He's a good boy tradutor Turco
411 parallel translation
I Swear, Underneath It All, He's Still A Good Boy.
Yemin ederim, özünde iyi bir çocuk.
It's a fine thing that my boy, Patrick, is finally hearing something that's good for his soul and he's liking it.
Oğlum için iyi bir şey Patrick. Sonunda ruhunu rahatlatacak güzel şeyler duyuyor ve hoşuna gidiyor.
Then his friends brought the boy David to him for he was a... cunning player on the harp and a good voice sang out of him.
Dostları krala Davut'u getirmişler çünkü Davut, arp çalmakta ustaymış ve çok güzel şarkı söylermiş.
He's a good boy.
O iyi bir çocuk.
He's a bad boy, but a good son
Kötü bir çocuktur ama iyi bir oğuldur.
He's a good boy, miss.
İyi biridir aslında.
Luther means he wants to be a good boy.
Luther, iyi bir çocuk olmak istediğini anlatmaya çalışıyor.
Well, he's a good boy, and he's bright.
İyi çocuktur. Çok da zekidir.
He's a good boy. I love him like my own son.
O çok iyi bir çocuk ve öz oğlum kadar seviyorum.
- He's a good boy.
- İyi bir çocuktur.
He's a little wild, like all kids, but he's a good boy.
O'da diğer çocuklar gibi küçük haraketli, ama iyi bir çocuk.
He's a good-looking boy, isn't he?
Yakışıklı çocuk, değil mi?
Fausto's a good boy. He's just a little fickle.
O iyi bir çocuk, yalnızca biraz haşarı.
Look what he's done to himself, such a good-looking boy.
- Ne güzel uydu! - Dolgusu eksik işte.
He's about 30, well built, a good-looking boy with a temper.
30 yaşlarında, iri yapılı, yakışıklı, biraz da sinirli.
He's a good-Iooking boy, Roberto, isn't he?
Roberto çok yakışıklı bir çocuk, değil mi? Ondan hoşlanıyor musun?
He's a good boy but he's weak and easily influenced, and therefore he should have a wife of his own faith.
İyi bir çocuk. Fakat zayıf ve kolayca etkilenebilir, bu yüzden kendi inancına sahip bir eşi olmalı.
He's a good boy, but stubborn as a mule.
İyi bir çocuktur ama bir katır kadar inatçıdır.
He's a good boy, Coaley.
Coaley, iyi bir çocuktur.
He's a good boy.
O iyi birisi.
He's a good boy.
Ama şunu iyi bil... İyi çocuktur.
Well, he's a nice boy but he's never been good at games.
Evet o iyi bir çocuk ama oyunlarda hiçbir zaman iyi olmamıştır.
He's a very good boy and he wanted to come too.
Kendisi iyi bir çocuk. Bizimle o da gelmek istedi.
He's a very good boy. He takes orders over the telephone.
Telefondan siparişleri alıyor.
He's a tall, good-Iooking boy.
Uzun boylu, yakışıklı.
- I'm his mother and he's a good boy.
- l'm his mother and he's a good boy.
He's a good boy.
Akıllı bir çocuktur.
He's a good boy now, all settled down.
Şimdi uslu bir çocuk, düzgün bir hayat sürüyor.
He's a good old boy.
İyi bir çocuk.
He's a good boy.
- İyi bir çocuktur.
He's a fine boy, good family, plenty of money.
İyi bir çocuk, ailesi iyi, yığınla paraları var.
Let him learn the errors of his way, and that a bad boy doesn't deserve such a good mum and dad as he's had.
Bırakalım da gittiği yolun hatalarını ve onun gibi kötü bir çocuğun sizin gibi iyi bir anne ve babayı haketmediğini anlasın.
He's a good old boy, ain't he?
İyi bir adam.
He's a good boy and an expert carpenter.
iyi çocuktur! eli işe yatkın!
He's been in uniform nine months but he's a good boy.
Dokuz ay önce başladı, ama iyi bir çocuk.
He's our boy now, we give him a good home, and he has all the love he'll ever need.
- O artık bizim çocuğumuz. Burada, ihtiyacı olan sevgiye kavuştu.
He's a good boy!
O iyi bir çocuktur.
Hey, that Bobby Judge, he's a good boy.
Hey, Bobby Judge, iyi bir adam.
But he's a good boy, Daddy.
Ama o iyi bir çocuk baba.
Gedya is a good boy, yet he's poor, he has no means.
Gedya iyi bir çocuk, yine de zavallı, yani o parasız.
You should he thankful that you have a good home, my boy.
- İyi bir evin olduğu için minnettar olmalısın oğlum.
He's a good-looking boy.
Gayet yakışıklı bir adam!
Oh, wonderful boy! Yeah, he's a good boy.
Pek de usluymuş.
My son, Anthony, he's a good boy.
Oglum Anthony aslinda iyi bir çocuk.
He's a good boy but a little mixed up.
Iyi bir oglan ama biraz kafasi karismis.
If you think he stays in bed like a good boy while you're working you've got another thing coming.
Sen çalışırken onun yatakta bir hanım evladı gibi yattığını sanıyorsan başına bir şey gelecek demektir.
He meets a good-looking boy, who takes the man's arm right away.
Hoş görünümlü bir gençle karşılaşır. Çocuk hemen adamın koluna girer.
He's a good boy.
İyi bir çocuk.
He's a very good boy.
o çok iyi bir genç.
He's a good boy.
Çok iyi bir köpeksin.
He's a good boy.
İyi çocuktur.
he's an idiot 170
he's a doctor 159
he's a liar 128
he's an architect 23
he's awake 133
he's a 342
he's all 26
he's alive 845
he's an animal 43
he's a good man 366
he's a doctor 159
he's a liar 128
he's an architect 23
he's awake 133
he's a 342
he's all 26
he's alive 845
he's an animal 43
he's a good man 366
he's an asshole 70
he's an engineer 17
he's an actor 55
he's an angel 27
he's an alien 17
he's all yours 283
he's an ass 27
he's an old man 43
he's an artist 66
he's angry 68
he's an engineer 17
he's an actor 55
he's an angel 27
he's an alien 17
he's all yours 283
he's an ass 27
he's an old man 43
he's an artist 66
he's angry 68
he's an 20
he's adorable 75
he's all right 417
he's an expert 18
he's an assassin 16
he's an adult 32
he's a hero 86
he's a good guy 247
he's an ex 66
he's a cop 152
he's adorable 75
he's all right 417
he's an expert 18
he's an assassin 16
he's an adult 32
he's a hero 86
he's a good guy 247
he's an ex 66
he's a cop 152