Grievous tradutor Turco
362 parallel translation
Ruediger, you seem to know quite well how I am exposed to grievous wrongs in the house of my clan!
Ruediger, klanımda ne kadar kötü şeylere maruz kaldığımı sen çok iyi bilirsin.
Comrade chief, I held this citizen for grievous bodily harm.
Yoldaş, ağır bedensel zararlar vermeyiniz.
Gustavus Adolphus... while Sweden is in the midst of a grievous war.
İsveç acılarla dolu bir savaşın ortasındayken.
And to all the saints, that I have sinned in thought, word and deed... through my fault, through my fault, through my most grievous fault.
"Ve tüm azizlere, işlediğim günahlar için, sözlen, fiilen... "... hatalarım için. "Hataların en ağırını işlediğim için."
Through my fault, through my most grievous fault.
Hatalarım için, utanç verici hatalarım için.
His ardor and daring inflicted grievous disasters upon us... but he deserves the salute which I made him... in the House of Commons in January 1942.
Onun şevki ve cesareti bize büyük facialar ve üzüntüler yaşatsa da... Ocak 1942'de Avam Kamarası'nda yaptığım konuşmadaki gibi... selamlanmayı hakediyor...
If it were so, it was a grievous fault, and grievously hath Caesar answered it.
Öyle idiyse, ağır bir suç bu ve Sezar çok ağır ödedi bedelini.
'Tis very grievous to be thought upon.
Çok üzücü bir durum bu.
Rumor it abroad that Anne, my wife... is very grievous sick.
Sağa sola, karım Anne'in çok hasta olduğunu yay.
And then you have heard the evidence of Janet McKenzie, a worthy and devoted housekeeper who has suffered two most grievous losses.
Janet McKenzie'nin verdiği ifade, büyük bir kayıp yaşamış, sevgili hanımının ölümüne tanık olmuş, sadık, kendini adamış bir hizmetçinin ifadesidir.
It was a grievous oversight on our part.
Bizim hatamız.
The enemy has made use of an inhuman bomb and is subjecting innocent people to grievous wounds and massacre.
Düşman, insanca olmayan bir bomba kullandı ve masum insanları ağır bir şekilde yaraladı ve katletti.
Because the cry of Sodom and Gomorrah is great... and because their sin is very grievous... I will go down now... and see whether they have done altogether... according to the cry of it, which has come unto me... and if not, I will know.
Sodom ve Gomorra'nın feryadı büyük ve günahları çok büyük olduğu için şimdi ineceğim ve bana gelen feryada göre hep birlikte mi yapıp yapmadıklarına bakacağım ve yapmadılarsa anlarım.
"Let it not be grievous in thy sight because of the lad..." and because of thy bondwoman.
" Çocuktan ve cariyenden dolayı gözünde kötü olmasın.
"His Majesty... " acknowledges your humble admission of many grievous errors... " for which he accepts...
" Majesteleri... yaptığınız vahim hataları tevazu ile üstlenmenizi kabul ediyor... ve bunun karşılığında... iyi niyet göstergesi olarak 100.000 sterlin ödemenizi istiyorlar.
And you caused damage to private property... ( Translating ) ... and you threatened a whole community with... with grievous bodily harm and maybe murder.
Özel mülkiyette hasara neden oldunuz bütün bir toplumu şeyle... bedensel zarar ve belki de ölümle tehdit ettiniz.
Listen. "Our informant further states " that grievous sounds emanating from the very earth " have so affrighted certain fellows employed in the digging of a well
Şunu dinle : " Haber kaynağımız daha sonraki bilgilendirmesinde toprağın derinliklerinden gelen iğrenç, korkunç seslerin kuyu kazmada görevli arkadaşlarımızı çok korkuttuğunu ve hatta bir tanesinin ölümüne delirdiğini belirtiyor.
In Page 35, the prisoner's defense... sustains that the lack of motive for the crimes of homicide and grievous bodily harm, should be investigated, considering the prisoner's personality and background, which indicate that since childhood he has led a life of suffering and ill treatment.
Sayfa 235'de, sanığın savunmasında, Jorge del Carmen Valenzuela, işlenen cinayetlerin ve verilen zararların bir nedeninin bulunmaması, sanığın kişiliğini ve geçmişini araştırma gerekliliğini doğurmaktadır. Bu da göstermektedir ki sanık çocukluğundan itibaren... sefil bir hayat sürmüş ve kötü muamelelere maruz kalmıştır.
Nelson's keen on negligence And grievous bodily harm at gray's inn.
Nelson Gray's Inn'de ihmal ve ağır yaralanmalara meraklıydı.
Through my fault, through my most grievous fault
Günahım yüzünden, elem verici günahım yüzünden...
I confess to Almighty God, the Blessed Virgin, St. Michael, St. John, and the apostles Peter and Paul, that I have sinned in thought, word and deed through my most grievous fault.
Yüce Tanrı, kutsal bakire, Aziz Michael, Aziz John... ve havariler Peter ile Paul'un huzurunda... düşünce ve eylemle, içimi acıtan... günahlar işlediğimi itiraf ediyorum.
I ask you to excuse grievous faults and errors in me for to understand this new language, this new land occupies my time with great effort.
Sizden hatalarımı affetmenizi rica ediyorum çünkü bu dili öğrenmek, bu ülkeyi tanımak çok zamanımı almakta.
Just sit down. Now, we all know you've suffered a grievous loss but you're too choked up with hate right now to make sense.
