English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ H ] / He's got a pulse

He's got a pulse tradutor Turco

79 parallel translation
He's got some fever and his pulse is a little low.
Ateşi var, nabzı da biraz zayıf.
He's got a pulse.
Nabzı geri geldi.
- He's got a pulse.
- Nabzı atıyor.
- He's got a weak pulse.
- Zayıf bir nabzı var.
He's got a pulse.
Nabzı atıyor.
- He's got a pulse!
- Nabzı atıyor!
Look, he's got a chance, I felt a pulse.
Bak, Bir şansımız var kalbinin attığını hissettim.
He's got a good pulse.
Birkaç kaburgası kırık ve ayak parmaklarını oynatabiliyor.
He's got a weak carotid pulse.
Karotit nabız zayıf.
He's got a faint pulse.
Zayıf bir nabzı var.
He's got a weak pulse!
Nabzı zayıf!
Wait a minute! He's got a pulse!
Bir saniye Nabzı atıyor.
He's barely got a pulse.
Nabzı çok zayıf.
I dunno. lf he's breathing, he's got a pulse, ain't he?
Bilmem. Soluyorsa, nabzı atıyor demek değil midir?
The fact that he's got a pulse ties him to the scene of the crime.
Avuç izinin suç mahallinde olması dışında!
He's got a pulse.
Nabızı atıyor.
- He's got a pulse, 130, BP, 90 / 60.
- Nabzı var, 130, kan basıncı, 90 / 60.
- He's got a pulse.
- Nabzı var.
He's got a pulse.
Nabız var.
He's got a pulse.
O nasıl?
He's responding, he's got a pulse and he's breathing.
Burada, cevap veriyor, nabız normal nefes de alıyor.
He's got a pulse of 120.
Nabzı 120.
He's got a pulse!
- Nabzı var!
- He's got a rhythm, a pulse and a BP.
- Kalp ritmi, nabız ve kan basıncı var.
He's cold. But I got a pulse.
Soğuk ama nabzı atıyor.
Wait, he's got a rhythm and a pulse.
Dur. Kalp ritmi ve nabız var.
He's alive, I got a pulse.
Yaşıyor, nabzı atıyor.
- He's got a pulse. 100 of lido.
- Nabız var. 100 miligram Lidocaine.
All right, he's still got a pulse.
Pekâlâ. Hala nabzı atıyor.
He's still got a pulse.
Hala nabzı atıyor.
Well, he's got a strong "pulse..."
Nabzı güçlü.
He's got a faint pulse. ... until further instructions.
- Lütfen, ikinci bir uyarıya kadar yerlerinizde kalmanız isteniyor.
He's still got a pulse.
- Hâlâ nabzı var.
He's got a good pulse.
Nabzı iyi.
- [Richard] He's barely got a pulse.
- Nabzını zor alıyorum.
- He's got a pulse. Frank?
Nabzı atıyor.
- He's barely got a pulse, man.
- Nabzı çok zayıf dostum.
Okay, well, let's get him upstairs while he's still got a pulse.
Hala nabzı varken onu yukarı götürelim.
But when he's got a few drinks in him, he'll bang anything with a pulse and facial hair.
Ama biraz sarhoş olduğunda, nabzı atan her canlıyla yatar o.
He's got a pulse.
Yaralarını değerlendirebilir misin?
He's barely got a pulse!
Nabzı yok denecek kadar az.
He's got a weak pulse.
- Nabız zayıf.
He's still got a pulse, but it's weak.
Nabzı halen atıyor ama zayıf.
He's got a pulse but it's thready.
Nabzı atıyor ama zayıf.
He's got a pulse...
Nabzı var.
He's got a weak pulse and lost a lot of blood.
Nabzı zayıf, çok kan kaybetmiş.
He's got a weak pulse.
- Nabzı zayıf. - Ama neden?
He's got a weak pulse.
Kalp atışı zayıf.
He's got a pulse.
Nabız geldi.
He's got a pulse, but he's lost a lot of blood.
Nabzı atıyor ama çok fazla kan kaybetmiş.
He's got a pulse.
Nabzı geldi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]