Go there tradutor Turco
56,160 parallel translation
Do me a favor, then... don't go there today.
Öyleyse bana bir iyilik yap ve bugün oraya gitme.
So... but, I mean, I prefer to go there because they got a fucking bungee that goes into a shark tank.
Ama oraya gitmeyi tercih ederim çünkü köpek balığı tankına inan bir bungeeleri var.
I didn't go there to pray.
Oraya dua için gitmemiştim.
Trust me, you do not want to go there.
Güven bana, oraya gitmek istemezsin.
- Look, let's not go there, okay?
O konuya girmeyelim tamam mı?
Gentlemen, that's enough! Get out there. Go on.
Beyler bu kadarı yeter! Sıradakini getirin
You can't go in there, ma'am.
Oraya giremezsiniz efendim.
But as frustrating as it is to indulge the bullshit, there is a process in place that we all must go through.
Ama tüm bu olumsuzluklara rağmen, üzerinden geçmemiz gereken aşamalar var.
Go over there!
Oraya git!
We dropped a 200-pound AC on an ex-con, and, yeah, it looks like the cover-up's working, but there's a long way to go before we're out of the woods here.
Anlaşılan hikâyemiz şimdilik işe yarıyor ama kritik safhayı atlatmamız için çok yolumuz var.
There we go. Perfect!
İşte böyle, mükemmel.
There you go.
İşte bu kadar.
There you go.
Hadi bakalım.
So, after I see you in the commode, I go see this fellow that works there, and something strikes me odd.
Seninle görüştükten sonra bana çok tuhaf gelen şu adamı görmeye gittim.
There you go.
Buyrun.
- There you go.
- Teşekkürler ederim.
There you go.
İşte oldu!
There you go.
İşte böyle.
I'll go down there and check it out.
Gidip kontrol edeceğim.
- You can't go in there!
- İçeri giremezsiniz!
Franny, go back in there.
Franny, içeri gir.
Yeah, there we go.
İşte bu.
I had to go, and there was no one else.
Gitmem gerekiyordu ve başka kimse yoktu.
I mean, outside of the Bahamas, there's no real rules between us except if we, like, go on a trip.
Bahamaların dışında... aramızda bir kural yok bir yere gidersek o başka.
- I promise you. If things don't go well in that surgery, there will be time for that.
Ameliyat iyi geçmezse böyle şeyleri düşünmek için vaktiniz olacak.
I saw him go in there, alone.
Onu dinleme kızım. Bana bir şey olmaz.
If I go in there with a baby, then they're never gonna hire me.
Oraya bebeğimle gidersem bana iş vermezler.
There we go.
Haydi bakalım.
There you go, now.
İşte gidiyoruz.
You want me to go in there without a gun?
İçeriye silahsız gireyim istiyorsun?
I guess there's a dance in town tonight, and he asked me to go.
Sanırım bu akşam kasabada dans var..... ve o da beraber gitmeyi teklif etti.
No boats go directly from Australia to New York, so it took me a long time to get there.
Avustralya'dan New York'a giden bir gemi yoktu,... o da beni buraya getirmek için aldı.
When I got there, I stood behind a tree across the street and I waited because I was too scared to go up and knock.
Oraya vardığımda caddenin yanındaki bir ağacın arkasına saklandım biraz bekledim, çünkü kapıyı çalmaya korkuyordum.
Go out there and put forth the word.
Dışarı çık ve haber sal.
Now, one would think we could go a long way towards soothing all that chaos out there, and the anger driving it... if we could draw everyone together to see justice done to the one responsible for all of it.
Tüm bu sorunlarla yüzleşmek için sabırla hareket edip doğru olanı yapabiliriz. Bütün bu sorunları başımıza açanın layığını bulması koşuluyla.
You go back in there and something happens to you, his sacrifice means nothing.
Oraya geri gidersen ve sana bir şey olursa fedakarlığının bir anlamı kalmayacak.
There you go, sir.
İşte siz efendim.
It's serious, but there's an ambulance on the way and they'll go to the nearest hospital, St. Catherine's.
Ciddi, Ama yolda bir ambulans var Aziz Catherine'in en yakın hastanesine gidiyorlar.
There you go.
Haydi bakalım.
There are times I wish I could go back to being that little girl.
Bazen keşke yeniden o küçük kız olabilsem diyorum.
There we go.
İşte oldu.
I wouldn't go sticking your face in there.
Yüzünü oraya yapıştırmam.
There's nothing more that I wanna do than just curl up like a baby and go to sleep after the deal is sealed.
Başka bir şey yok Yapmak istediğim Bebek gibi kıvrılmaktan daha Ve uyu Anlaşma imzalandıktan sonra.
No, it's best not to go down there at the moment.
Hayır, şu anda oraya gitmek değil.
So, there you go... oh!
Yani, işte gidiyorsun- - ah!
Maybe she thought it was cheaper to go there once a week than heat the tank.
Herkes bir tesisatçı ile büyümez.
Can I go in there and take it out?
İçeri girip, çıkartsam olmaz mı?
No, you're not going to go in there. No.
Hayır, içeri girmeyeceksin.
I dont wanna go back down there living with those motherfuckers.
Dünyadaki yavşaklarla yaşamak istemiyorum.
I don't think we can ever go back there again.
Oraya bir daha gideceğimizi sanmıyorum.
- There we go.
İşte oldu.
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48