He's good at it tradutor Turco
239 parallel translation
Or maybe it's because he was so good at what he was doin'.
Belki de, işini çok iyi yaptığındandır.
When he's taken at random and shot... his next-door neighbor will think, "It does a man no good to obey."
Onun komşusuda düşünecek, "İşbiliği yapmak iyi bir şey değil."
It's good he's dead, at least we can get a good look at him.
Şanslı öldü! Gerçekten iyi bir görüntü elde edebiliriz.
He's awfully good at that sort of thing, although he hates to admit it.
O bür türlü şeylerde son derecede iyi, kabul etmek istemese de.
And the worst of it is he's so good at everything.
En kötüsü bu ya, her şeyi iyi yapıyor.
If he's a hypocrite, he ought to be a good one and not get caught at it.
İkiyüzlü biriyse bunda iyi olmalı ve yakalanmamalı.
He's good at it
O daha iyi yapıyor hem.
It's not his fault he can't get to bed at night because he got a bunch of crazy, loudmouth, good-for-nothing people, running their mouths in what's supposed to be his bedroom after 10 : 00 at night.
Gece 10'dan sonra yatağında olması gereken bir çocuğun bir sürü manyak ve işe yaramazın gevezelikleri yüzünden gecenin köründe uyumak zorunda kalması kendi suçu değil.
And Jim said he didn't care too much for it neither so we both skedaddled down out of there and to this day I ain't never had a good look at the Rocky Mountains.
Jim ise abartılacak bir şey olmadığını söyledi sonra ikimiz de oradan ayrıldık ve bugüne kadar da Rocky Dağları'na hiç ısınamadım.
I'm new at this job, but it's not good to talk that way to a US senator, even if he is an idiot.
Sayın bakan, ben bu işte henüz yeniyim, Ancak bir senatörle bu şekilde konuşmak doğru değil - adam aptal olsa bile.
And he's darn good at it.
Ve pislik herif bu işte çok iyi.
It's a good idea, Jim, but anyone looking at him can tell he's healthy.
Ona bakan herkes sağlıklı olduğunu görebilir.
I give him a good luck charm, my beautiful blanket, and he thinks it's at the library.
İyi şans getirsin diye güzel battaniyemi veriyorum ve o kütüphanede unutuyor.
He's gettin'at it real good.
Karınla arası çok iyi.
He's damn good at it.
Çok da iyi beceriyor.
He's very good at it.
Çok iyi oynuyor.
He's good at it.
Çok başarılıdır.
He bought it at the convenience store but it's good whiskey anyway right?
Ucuzluk pazarından aldık ama yine de iyi viskidir.
The main thing is to whimper and cry at first when he starts, but then you've got to act like it feels good.
Asıl önemli olan ilk başladığı zaman... inlemek ve ağlamak... ama sonra hoşuna gidiyor gibi davranmalısın.
He's good at it.
O işte iyi mi.
He's a good guy at heart, even if none of you can see it.
Hiçbiriniz farkında olmasanız da çok ama çok iyi bir insandır.
He's good at it.
- Güzel. Scrabble'da çok iyidir.
He's really quite good at it.
Bu işte oldukça iyidir.
He's quite good at it, don't you think?
Bu işte epey başarılı, öyle değil mi?
I'm sure he's good at it, but I'm worried.
Onda çok iyidir eminim, ama endişeliyim.
- He's eight. - He's good at it.
- O sadece sekiz yaşında.
Gambling is the finest thing a person can do if he's good at it.
Kumar, yalnızca bu işte çok becerikliysen oynanmalıdır.
- No, he's very good at it, and it's a growing business.
- Hayır, O bunda çok iyi ve bu da gelişen bir iş kolu.
He seems to be a good person... captured by Maria's intense passion... which often springs forth to surprise me at any moment... captured by her beauty and seductive charms... and, most likely, captured by his own need... to suck love from those who are too wounded to give it freely.
Onun güzelliğinin ve baştan çıkarıcı cazibesinin esiri. Daha büyük olasılıkla, sevgisini özgürce veremeyecek kadar yaralı olan birinden sevgi görme ihtiyacının esiri. Bu adamı tanıyorum.