Hepimiz biliyoruz ki, büyük bir acı yaşadın ama mantıklı konuşamayacak kadar nefret dolusun.
( narrator ) At Omaha it took all day, with grievous losses, to gain a beachhead a mile deep.
Omaha'da, 1.5 kilometre içerideki bir mevziyi ele geçirmek tüm güne ve ağır zayiata mâloldu.
For the people of Caen, it was liberation - at a grievous price.
Caen halkına özgürlük, çok pahalıya mâlolmuştu.
"How vainly - -- and the thought is grievous - -- " our youth was granted us, alas!
Kibirli ve boş düşünce üzücüdür, yazık ki bizim gençlik imtiyazlı!
I confess to Almighty God, Creator of heaven and earth for Jesus Christ, his only Son to the blessed Virgin Mary to John the Baptist, to archangel Michael and the apostles Peter and Paul to all the saints and all my brothers that I have sinned, in thought, word and deed through my fault, through my fault through my most grievous fault.
Cennet ve cehennemin yaratıcısı Yüce Tanrı'mıza İsa'ya, tek oğluna Kutsal Meryem Ana'ya Vaftiz John'a, Başmelek Mikail'e ve Havariler Peter ve Paul'e bütün azizlere ve kardeşlerime günah çıkartıyorum düşüncelerimle, sözlerimle ve hareketlerimle işlediğim günahlarımı affedin, günahlarımı affedin en kötü günahlarımı affedin.
At this grievous juncture... before another bachelor falls to the blade of matrimony... here's from me and from the brotherhood of bachelors... a requiem, in the words of Mr Sanjay Malhotra
Huysuzlukları önemsemem, ama artık bekleyemem. Bu can alıcı noktada bir evliliğin daha bir bekara bıçak vurmadan önce burada ben ve bekarlar kardeşliği adına Bay Sanjay Malhotra huzurunuzda.
Meanwhile Li Xunhuan is furious and is grievous.
Halbuki Li xunhuan şimdi kederli ve hınçlı olmalı.
This is a most grievous day.
Bu, bizim en acı günümüz.
Her loss is a grievous one.
Onun kaybı acı veriyor.
My subjects will see to your punishment for this. And a grievous punishment it will be, impertinent oaf!
Bu yaptıkların için muhafızlarım seni cezalandıracaklardır ve bu çok kötü bir ceza olacak, seni terbiyesiz herif!
A grievous injustice has been perpetrated against my friends and me.
Arkadaşlarım ve bana büyük haksızlık yapıldı.
Before this gracious court now appear these prisoners to answer for the multiple and grievous savageries of the species.
Bu yüce mahkemenin karşısında, bu tutuklular... türlerinin yaptığı sayısız, acı katliamlar için ifade verecekler.
You're fixing to make a grievous error, sonny boy.
Büyük bir hata yapmak üzeresin delikanlı.
You laden men with grievous burdens, but will not touch them with one finger.
İnsanların sırtına ağır yükü yükleyip de.. kendisi parmağını kıpırdatmayanlar.
The most grievous injustices in history... have been perpetrated in the name of decency.
Tarihteki bütün ciddi adaletsizlikler... saygınlık adına yapılmıştır.
A grievous error.
Üzücü bir hata.
Sir, you have caused grievous harm to my clients and their vehicle.
Bayım, müvekkillerime ve araçlarına ağır zarar verdiniz.
We are undone by our grievous animal desires.
Vahim hayvani arzularımızla perişan durumdayız.
My fellow Americans our country has suffered a grievous loss.
Sevgili vatandaşlarım ülkemiz büyük bir kaybı yaşıyor.
I have made a grievous error.
Yaptığım hatayla sizi üzdüm.
It was an unhappy accident, but I am convinced that the lady had no intention of inflicting so grievous an injury.
Bu talihsiz bir kazaydı, ama ben inanıyorum ki kadının kasten ağır biçimde yaralamak gibi bir niyeti yoktu.
This desperate storm hath seen a grievous wrack and sufferance on most part of their fleet.
Korkunç fırtınada perişan olmuş donanmanın büyük bölümü.
It's a grievous error to still be here, Jim.
Burada olman çok üzücü bir hata Jim.
Paul Verlaine, the court finds you guilty... under Article 399 of the penal code... of grievous bodily harm and sentences you... to a fine of two hundred francs and two years imprisonment.
Paul Verlaine. Mahkeme sizi suçlu buldu. Ve sizi 399. madde uyarınca fiziksel ceza vermekten 200 frank ceza ödemeye ve 2 yıl hapis cezasına mahkum ediyorum.
In particular those relating to Mr. Wickham, which if true, would indeed be grievous, but are wholly without foundation, and which I can only refute by laying before you his connection with my family.
Özellikle Bay Wickham hakkındaki doğru olması halinde hakikaten ağır olacak suçlara karşı. Ancak tamamı mesnetsiz olan bu suçlamaları yalnızca onun ailemle ilişkisini olduğu gibi önünüze sererek çürütebilirim.
Not too grievous though, I hope.
Yine de çok kötü değildir, umarım.
I feel myself called on, not only by our relationship, but by my situation as a clergyman, to condole with you all on the grievous affliction you are now suffering under.
Hem akrabalığımız hem de din adamı kimliğimle üzüntü duyduğum bu acı durum için, geçmiş olsun dileklerimi sunmaya gelmiştim.
I almost made a grievous error.
Neredeyse çok fena bir hata işleyecektim.
The grievous events of recent days... oblige us to reflect.
Son zamanlarda yaşanan acı olaylar bizi düşünmeye zorluyor.