He's in charge tradutor Turco
579 parallel translation
In season two, Derek definitely has more responsibility, having to be in charge and responsible for these three lives that he's kind of, I guess, in a way created.
Başa geçiyor ve bir şekilde yarattığı bu üç kişinin hayatından sorumlu hale geliyor.
Kent's got ahold of every ranch in the valley... and he wants to charge two bits for every head of cattle.
Kent vadideki bütün çiftlikleri ele geçirmiş... hayvan başına yirmibeş sent alma niyetinde.
During the operation he was in charge of the suction pump apparatus as usual.
Her zaman olduğu gibi operasyon sırasında hava pompası cihazından sorumluydu.
In the meantime, he's in your charge.
Bu arada o senin sorumluluğunda.
He's in charge of ladies'telephone numbers.
Bayanların telefon numaralarını tutmakla görevlidir.
A magnificent right he's got to come back in his best head-of-the-family manner and start taking charge as if he'd done nothing at all.
Bu midemi bulandırıyor. Dünyanın en iyi aile reisi havasında buraya gelmeye ve sanki hiçbir şey yapmamış gibi kontrolü ele almaya hakkı yok.
He's the man in charge.
Çalışmalardan o sorumlu.
He's in charge of that department.
O bölümün sorumlusudur.
I know your papa left you in charge of things while he's gone.
Babanın giderken, her şeyin sorumlusu olarak seni bıraktığını biliyorum.
He's in charge.
O bakıyor.
Isn't he in charge of some cleanup on this side of the border?
Kendisi sınırın bu tarafında takip için görevli değil mi?
He's in charge of clearing the land.
Adayı temizlemekten o sorumlu değil mi?
I can't stop him, he's in charge.
Onu durduramam, komuta onda.
He's in charge of transportation.
Nakliyeden o sorumlu.
But he's still in charge.
Karari veren o.
This gentlemen says he's in charge of the electronic brain, Josef.
Bilgisayarın sorumlusu bu beymiş.
Majesty, he's in charge of the horses replacement.
Majeste, o atların yerlerinden sorumlu bulunuyor.
Paulo says he's in charge here. That his father involves him in everything.
Paulo anlatırken, burada büyük şef olduğunu ve babasının onun fikrini almadan hiçbir şey yapmadığını söylemişti.
He's in charge and I look like a fool.
Oynatıığınız rolden sonra, herkes ona hayran oldu. Beni de aptal yaptınız.
Now I guess he's in charge.
Galiba komuta artık onda.
He's in charge of houses near here.
Bu civardaki evlerin çoğu onun.
And he said, since it was you who put him in charge of the Building Fund, the least you can do is make up your mind about flunking the Rogers boy.
Dediğine bakılırsa, adamı inşaat fonuyla görevlendiren sen olduğuna göre, küçük Rogers'ın sınıfta kalmış olmasıyla ilgili olarak... en azından bir karar alabilirmişsin.
He's in charge in Rome.
Roma'dan görevlendirmişler onu.
Captain Ellsworth Cody is en route back to the States and the lieutenant who's now in charge is... Well, I don't want to say he's unstable, Now, what do you say?
Yüzbaşı Ellsworth Cody ülkeye döndü şu an komuta eden teğmene gelince de dengesiz demek istemiyorum ancak duygusal açıdan sağlığı pek yerinde değil diyebiliriz.
He's left me in charge.
Yetkili olarak beni bıraktı.
He's in charge of the delivery every year
Hersene, hazine nakliyesi için görevlendirilir
He's the one who called me. When the General is awa y, I'm the one in charge here.
O, senden çok benim dostum.
Tell Mr. Nightlinger he's in charge.
Bay Nightlinger'a söyle, sorumluluk onda.
He, s going to be in charge of all this group.
Lider tüm gruptan sorumlu olacaktır.
I believe he's in charge of color detail, sir.
Sanırım renk ayrıntılarından sorumlu, efendim.
He's in charge of the investigation.
Araştırmadan sorumlu.
He's in charge of confessions today.
Bugün ihbarlara o bakıyor.
He's in charge of all research at the bunker.
Sığınaktaki tüm araştırmaların başında.
Chief Inspector Dreyfus calls me, tells me to arrest Lady Litton, immediately, without a charge I call him back, I find he's not in his office.
Baş Müfettiş Dreyfus beni arıyor gidip, Leydi Litton'ı hiçbir suçlama olmadan tutuklamamı söylüyor konuşmak için onu geri arıyorum, bürosunda olmadığını öğreniyorum.
Yeah, well, he's in charge of the climb.
- O tırmanışı yönetecek.
He's in charge...
Yetki onda!
Do what the man says! He's in charge...
Adamın söylediğini yapın!
He'll take revenge on her because she's the one in charge.
Kıskançlığa gerek yok. Sırası gelince o hepimizle olacak, değil mi Elizabeth?
But it so happens that the Director in charge is to retire next year and he's anxious to find anotherappointment... a chairmanship of a quango, for instance.
Gelecek yıl emekli olacak olan.. .. genel müdürü.. .. yeni bir iş bulmak için endişeli.
He had been in charge of cataloging the astronomical monuments of Egypt.
Mısır'daki astronomik anıtların kataloglanması işinin başındaydı.
He's in charge.
Kontrol onda.
He's in charge of this case.
- Bu davanın sorumlusu. - Bir dakika.
Under his father, he was in charge of Weaving.
# Babasının yöneticiliği altında çalışırken ise, Dokumacılık'tan sorumluymuş.
He always talks to himself. He's in charge of money and parcels and letters.
Para, paket ve mektuplardan sorumlu.
Captain Henry here doesn't know it yet, but he's gonna be in charge of getting rid of those old, useless surplus Navy dive-bombers.
Kaptan Henry henüz bilmiyor, ama şu eski donanma gemilerinde, görev alacak.
He's just in charge of running touchdowns.
Gol atmak artık onun işi.
If he goes on acting like such a spoiled child, - the guy who is in charge of the dogs on the second team will have a hard time.
Eğer nöyle davranmaya devam ederse diğer ekipteki köpek bakıcısının işi zor.
He's sort of like - he's in charge of the offense.
Anlıyor musun? Hücumlar ondan sorulur.
VANESSA'S IN CHARGE UNTIL HE COMES UPSTAIRS, OKAY?
O yukarıya gelene kadar sorumluluk Vanessa'da, tamam mı?
He's dead now. He should've never left his kid in charge.
Oğlunu başa hiç geçirmeyecekti.
I get to this loco harebrain, and he tells me he's in charge of my case?
Bu kuş beyinliye geldim, görevimi ona verdiklerini söyledi.
he's in the shower 29
he's in the house 19
he's in the kitchen 33
he's in v 53
he's in the bathroom 49
he's in the hospital 85
he's insane 97
he's in a meeting 50
he's in the wind 39
he's in bad shape 31
he's in the house 19
he's in the kitchen 33
he's in v 53
he's in the bathroom 49
he's in the hospital 85
he's insane 97
he's in a meeting 50
he's in the wind 39
he's in bad shape 31