Havoc tradutor Turco
645 parallel translation
[gasps] However, something is wreaking havoc with their brainwaves and blood pressure.
Ancak, bir şey beyin dalgaları ve kan basınçlarını alt üst ediyor.
Frankenstein's monster must never wreak havoc again.
Frankenstein'ın canavarı bir daha asla hasara yol açmamalı.
Once the havoc is over, every mother's son will try to climb aboard our ship.
Yıkım geçtiğinde canlı kalan her insanoğlu gemiye binmek için her şeyi yapacaktır.
He sends his tanks in, pushes up this corridor and, with his infantry, fans out and creates havoc with our inner defences.
Tanklarını gönderir, bir koridor açar... ve sonra piyadelerle yayılıp iç savunmamıza ciddi zarar verebilir.
Night after night, through May and June, bands of desperate men went out from Tobruk to spread havoc, confusion and fear among the enemy.
Zırvalamayı kes. Haydi gidelim. Mayıs ve Haziran ayları, geceler boyunca
All pity choked with custom of fell deed. And Caesar's spirit, ranging for revenge, with Ate by his side come hot from hell, shall in these confines with a monarch's voice cry "Havoc!" And let slip the dogs of war.
Acıma duygusunu boğacak işkence alışkanlığı ve kanına kan isteyen Sezar'ın ruhu alıp cehennemden alev alev gelen azgın öç tanrıçası Ate'yi yanına "Öldürün!" diye bağıracak her yanda o haşmetli kral sesiyle ve salacak savaş köpeklerini ortalığa sarsın diye dünyayı bu pis cinayetin kokusu inim inim mezar dilenen insan cesetleriyle birlikte.
Either way it brings havoc.
Her iki şekilde de zarar getiriyor.
Aging wreaks havoc with every one of our systems :
Yaşlanma sebepleri her bir hücremizde dolaşıyor :
It plays havoc with me drum skins.
Beni böcek gibi ezer.
Yesterday, without apparent cause or reason, they wrought total havoc.
Dün, bir sebep olmaksızın alt üst oldular.
When I saw what havoc that I wrought... my poor old knees went to water.
Yaptığım ziyanı görünce, içim parçalandı.
You are causing havoc on all sides.
Her yere zarar veriyorsun.
If we must, we can raise havoc with them for a year.
Eğer mecbur kalırsak, bir yıl boyunca onlarla mücadele edebiliriz...
I longed to thrash out, to tear down, to destroy and annihilate to ravage, wreak havoc and plunder.
Saldırmak, parçalamak, yok etmek, paralamak bağırıp çağırıp yağmalamak istiyordum.
The symbol of the havoc the mad craze that's sweeping the world.
Zararın simgesi dünyayı silip süpüren çılgınlık.
You bring havoc and chaos to everyone, but why to me?
Herkese yıkım ve kaos getiriyorsun, ama niye bana? Niye ben?
Bogdanski is really wreaking havoc on that Mean Machine team.
Bogdanski, Mean Machine üzerinde hep tahribat yapıyor.
Your Majesty, your council meets today in solemn session to urgently discuss the terrible havoc wreaked by the monster all over the countryside.
Majesteleri, meclisiniz bugünkü resmi oturumunda canavarın bütün kırsal kesimde yarattığı korkunç kargaşayı acilen tartışmak için toplandı.
No more raising havoc here about your mama.
Artık annenle ilgili sorun çıkarma.
You use him to stop this bloody havoc, right?
Bu katliamı durdurmak için kullan, tamam mı?
Mind you, it plays havoc with the lawn.
Daha iyisi olamazdı.
Was that June Haver or June Havoc?
O June Haver'mıydı yoksa June Havoc'mu?
That fire in Rok's core played havoc with the brain functions.
Rok'un belleğindeki yangın beyin fonksiyonlarını etkiledi.
The Kobayashi Maru scenario frequently wreaks havoc with students and equipment.
- Şu Kobayaşi Maru senaryosu öğrencileri ve ekipmanı sürekli hırpalıyor.
