Glowy tradutor Turco
63 parallel translation
Are you... Is she all glowy?
Gözleri parıIdıyor, değil mi?
Not like I knew she was mystical glowy Key thing.
Onun gizemli, parlak anahtar olduğunu ben de bilmiyordum.
When Buffy first met Glory, she found that magical glowy sphere that was meant to repel Glory.
Buffy Glory'yle ilk karşılaştığında Glory'yi püskürttüğünü söyleyen bir parlak küre bulmuştu.
She could do the same glowy kinda things that you can.
O da senin gibi o parlayan şeylerden yapabiliyordu.
The last solid memory I have was drinking some green, glowy shit from a test tube and dancing like a bastard.
Hatırladığım son şey, bir test tüpünden yeşil, parlak... bir şey içip manyak gibi dans ettiğim.
And if anything tries I'm going to have to go all glowy and personally kick its ass.
Ve bunu deneyen olursa parlarım ve kendi ellerimle kıçına tekmeyi basarım.
We should've known back when she started doing that glowy thing the Powers were up to something. GUNN : Who thought it would be this?
O parlak şeyi yapmaya başladığında Güçlerin birşeyler peşinde olduğunu bilmeliydik.
- Glowy.
- Parlak.
- You look all glowy.
Çok neşeli görünüyorsun.
It's turning purple, but a really glowy purple!
- Morlaşmış. Parlak bir mor olmuş!
You're practically glowy.
Neredeyse ateş saçıyorsun.
Taste the pain, Mr. Glowy Ugly Thing.
Acının tadına bak, Parlak Çirkin Şey.
I'm just saying she's looking good, you know, all glowy and happy.
Sadece güzel olmuşsun dedim. Işıl ışıl ve mutlu.
So, Daniel. When does that warm and glowy feeling from doing the right thing kick in?
Daniel doğru olanı yapmanın sıcak duygusu ne zaman gelir?
I mean glowy.
Çıkıntı diyelim.
Glowy. It's a glow.
Evet evet çıkıntı.
If there really is some kind of big glowy light...
Eğer bir çeşit büyük, parlak ışık görürsen......
it's a... glowy things?
o.. parıldayan şeyler var..
Meesa all sparkly glowy.
Çok parlak ve mutluyum.
I'm assuming the big glowy thing is the core.
Büyük parlak şeyin çekirdek olduğunu varsayıyorum.
You got to see this. Whoa... Hey, The glowy symbols...
Ooohaa... hey, parıldayan semboller var.... bu Imex mi?
We are not happy, glowy, people.
Biz mutlu, parıldayan insanlar değiliz.
They, like, make her really pretty and glowy... and her hair looks amazing.
Bu onu güzelleştiriyor, alımlı yapıyor ve saçları bir harika oluyor.
Weird, glowy, scary.
Garip... Parlayan... Korkutucu.
Blasters, cannons, that glowy thing...
Lazer tabancaları, toplar, şu parlayan şey.
Speaking of you two look positively glowy. What did you do last night?
Lafı geçmişken ikiniz de ışıl ışılsınız.
- You've got that whole glowy thing. And the crackers.
Üzerinde bir tür parıltı var senin ve kraker yiyorsun...
- But they're so glowy.
Ama ışıl ışıllar.
Do I want to know? It's this tiny, little glowy thing.
Konu, küçük parlak bir şey.
I thought you said "little glowy thing."
"Küçük parlak şey" dedin sanmıştım.
You're all glowy.
Hepiniz parlıyorsunuz.
Got a... Little glowy vial of liquid.
Küçük bir şişenin içinde parlak yeşil bir sıvı buldum.
Some kind of glowy, magic looking rock.
Bir tür parlak, sihirli görünüşlü kaya.
All I remember is glowy lights and feeling really, really good.
Parlak ışıkları hatırlıyorum bir de kendimi çok iyi hissettiğimi.
- GLOWY. - GOOD, GOOD.
Güzel, güzel.
- ♪ IT'S SHOWY AND GLOWY AND ARMED FOR COMBAT ♪ both :
* Yeşil, parlak ve afili. *
Well, I saw her bracelet get all glowy, but I don't know what the artifact did unless...
Bileziğinin parladığını gördüm ama objenin olayını anlamadım, tabii eğer- -
Max : A-and I'm not just talking about your kind eyes. Or your glowy, dew-kissed skin.
Sadece güzel gözlerinden ya da bu pürüzsüz teninden bahsetmiyorum.
Bye, glowy-man.
- Güle güle parlak adam.
She's all glowy and pregnant.
Hamile haliyle nasıl da ışıldıyor?
First we'll deal with your father, then little Miss Glowy Eyes.
Önce babanla ilgileneceğiz sonra bayan ışıldayan gözlerle.
Let me go smash his glowy butt! Good luck, he wields the power cosmic.
İyi şanslar, şu an kozmik güç kullanıyor.
One minute, I'm checking out your glowy things, and the next, I'm being attacked by that, that- -
Şu parlayan şeylere bakarken saldıracakmış gibi geldi.. şu
Look at this thing- - it's all hot and glowy!
Şuna baksana! Sıcak ve parlıyor!
Were you really expecting for me to be all happy and glowy?
Ağzım kulaklarımda mı gezmemi bekliyordun?
I mean, I-if you look into the code Even looking past all the glowy bits, it's way more complex than anything I've ever hacked, and I've hacked the NSA.
Demek istediğim, eğer kodlara bakacak olursanız tüm bitler basitmiş gibi gözükse de, bu daha önce heklediğim herşeyden daha karmaşık gözüküyor, ve ben NSA'yı heklemiştim.
You're acting all warm and glowy.
- Sıcak ve şen şakrak davranıyorsun.
So, if you're going, I'm going, and if you want to do your weird, glowy-eye thing to stop me... knock yourself out.
Bu yüzden, gidiyorsan, ben de geliyorum ve o garip, parıldayan gözlerinle beni durdurmak istiyorsan yap da görelim!
Okay, but we want it to be easy for us because the bad guys have a glowy little sprite that's gonna lead them right to it.
Tamam, ama bizim için kolay olsa iyi olur çünkü o adamların küçük parlak bir perisi var ve onlara doğru yolu gösteriyor.
Guy had I.D. The glowy vest.
Söylemek ne kelime, adamın kimliği vardı.
You know, you think that every moment is going to feel... Warm and glowy... And absolutely magical.
İnsan her anın sıcacık, parlak... ve tamamen büyülü olacağını... sanıyor.