Gordie tradutor Turco
96 parallel translation
Gordie's out, OI'Gordie just bit the bag and stepped out the door.
Gordie oynayamayacak, zavallı Gordie'nin şansı yaver gitmedi.
Can you, Gordie?
Olur mu Gordie?
- Gordie?
- Gordie?
Gordie, I got something for you.
Gordie, sana bir hediyem var.
Gordie did it.
Gordie yaptı.
That's you, Gordie, odd as a cod.
Yani sen Gordie, kek gibi tek.
You lose, Gordie.
Sen kaybettin Gordie.
Gordie loses.
Gordie kaybetti.
Old Gordie just screwed the pooch.
Zavallı Gordie iddiayı kaybetti.
- Did you read the story Gordie wrote?
- Gordie'nin yazdığı öyküyü okudunuz mu?
Gordie wrote a story.
Gordie bir öykü yazdı.
You're just a kid, Gordie.
Sen daha çocuksun Gordie.
- I can't, Gordie!
- Koşamıyorum Gordie!
You got any more, Gordie?
Daha et yok mu Gordie?
Gordie, why don't you tell us a story?
Gordie, bize bir hikaye anlatsana.
- Yeah, come on, Gordie.
- Evet, hadi anlat Gordie.
Gordie?
Gordie?
- Gordie, there's some on your back.
- Gordie, senin sırtında da var.
Maybe we should take Gordie back.
Belki Gordie'yi geri götürmeliyiz.
What's the matter with Gordie?
Gordie'nin nesi var?
I'm never gonna get out of this town, am I, Gordie?
Bu kasabadan hiç kurtulamayacağım, değil mi Gordie?
Strap on your skates, Gordie.
Patenlerini bağla, Gordie.
I traded my Gordie Howe skates for it.
Gordie Howe patenlerimi bunun için takas etmiştim.
And my dad one day bought me this brand-new helmet, signed by Gordie Howe.
Ve bir gün babam, bana bu kaskı aldı. Üzerinde Gordie Howe'un imzası vardı.
I bet if you had your Gordie Howe helmet on you'd feel better.
Gordie Howe kaskın takılı olsaydı, eminim korkmazdın.
Gordie, honey.
Gordie, tatlım.
- Gordie.
- Gordie.
Gordie. - Do you see two?
- Sen iki tane mi görüyorsun?
Now listen, Gordie's gonna be a little upset about being back home, so just be nice.
Bak, Gordie eve dönmek zorunda kaldığı için üzülmüş olmalı, ona iyi davran.
- Gordie, sit down.
- Gordie, otursana.
- Gordie!
- Gordie.
Come on, Gordie.
Haydi, Gordie.
Time for your blow job, Gordie.
Şimdi sıra sende, Gordie.
- Oh, Gordie, come on.
- Gordie, haydi.
- What, Gordie? Come on! - Betty!
- Ne var, Gordie?
Well, Gordie, maybe you're concentrating a little too hard.
Şey, Gordie, belki de kendini biraz fazla zorluyorsundur.
Gordie, honey, come on.
Gordie, tatlım, haydi.
- Oh, Gordie!
- Ah, Gordie.
Good luck, Gordie!
İyi şanslar, Gordie.
That's Irving. Then there's Gordie.
Oradaki de Gordie.
I was with a private eye named, uh, Gordie Liman.
Gordie Liman adlı bir özel dedektifleydim.
Gordie. These are my kids, man.
Gordie, çocuklarımdan bahsediyoruz burada dostum.
- Bert and Gordie like them.
- Bert ve Gordie beğeniyorlar
Gordie, you're wearing out the floor.
Gordie, döşemeyi eskitiyorsun.
- Gordie!
- Gordie!
It's OK, Gordie.
Tamam, Gordie.
- What is it, Gordie? - Well, it's been really slow around here, and I kind of dropped off an application at the Piggly Wiggly.
- İşlerin yavaşladığı bir gerçek, ve ben Piggly Wiggly'ye bir başvuru bıraktım.
Gordie Brock screwed up big time.
Gordie Brock her şeyi mahvetti.
But when Deena Brock was lying on that floor unconscious, it was Gordie Brock who called for an ambulance.
Ama Deena Brock baygın halde yerde yatarken ambulans çağıran Gordie Brock'tu.
It was Gordie Brock who stopped his wife from bleeding to death before help arrived.
Yardım gelmeden karısının kan kaybından ölmesine engel olan Gordie Brock'tu.
Gordie Howe!
Gordie Howe.