Güven tradutor Turco
17,976 parallel translation
- Confidence.
- Güven.
I'm not fucking around, trust me.
Seni aşağılamaya çalışmıyorum, güven bana.
Trust isn't the issue, is it?
- Sorun güven değil, değil mi?
Trust issues.
- Güven sorunları.
Cass, just... trust me.
- Cass güven bana.
Trust me.
Güven bana.
It's okay, trust me.
It tamam, güven bana.
Just trust me.
Sadece bana güven.
That is the opposite of reassuring.
Güven vericinin tam zıttı.
Nothing good can come of this, trust me.
Bu iyi bir şey değil, güven bana.
Just trust me, okay?
Bana güven, tamam mı?
The investors, I need to speak to them myself, to reassure them.
Yatırımcılarla konuşmalıyım... -... güven vermeliyim.
Trust me.
- Güven bana.
But, trust me, becoming a pilot has been a lifelong ambition of mine and I think I've found a teacher mad enough to take me on as a pupil.
Ama güven bana, hayatım boyunca pilot olmanın hayalini kurdum ve beni öğrencisi olarak kabul edecek kadar deli bir öğretmen buldum sanırım.
And faith and truth I will bear unto you, to live and die, against all manner of folks.
Tüm insanların önünde, ölene dek sana inanç ve güven vereceğim.
Ah San is great, I tell you.
San harikadır. Sözüme güven.
Trust me, and don't say a word.
Güven bana ve se çıkartma.
Trust me, we'll both know.
Güven bana ikimiz de biliyoruz.
Dude, trust me, me and Kirsten don't need any help being awkward.
Dostum, güven bana, garip olmak için hiç yardıma ihtiyacımız yok.
Cole's not finished yet.
Cole'un işi daha bitmedi. Bana güven.
- Cole. - Trust me.
- Bana güven.
Believe in me.
Güven bana.
Trust me on this, Malaya, as a woman, you have to be aware that the appearance of a situation sometimes matters just as much as the real.
Güven bana, Malaya, bir kadın olarak bazen gerçekmiş gibi duran olayların öneminin farkında olmalısın.
Trust me, there's someone in there who wants to kill you.
Güven bana, orada da seni öldürmek isteyen biri var.
I can see the boat from here.
Güven bana.
And that you chose to withhold that information from me. A decision which feels like a betrayal, not just of the covenant of trust between us and the institutions that we both represent, but of our own personal relationship.
Ve bu bilgiyi benden saklamış olmanız sadece bizim ve temsil ettiğimiz kurumlar arasındaki karşılıklı güven vaadine değil, aynı zamanda şahsi ilişkimize yapılmış
Yeah, and trust me, every possible way you're second-guessing me right now, I've already done it.
Evet, güven bana benden duyduğun bütün şüpheleri yaşadım ben de.
Trust me... he maybe be a smuggler, but he's an amazing artist.
Güven bana, o bir kaçakçı olabilir ama, çok da iyi bir sanatçıdır.
While it's true this workshop is geared toward couples, many of the principles covered here- - such as communication, trust and teamwork- - apply to all relationships.
Bu atölyenin çifteler yönelik olduğu doğru. İletişim, güven ve ekip çalışması gibi burada konuşulan pek çok şey tüm ilişkilere uygulanabilir.
I told you the IS can never be trusted.
Sana bir İnanmayan'a asla güven olmayacağını söylemiştim.
Trust me on that.
Güven bana.
You can trust me.
Bana güven.
Have trust in Daniel.
Daniel'e güven.
They dreamt of their daughter's safe return for over a decade.
On yıldır kızlarının güven içerisinde dönmesini hayal ediyorlardı.
Trust me, it's a good thing.
Güven bana, bu güzel bir şey.
I'm sorry, nobody on earth finds that sexy.
Kendine güven ve beklenmedik bir şey yap.
Trust me on this, Malaya.
Bu konuda bana güven, Malaya.
But trust me, she is not going to kill herself, and nothing is gonna change until she changes.
Ama güven bana intihar etmeyecek ve o değişine kadar hiçbir şey değişmeyecek.
Oh, trust me, it already is.
Güven bana, zaten öyle.
Take my word for it.
Sözüme güven.
Kind of a wuss!
- Güven eksikliği!
Trust me, I promise you, I'm right where you want me to be.
Güven bana, şu an tam da istediğin yerdeyim.
An anonymous tip would've seemed unreliable.
İsimsiz bir ipucu güven vermezdi.
Yeah, trust me.
Bana güven.
So, you have a little reprieve for now, but take it from me, short of faking a heart attack, there's no way to avoid the inevitable.
Şimdilik biraz rahatla, ama şu konuda da bana güven, kalp krizi numarası yapmadıkça kaçınılmaz olandan kurtulamayacaksın.
Watch... and trust me.
İzle... ve güven bana.
And they emptied the trust account.
Güven hesabında ne varsa almışlar.
Shaken confidence does not serve the client or the firm.
Güven sarsılmasının ne bize ne de müvekkile faydası olur.
And trust me, we need to find shelter.
Güven bana, saklanacak bir yer bulmalıyız.
Trust me, I-I can get through to him.
Güven bana, ona ulaşabilirim.
Trust me.
Bana güven.