Hateful tradutor Turco
486 parallel translation
Because you guys were so hateful.
Kendini ne sanıyorsun?
She died on her way walking back home. And watching the way the three of you acted after she died... you guys were just so hateful.
Yaptığınızı görünce sizden nefret ettim.
I think the whole business is hateful.
Bence tüm bu iş nefret uyandırıcı.
Hateful enemies.
İğrenç düşmanlar.
Scarlett's hateful! Making us work in the fields...
Scarlett'tan nefret ediyorum, bizi tarlada çalıştırıyor...
Ashley's so mean and hateful!
Ashley çok kötü ve kaba biri!
Scarlett's hateful... building that new house just to show off! And even taking our servants!
Scarlett nefret dolu, sırf hava atmak için ev yaptırıyor hizmetçilerimizi bile bizden alıyor.
It's only since we came to this hateful, horrible house... that everything's changed.
Bu nefret dolu ve korkunç eve geldiğimizden beri her şey değişti.
It was rude, hateful.
Kaba ve iğrençti.
This hateful war.
Kahrolası savaş!
Oh, why is she so cruel and hateful?
Niye bu kadar acımasız ve öfkeli?
- A vicious, hateful old woman... who never did anything for anybody.
- Nefret dolu, kötü bir ihtiyardı. Kimseye hiçbir iyilik yapmadı.
You're hateful!
İğrençsin!
Selfish and hateful!
Bencil ve iğrençsin!
They sound damned mean and hateful.
Hepsi de kızgın ve kin dolu.
Has such a hateful thing ever been uttered by a human before?
Böylesine nefret dolu bir şey hiç daha önce bir insan tarafından dile getirildi mi?
I suppose he is, but what makes soldiers great is hateful to me.
Herhalde öyledir, ama askerleri müthiş kılan şey benim içimi nefretle dolduruyor.
- No, that Viking, that miserable, hateful Viking.
Hayır. O Viking, o aşağılık sefil viking.
You know, Cary, as well as I do that situations like this... bring out the hateful side of human nature.
Sen de benim kadar biliyorsun, Cary. Bu gibi durumlar insan doğasının nefret yönünü ortaya çıkarır.
Moreover, urge his hateful luxury... and bestial appetite in change of lust... which stretched unto their servants, daughters, wives... even where his raging eye or savage heart, without control... lusted to make his prey.
Ayrıca, gözü dönmüş, kudurmuş, vahşi bir hayvan gibi, doymak bilmez şehvetiyle, hizmetçilerinizin, kızlarınızın, karılarınızın namusuna göz dikmişti, de. Nasıl bir kadın avcısı olduğundan söz et.
Have you any idea how hateful you can be when you put your mind to it... which is all too often?
Bunu kafana taktığın zaman senden ne kadar nefret ediyorum biliyor musun?
Monstrous shadows that say hateful things.
Feci şeyler söyleyen korkunç gölgeler şeklinde.
A hateful husband and an almost ridiculous lover.
Nefret dolu bir koca ve neredeyse saçmalık derecesinde bir sevgili.
Oh, hateful lemon!
Nefret dolu Iemon!
This hateful gossip!
Bu iğrenç bir dedikodu!
- I'll be exhausted, irritable and hateful.
Yorgunluktan canı çıkmış, asabi ve çekilmez olacağım.
I do hateful things for which people love me, and I do lovable things for which they hate me.
İnsanlara beni sevdiren iğrenç şeyler yaparım. Ve de onları benden nefret ettiren hoş şeyler yaparım.
The same dissension, the same belligerence, the same feuding, until you are 10,000 times more abominable in the eyes of God than the most hateful, venomous, violent, vicious...
Aynı ihtilaflar, aynı münakaşa, aynı düşmanlık, ta ki siz tanrı'nın gözünde en iğrenç, en ahlaksız en düşmanca, en günahkar, olana kadar...
It was not I who stooped to use the symbol of the cross to pin the hateful charge of rape on a dead white boy to save this man!
Haçı bir suçluyu idamdan kurtarmak, için, ölü beyaz bir çocuğun boynuna takan da ben değilim!
He's so hateful.
İğrenç bir adam.
Oh, what a hateful, what a grumpy old governess you have.
Ne kadarda kötü, aksi bir dadınız var sizin.
So hateful!
Vay namussuzlar vay!
- You're hateful!
- Düşüncesizsin.
You're hateful.
Sen çok kötü durumdaydın.
How hateful he's being.
Nasıl da kin püskürüyor!
Down past the chewed rock tunnels of the hateful grablins, who kill and eat only for spite.
Sadece kin için öldürüp yiyen menfur grablinlerin parçalanmış kayalık tünellerinden geçti.
Insensitive and hateful.
Duyarlı ve nefret dolu.
- Malignant, hateful.
- Kötü, nefret dolu.
People thinking that way were wrong sometimes hateful, usually stupid, but always, always wrong.
Böyle düşünen insanların nefret dolu veya aptal, ama her zaman haksız olduğunu söyledik.
Instead of sucking hateful samurai blood she preferred to love you and go to hell
Nefret dolu samuray kanı emmek yerine seni sevmeyi seçti ve sonuç olarak cehenneme yollandı.
Hateful...?
Nefret dolu mu?
They're hateful.
Hasetler.
My name is hateful to myself because it is an enemy to thee.
Nefret ediyorum adımdan. düşmanın olduğu için.
Tell me, that I may sack the hateful mansion!
Söyle de paramparça edeyim orayı.
Beat the hateful Tahei with the money.
O nefret dolu Tahei'yi paranla ez.
Do you remember those hateful sects, the Adamites and Nicolites, who shared one another's wives, and indulged in debauchery!
Şu iğrenç tarikatları hatırlıyor musun ;.. ... Adamitler ve Nicolitler. Onlar ki karılarını paylaşıp sefahat alemlerinde debeleniyorlardı.
The thought of a house and furniture of my own is hateful to me.
Kendime ait bir ev ve mobilyalar fikrinden nefret ediyorum.
I won't name any names, but they were hateful people, people who were hoping for the cruelest of sentences, who were hoping I'd be killed immediately, who didn't think I should even be allowed to defend myself.
İsim vermeyeceğim ama kin dolu insanlardı. Bu insanlar en acımasız cezaların verilmesi ve derhal öldürülmem için dua ediyorlardı. Yine bu insanlar kendimi savunmaya hakkımın olduğunu bile düşünmüyorlardı.
Not just old, but hateful.
Oldukça kartaloştur, hem de gıcığın tekidir.
Hateful!
Kesinlikle! 8.Mart.2013'Mordoğan İğrenç!
You really are the smuggest and most hateful man.
Gördüğüm en kendini beğenmiş ve kaba adamsın.