben ne oyundan anlarım ne de müptelası olan insanlardan.
Her stays in Paris lasted longer and were more frequent.
Paris ziyaretleri daha uzun ve daha sık bir hale gelmişti.
Do you suffer from frequent itching?
Sık sık kaşınma şikayetlerin oluyor mu?
The work was hard, the scoldings frequent and occasionally he beat me.
Çok iş yaptım, beni azarlardı ve dövdüğü de oldu.
I was thinking that these frequent marriages between cousins do not improve the stock. Look at them.
Kuzenler arasında sıkça yapılan bu evliliklerin soyumuzu geliştirdiği söylenemez.
You've testified that the Phantom has been a frequent guest... at the numerous parties given by Miss Angela Dunning. That is correct.
Hayalet'in, Bayan Angela Dunning'in partilerinde konuk olduğunu söylediniz.
A curious phenomenon, Your Highness, but quite frequent.
Tuhaf bir durumdur ekselansları... ama sıklıkla görülür.
How frequent?
Ne kadar sıklıkla?
Such meetings were frequent and held as part of the political fabric of the town.
Bu tür toplantılar sıkça oluyordu ve kasbadaki siyasi sistemin bir parçası olarak düzenleniyordu.
A frequent customer of beer halls, he was sent as a spy to the national-socialist German Worker's Party formed shortly after the war.
Bu birahanenin sürekli müşterisi olan bu adam... savaştan kısa süre sonra kurulan işçi partisine ajan olarak sokulur...
I sent my son here, I forbade him to use the title "Don" or frequent nobles.
Oğlumu buraya gönderirken, ona "Don" ünvanını ya da başka bir soylu ünvanı kullanmasını yasakladım.
If you frequent criminal circles, you can't be choosey.
Sürekli suçlularla muhatap olunca insan nezaketini kaybediyor.
Known to frequent 22 Rue de la Bombe.
Rue de la Bombe 22 numaraya sık sık uğruyormuş.
I assure you there have been regular and frequent visits, sir.
Sizi temin ederim doktor için şehre sürekli gidiş geliş...
Yes, I frequent the scene of shipwrecks.
- Evet, gemi kazalarına sık rastlarım.
- Are these attacks frequent?
- Bu saldırılar sık mı oluyor?
Our trips are now less frequent, his fare less copious, his sleep less long and his days more dedicated to education.
Artık daha az yolculuk yapıyoruz. Yemeklerini daha az yiyor ve daha kısa süre uyuyor. Günleri daha çok eğitime adanmış şekilde geçiyor.
- His tantrums are so frequent.
Bu tepinmeleri beni endişelendirmeye başladı. Gittikçe sıklaşıyor.
and if I allow between in details, our sexual relations were very frequent and very long, perhaps because he and I are of temperament hot.
Eğer ayrıntıya girmeme izin verirseniz ;.. ... çok sık ve uzun cinsel ilişkilerimiz olurdu,... belki de bu sıcak kanlı mîzacımdan kaynaklanıyordur.
" Firstly, it has been proven that in our country torture has become customary and frequent practice.
Bir : kanıtlanmıştır ki Ülkemizde sık sık görülen işkence vakaları sistematik bir hal almıştır Sıradanlaşmıştır
It was very frequent to have that to abandon them in the battlefield.
Bir süre sonra savaş dışı kalmışlardı.
Periodically, and indeed sadly, major newspapers write about our prisons with their ever more frequent suicides, their riots born from despair yet nurtured by a decaying penal system.
Günlük gazeteler sık sık bize hapishanelerle ilgili haberler verir. Ne yazık ki bunlar acı haberlerdir. Giderek sıklaşan intihar haberlerini aktarırlar.
I'm referring to our complacency, our permissiveness, and our all too frequent eagerness to surrender those values which many men gave their lives to preserve.
Rahatlığımızdan, serbestliğimizden ve korumak için pek çok kişinin hayatını verdiği bu değerleri sık sık terk etmek isteyişimizden söz ediyorum.
Given E that the naval convoys that we had to protect also they were deceived frequent in the route, it does not admire that let us have failed many times.
Konvoyun rotasından farklı bir güzergahta seyredildiğinden dolayı doğal olarak birçoğuyla buluşamadık.
But these faces without age, these frail or drooping figures, these hunched, grey backs, you can feel their constant proximity, you follow their shadows, you are their shadow, you frequent their hideouts, their pokey little holes,
Ama yaşı olmayan bu yüzlerin bu kırılgan ve çelimsiz çehrelerin bu kambur, gri sırtlıların sana ne kadar yakın olduğunu hissedebiliyor gölgelerini takip ediyor, gölgeleri oluyor saklandıkları o küçük deliklere gidiyorsun ;
These frequent naps...
Sık sık bu şekilde kestirmeler falan...
Even I knew more from reading the newspaper reports than she from her frequent visits.
Ben gazetelerde okuduklarımdan, Armstrong'ların yakın dostu olan prensesten daha çok şey biliyordum.
How can you frequent those Radical-Socialists?
Bu radikal Sosyalistlere nasıl dadanırsın?
I frequent those in power!
Ben gücü elinde tutanlara dadanırım.
I don't think you're being completely candid with me about your frequent visits.
Sık sık yaptığın ziyafetler konusunda bana tam olarak dürüst olduğunu sanmıyorum.
It had frequent rumors of an anticipated surrender.
Silah bırakma söylentileri ortalıkta dolaşıyordu.