Plays havoc with my sinuses.
Sinüslerimi tahrip ediyor.
You got yourself an intelligent rat, he'll snatch the food from the trap... eat it and run around here creating general havoc.
Senin başındaki zeki bir sıçan, yemeği çalacak yiyecek ve burada hasara neden olacaktır.
They managed to infiltrate the SAC bases in the Midwest, several down in Texas, and wreaked a hell of a lot of havoc.
Teksas'ın içlerine kadar Orta Batı'daki hava üslerine sızmayı başardılar ve büyük zarar verdiler.
You can't play havoc with us again, Spyro.
Bize yine zarar veremeyeceksin, Spyro.
Wreaked havoc on man, beast and crops.
Hıncını insanlardan, hayvanlardan ve üründen çıkardı.
We're looking at natural assets that will play havoc with the strike zone.
Vuruş bölgesinde zorluk çıkacak doğal kaynaklar var burada.
In Japan, as Princess Tamamo... he caused great havoc at court.
Japonya'da, Prenses Tamamo kimliğiyle sarayda büyük bir kargaşa çıkarmış.
Can this mammoth Russian, nicknamed the Siberian Express, wreak havoc among the professional heavyweight ranks?
Lakabı Sibirya Ekspresi olan bu dev Rus, profesyonel ağır siklet sırasını değiştirebilir mi?
She's powerful, but can only wreak havoc in a century.
Çok güçlü ama yüzyılda bir zarar verebilir.
Don't wreak havoc anymore.
Artık kimseye zarar vermeyin.
Thus Scotland Yard and that poor misguided fool Lestrade would foolishly believe that the case was closed, leaving the true villain free to wreak havoc with the economy of the Empire.
Böylece, Scotland Yard ve zavallı yanlış yönlendirilmiş Lestrade... davanın kapandığına inanacak ve asıl suçluları, imparatorluk ekonomisini çökertmek için rahat bırakmış olacaktı.
It's wreaking havoc on our nervous systems.
Sinir sistemlerimizde tahribat yaratıyor.
Boy, these gusty winds appear to be playing havoc with that giant nutcracker float.
Vay canına, rüzgar, dev fındıkkıran balonlarını hasara uğratıyor.
Gorgeous women create havoc!
Çok güzel kadınlar hasar açıyorlar!
Try to work magic, not havoc.
Sihirbazlık yap, zor kullanma.
You'll berth forward, you'll work hard, you'll keep sober... and you'll wait until I gives the word, then cry havoc.
Sabredecek, sıkı çalışacak, ayık kalacak benim lafımı bekleyecek ve harekete geçeceksin.
He'll wreak havoc on our village If we let him wander free
Köyümüze çok zarar verecek, Eğer serbest dolaşmasına izin verirsek.
If you'd perhaps reassure her that Wilstadt has been spared the havoc of war.
Belki WöIstadt'ın savaşın korkunç yıkımından etkilenmediğini söyleyerek... onun endişelerini giderebilirsiniz.
You'll see when you start wreaking havoc like me.
Ortalığı benim gibi dağıtınca anlarsın.
At best you'll impede due process and create legal havoc.
Taş çatlasa, yasal işlemleri geciktirecek ve hukuki karışıklık yaratacaksın.
"Cry'Havoc! 'and let slip the dogs of war."
"Nara at ve savaş köpeklerini özgür bırak!"
He " d wreak havoc among the peop / e, and the red devi / wou / d save them.
Ortalığı yakıp yıkacakmış, ve kırmızı canavar da onları kurtaracakmış.
I'm not letting young punks create havoc in my course.
İpsiz sapsızlar için dersimi karıştırmak pek sorun olmaz.
Chaibat, you dare come to my place and wreak havoc!
Tsay Ba, evime gelip yıkmayı nasıl cesaret edebilirsin?
Everywhere he's gone he's created havoc.
Gittiği her yeri cehenneme çevirdi.
Cry havoc, and let loose the dogs of war!
Onları mahvedin ve savaşın vahşetini gösterin!
Cry havoc!
Mahvedin onları!