Giggle tradutor Turco
405 parallel translation
You'll giggle yourself right out of here one day.
Kıkırdayıp durma.
Don't you giggle so much.
Çok fazla kıkırdama.
Don't giggle!
Helal!
You mustn't giggle.
Kıkırdamamalısın.
I went to Columbia Medical School, met a girl with a giggle, who luckily married my roommate, Ken.
Colombia Tıp Fakültesi'ne gittim, kıkır kıkır gülen bir kız arkadaşım vardı daha sonra oda arkadaşım Kim'le evlendi.
I hate girls that giggle all the time.
Sürekli kikirdeyerek gülen kızlardan nefret ederim.
She can to the social clubs on Wednesday nights... and giggle and flirt as good as any of them.
Çarşamba geceleri sosyal klüplere gidebilir diğer hemcinsleri gibi kıkırdayıp flört edebilir.
Giggle :
Kıkırdayabilir.
And I giggle and giggle to myself.
Kendi kendime kıs kıs gülüyorum.
It makes them giggle.
Onları kıkırdatır.
When it happens, there will not be one laugh, one snicker, one giggle or even one smirk in my courtroom.
Bir dahaki sefere, salonda ne bir gülüş, ne bir kıkırdama duymayayım. Bir sırıtış bile olmasın.
He could not even giggle.
Kıkırdayamaz bile.
he didn't even giggle nor nothing at such foolishness?
Yani bunca saçmalığa rağmen hiç dalga bile geçmedi mi?
Girls that giggle are not for you.
Kıkırdayan kızlar sana göre değil.
Oh, yeah, the lads frequently sit round the television... and watch her for a giggle.
Evet, gençler televizyonun etrafında toplanıp kıkırdamasını seyrediyor.
Rather inclined to giggle.
Sürekli kıkırdar.
- Have a giggle. That's all life is.
Ölmeden eğlenmeli.
Sailors do not giggle!
Denizciler kıkırdamaz!
Everybody's playing laugh and giggle while Tanamashu quietly sneaks in here and cuts our throats.
Tanamashu herkesle oynuyor, kahkahalar atıyor Sessizce buraya gizlice giriyor ve boğazımızı kesiyor.
Yes. We were having a giggle about Job actually.
Evet, Eyüp'le ilgili konuşup gülüyoruz.
It also has an unfortunate tendency to giggle.
Maalesef arada bazen kıkırdama alışkanlığı da var..
Somebody'll come up and giggle at you. That's a violation of your civil rights.
Seninle dalga geçen biri medeni haklarını çiğniyor demektir.
He'll sneak in with that rat-toothed giggle.
O dişlek gülümsemesiyle sinsice yaklaşacak.
Who do you want to make giggle around here?
Bu senin aptal şakaların için
I chuckle, I giggle, I guffaw.
Kıkırdıyor, kahkaha atıyorum.
Tell that to the average desk Sergeant, and you'll find yourself strapped right into the giggle jacket.
Ortalama bir masa başı memuruna bunları söylersen kendini bir deli gömleğinin içinde bulursun.
He has a silly giggle.
Çok aptal bir kıkırdaması vardır.
Anybody else feel like a little giggle when I mention my friend Biggus Dickus?
Şu arkadaşımdan bahsederken başka kıkırdamak isteyen var mı Azmanyus Sikus?
It was a giggle, that's all.
Sadece biraz takıldık.
- Was that just a giggle?
- O da mı sadece eğlenceydi?
That's nothing to giggle at.
Kıkırdayacak bir şey yok ortada.
( Nervous giggle )
( Sinirli kıkırdama )
I wanted to giggle. No, you've become a real pro.
Hayır, şimdi gerçek bir profesyonel oldun.
Have a right giggle?
Kıkırdama filan?
That was God laughing at me through that obscene giggle.
Bu kahkahaların ardında gülen Tanrı'nın kendisiydi.
You'll just giggle and then you'll feel a little sleepy.
Kıkırdayacaksınız, sonra kendinizi biraz uykulu hissedeceksiniz.
You're going to get a giggle out of this.
Buna güleceksin Diane.
Giggle smoke.
Hem de kıpır kıpırlarmış.
Well, I mean, I'd never met my aunt, the film star, before. It was sort of a bit of a giggle, really.
Şey, yani, ben bir film yıldızı olarak teyzemle hiç karşılaşmadım.
The combination hair flip with a giggle.
Kıkırdayarak saçını atma hareketi.
I find a little giggle gas before I begin increases my pleasure enormously.
Başlamadan biraz kahkaha gazı çektiğimde aldığım zevkin inanılmaz arttığını keşfettim.
Laugh, laugh, laugh, chuckle, guffaw, giggle.
Gül, eğlen, Kahkalar at, kıkırda...
All the guys are losing their socks while the girls in Home Ec giggle fiendishly?
Ceketim yok da ne demek? Daha geçen hafta aldım! Bir yerde unutmuş olmalıyım.
But then, we didn't usually giggle at mealtimes.
Fakat biz zaten yemek zamanları kıkır kıkır gülmezdik.
Small shadows that seemed to giggle as they followed in his footsteps.
Küçük gölgeler kıkırdayarak kendisini takip ediyordu.
They dance all night. They giggle.
Bütün gece dans ediyorlar.
Let the green shoots thrust through the snow and ice... let little girls giggle and taste of spice.
Yeşillik kar ve buzu delip geçsin küçük kızlar kıkırdasın ve baharat tatsın.
Don't giggle. You'll give it away.
Sakın gülme, belli edeceksin.
You guys like to tell jokes and giggle and kid around, huh?
Siz fıkraları çok seviyorsunuz değil mi, şakalaşmayı gülüp eğlenmeyi, ha?
You're supposed to giggle.
Dalga geçiyorsun sandım.
I start to giggle...
Kıkırdamaya başlarım...