And he's very good at figuring out when a conspiracy is taking place... and tracking it back to its source.
Ayrıca yapılan komploları ortaya çıkarmakta ve kaynaklarını bulmakta çok başarılı.
He sets them up to detach themselves from their emotions, and he's very good at it. Where'd you get this tape?
Avukat bir hafta ağladı.
Look at him. He's gonna do something, and you know it's gonna be good.
Baksana, bir şeyler yapacak ve baya sağlam olacak...
He's just not particularly good at showing it.
Sadece bunu göstermekte pek başarılı değil.
He's very good at it.
Bu konuda çok usta.
And worse, he's good at it. Listen, kid.
İşin kötüsü, bu konuda iyi de.
- But he's so good at it.
- Ama işinde iyi.
Yeah, he's good at it, but we gotta break through that shit.
Bunun üstesinden gelmeliyiz.
- at one end man destroys nature, and at the other he tries saving it.Good thing there are guys like him.
- Bir yandan insanlık doğayı mahvederken bir yandan o kurtarmaya çalışıyor. Onun gibi adamların olması ne iyi
i don't know your nurseryman, but looking at his dad's business, it shows he's a good guy.
Sizin fidanlıkla n'aptığınızı bilmiyorum ama babasının işine bakınca onun iyi birisi olduğunu anlıyorum.
There has to be good faith at least. It's a nursing home.Where is he going to go?
En azından, iyi niyet olmalı.
It seemed like a good idea at the time, but now that he's on his way, I don't really know why I invited him over.
O sırada iyi bir fikir gibi gelmişti ama şimdi buraya doğru geliyor ve onu neden davet ettiğimi bilmiyorum.
He's good at it, apparently.
Görünüşe göre, bu işte iyi.
He's only good at terrorizing his flunkies and cheating bankers... /... and on taxes... Pathetic. That's what it is.
Acınacak halde!
Look over at Silent Bob and see if he thinks it's a good idea... to whip your dick out.
Sessiz Bob'a bir bak. Sence o aletini çıkarmanın iyi bir fikir olduğunu düşünüyor mu?
Sure, he tops it off in seconds what takes me weeks to get good at.
Benim haftalarca çalışıp yaptığım şeyi yapması birkaç saniyesini alıyor.
- It's what he's good at.
- Neden yapmasın ki? En iyi yaptığı şey.
You know, not that I would encourage it, but the way he was looking at it, that's good, right? He's like a little man.
Bak, onu teşvik etmek için değil ama küçük bir adam gibi bakıyordu.
Could be our guy, but he was good at it, ran away before anybody could see him.
Bizimki olabilir ama çok iyiymiş. Kimse göremeden kaçmış.
He's really good at it.
çok becerikli.
Just'cause he's good at it doesn't make it true.
Bu konuda iyi olması gerçek olduğunu göstermez.
He's good at what he does. I admit it.
Yaptığı işi iyi yapıyor kabul ediyorum.
he's good 653
he's so cute 178
he's my uncle 44
he's mine 293
he's my husband 167
he's dead 3015
he's so handsome 49
he's got a gun 260
he's doing okay 17
he's my baby 20
he's so cute 178
he's my uncle 44
he's mine 293
he's my husband 167
he's dead 3015
he's so handsome 49
he's got a gun 260
he's doing okay 17
he's my baby 20
he's gone 2224
he's my brother 335
he's my best friend 106
he's an idiot 170
he's back 468
he's a doctor 159
he's my dad 94
he's my cousin 54
he's my man 22
he's so hot 26
he's my brother 335
he's my best friend 106
he's an idiot 170
he's back 468
he's a doctor 159
he's my dad 94
he's my cousin 54
he's my man 22
he's so hot 26
he's a liar 128
he's an architect 23
he's coming for you 27
he's coming 800
he's a good boy 135
he's my hero 20
he's so beautiful 30
he's so little 16
he's awake 133
he's a 342
he's an architect 23
he's coming for you 27
he's coming 800
he's a good boy 135
he's my hero 20
he's so beautiful 30
he's so little 16
he's awake 133
he's a 342