Gladly tradutor Turco
1,524 parallel translation
If I had a soul like that, I'd gladly trade it in for 20 yen.
Senin ki gibi bir ruhum olsaydı Onu 20 yene satardım
Kro-bar, will you come with me and remove our meteor... -... from the Skeleton? - Gladly, Paul.
Kro-bar, benimle gelip meteoru İskelet'ten çıkartır mısın?
Gladly.
Memnuniyetle.
Gladly.
Mükemmel.
I on the other hand, would gladly take it back to Sinti for safe-keeping.
Güvende olması için Sintii'ye geri götürmek istiyorum.
Gladly.
Memnun oldum.
I will gladly trade somebody for the opinion page.
Düşünce sayfası için memnuniyetle alışveriş yapacağım.
- Gladly.
- Memnuniyetle.
If any of my parts or circuits will help, I'll gladly donate them.
Eğer parçalarımın ya da devrelerimin yardımı olacaksa, seve seve bağışlarım.
Which, by the way, I gladly will.
Bunu memnuniyetle yaparım.
But we gladly work for nothing
Yine de bir hiç uğruna çalışmaya mutluyuz
I'll gladly join.
Zevkle katılırım.
And that's the fact that I would gladly live anywhere and do anything if it meant being with you.
Şöyle ki seninle herhangi bir yerde, herhangi bir şey yaşamak çok güzel olurdu.
Gladly, but you know how she feels about physicals.
Memnuniyetle, ama doktorlar hakkında nasıl düşündüğünü bilirsiniz.
- I would gladly die to serve the gods.
- Seve seve tanrılarıma hizmet için ölürüm.
We will gladly take it.
Memnuniyetle kabul edeceğiz.
I will gladly help.
Memnuniyetle yardım ederim.
I'm terminately ill and I'll gladly take you all with me to hell right now.
Ölümcül hastayım ve hepinizi memnuniyetle cehenneme götürürüm.
I can bear anything gladly if you are happy.
Ama sen mutluysan her şeye dayanabilirim.
I gladly have converted for her.
Onun için seve seve din değiştirirdim.
Uh, this is one speech I'll gladly disavow.
BU ÇOK ÖNEMLİ BİR KONUŞMA
I'd pay it gladly.
Memnuniyetle öderim.
Whatsoever your hand finds to do, do it gladly, because there is no work, love, knowledge or wisdom in the grave.
"Ellerin yapacak her ne bulursa bulsun bunu gönülden yap. Çünkü mezarda iş, sevgi, bilgi ya da akıl yoktur."
Well, I'll gladly ask him.
Pekala, ona sorarım.
I mean, bein'single and hangin'out with Biscuit every night is fun... but I would gladly trade that in to come home to somebody who's beautiful and cared about me.
Yani, bekar olmak ve her gece Biscuit ile takılmak eğlenceli ama bunu seve seve eve, beni önemseyen güzel birine dönmeye takas ederdim.
"Whatsoever your hand finds to do... do it gladly... because there is no work, love, knowledge... or wisdom in the grave".
"Ellerin yapacak her ne bulursa bulsun bunu gönülden yap. Çünkü mezarda iş, sevgi, bilgi ya da akıl yoktur." Kim bu?
For you, I'm gladly.
Senin için memnuniyetle.
Really in gladly.
Memnuniyetle.
I'd gladly take you to Prague
Sizi seve seve Prag'a kadar götürebilirdim.
Any one of us would have gladly taken Achilles'place.
İçimizden biri memnuniyetle Achilles'in yerine geçebilirdi.
Gladly, sir.
Memnunniyetle, Efendim.
After this, I would gladly make that my screen saver.
Bunu gördükten sonra o görüntüyü memnuniyetle ekran koruyucum yaparım.
Yet I would gladly eat a flag myself... Had I not used my intestine as a rope to hoist a flag made of my own skin... If it would protect the freedoms of the proud people who salute that flag.
O yüzden, bayrağını saygıyla selamlamak isteyenler için seve seve bayrağımızı yiyebilir, kendi derimden yapılmış bayrağı ip niyetine kullandığım bağırsaklarımla göndere çekebilirim.
Gladly.
- Memnuniyetle.
- Gladly. - Let's go.
- Memnuniyetle.
When they couldn't come up with the cash, he would gladly accept a handmade sweater or a bushel of turnips.
Para veremediklerinde elde örülmüş bir kazak, ya da bir balya şalgamı memnuniyetle kabul ederdi.
I just wanted to say if you had any other bad-news situations, I would gladly handle them for you.
Demek istediğim bana söylemek istediğiniz kötü haber durumları varsa bunları sizin için çok rahat halledebilirim.
- Gladly.
- Çok rahat.
Gladly.
Seve, seve.
But it was a mistake I'd gladly make again.
Ama seve seve tekrarlayacağım bir hata.
I would gladly kneel, were you the real king.
Eğer gerçek kral sen olsaydın, memnuniyetle diz çökerdim.
And gladly I accept it.
Kıvanç duyarım, kabul etmekten.
I will gladly give my life to defend her beauty her memory, her wisdom.
Ne baht ki onun güzelliğine feda ederim hayatımı onun hatırasına, onun hikmetine.
Rang up military and offered motor lorries. Gladly accepted.
Askeriyeye telefon etti, motorlu kamyonlar önerdi ve memnuniyetle kabul edildi.
I know you would gladly give your life for me but I am perfectly resigned.
Benim için hayatını seve seve vereceğini biliyorum. Ama ben halimden şikayetçi değilim.
She is a little tough, but nevertheless, I will gladly help her with her singing act.
Annen biraz zorlu bir kadın. Ama yine de şarkıcılık kariyerine seve seve yardım edeceğim.
And would gladly have traded places with you.
Yerinde olmak için her şeyimi verebilirdim.
Your Highness if you believe me to be your enemy, command me and I will gladly take my life.
Ekselansları düşmanınız olduğuma inanıyorsanız emredin, seve seve hayatımı alırım.
Time for bed. Gladly.
Seve seve.
Gladly, if it will help you.
Hem de çok.
- Gladly.
- Gidelim.