Hardware tradutor Turco
1,778 parallel translation
You can get it at any hardware store and it has a sweet odor.
Onu herhangi bir hırdavatçıdan alabilirsin, orada tatlı koku da satılıyor.
Five calls in a row to hardware stores all over the city.
Şehrin her tarafındaki hırdavatçılar art arda aranmış.
Your military hardware is impressive, General.
General, askeri donanımınız oldukça etkileyici.
What if you and your mom go to the hardware store and buy some blue paint?
Annenle hırdavatçı dükkanına gidip mavi renk boya neden almıyorsunuz?
He offers to stand by his equipment, and we in return agree not to violate the integrity of the internal hardware.
O bize ürününün arkasında duracağını söylüyor ve biz ise donanımının bütünlüğünü bozarak karşılık veriyoruz.
Go to a hardware store a-and t some spackle and then...
Nalbura gidip biraz alçı alır sonra...
What about when the lights went off in the hardware store?
Peki, nalburda ışıklar kesildiği zaman ne olmuştu?
Claire Wells? She said she worked with the hardware.
Robertson'ın asistanı...
Then we'll run your hardware up the coast.
Sonra sizin malları kıyı şeridinde dağıtacağız.
Gentlemen, your hardware.
Beyler silahlarınız.
- Sporting heavy hardware.
Ağır silahlarla.
- Where'd you get the russian hardware?
- Rus mallarını nereden aldınız?
Now I told Lin we ronna have to see the guns we are risking our ass for, so I arranged to have a little hardware test.
Lin'e uğruna kıçımızı riske attığımız silahları görmemiz gerektiğini söyledim Küçük bir teçhizat testi ayarladım.
Testing hardware. What am I, a god damn prospect?
Neyim ben, aptal bir çaylak mı?
MP-5s - really good hardware, man.
MP5'ler, sağlam ekipman, dostum.
Yes, I need directions to the closest hardware store.
En yakın hırdavat dükkanına giden yolu öğrenmem gerekiyor.
I found a hardware store on Siebert Avenue.
Siebert caddesinde bir dükkan buldum.
These things were nothing more than extraterrestrial hardware.
Bu şey sıradan bi donanımdan fazlası değil
It's possible Heaven has a hardware problem.
Cennetin donanımsal bir sorunu olması muhtemel.
- I think we're past the point where moving the hardware's a good idea.
Sanırım donanımı taşımanın iyi bir fikir olduğunu artık düşünmüyoruz.
What I'm getting at is I think what we know to be John Henry, only exists as this specific collection of hardware and software...
- Varmaya çalıştığım şey bence John Henry olarak bildiğimiz şey sadece donanım ve yazılımın bu haline özgü.
The hardware is designed to terminate humans.
Donanım insanları öldürmek için geliştirildi.
Well, the hardware is still extremely expensive, and though you and I agree that this is the ticket to extending life, the clientele with the forethought and financial wherewithal is limited.
Şey, donanım hala aşırı derecede pahalı,... ve ayrıca sizinle bunun, öngörüsü ve parası olan müşterilerle sınırlı,... yaşamı uzatmanın yolu olduğu konusunda fikir birliğine varmıştık.
Lex Luthor lojacked me with some bio-tech hardware, and I had to have it sliced out.
Lex Luthor bana biyolojik bir çip yerleştirmişti. Ondan kurtuldum.
The corpses had already been collected, but deformed parts of broken hardware showed black here and there.
Cesetler toplanmıştı ama ağır makinelerin parçaları karaltılar oluşturuyordu bazı yerlerde.
The hardware he brought to the meet.
Buluşmaya getirdiği cihaz.
It started with me going in that hardware store.
İlk önce beni o mağazaya götürdü.
These new robots and rest of hardware... - Daddy!
Bu yeni robotlar donanımların kalıntıları...
And rest of hardware... - Daddy!
Ve geri kalan donanım...
And apparently, Mr. Busgang has some major hardware problems.
Öyle görünüyor ki, Bay Busgang'in büyük donanımsal sorunları varmış.
Hardware shop in Ferriday's got the part we need.
Ferriday'deki nalburda aradığımız parça varmış.
All right, Chaos. I'm gonna get the triggers for these things at Ace Hardware. Keep an eye on this stuff.
Bu patlatıcılar için, kablo alıp geleceğim bunlara göz kulak ol.
I want Gibson back in our custody so we can find out how our hardware was compromised.
Gibson'ı yakalamak istiyorum ki aygıta nasıI girildiğini öğrenelim.
Try to get their hardware back.
Aygıtlarını almak için.
So, anyway, every time I'm in the hardware store and I pass by the stud-finder station, they always go off.
Ne zaman hırdavatçı dükkanının yanından geçsem her zaman öterler.
There's a hardware key in a desk in Office 237.
Orada, 237 numaralı ofisin masasında bir anahtar duruyor.
If anything goes wrong... I'm gonna knock it out and throw the hardware key down to you.
Eğer bir şeyler yanlış giderse, kırıp..... anahtarı sana atacağım.
- That's an impressive piece of hardware.
Etkileyici bir donanım.
- I just finished stealing... a hardware key with a agency routing code.
Üzerinde ajans kodları olan... Bir anahtarı çaldım.
Hardware key gets you in the R D area.
O anahtar seni araştırma geliştirme bölümüne sokacak,
How did you know the exact time the hardware would be stolen?
Çalınacak ekipmanların kesin saatini nasıl biliyorsun?
We'll need some proper hardware.
Adam akıllı silahlara ihtiyacımız var.
A hardware store. A real estate agency. The local paper.
Nalbur, emlakçı, yerel gazete- -
Maybe we can track it to a hardware store or an internet site.
Oradan satıldığı nalbura ya da internet mağazasına izini sürebiliriz.
- So why did we come out here instead of just go to the hardware store?
Neden nalbura gitmedik de buralara kadar geldik?
- I don't want the lumber in the hardware store.
Nalburdaki keresteyi istemiyorum da ondan.
Is it okay if we stop by a hardware store?
Bir hırdavatçıya uğrasak olur mu?
It's impossible to put this much turbocharged hardware into one person.
Bu kadar yüksek güçte cihazı bir kişiye takmak imkansız.
It? Because of the large collar and hardware.
Sadece koyu kapatıcın ve boncuk kolyen.
It has to be hardware.
Donanımla ilgili olmalı.
Get this thing on film before your artist starts itching for her hardware again.
Kadın kıyafeti hakkında mızmızlanmaya başlamadan bitir şu klibi.