He's in the bathroom tradutor Turco
255 parallel translation
He's given four speeches already, and he's been rehearsing them in the bathroom.
Şimdiden dört konuşma yaptı, hem de banyoda prova yaparak.
He... he's in the bathroom playing with his frog.
Banyoda. Kurbağasıyla oynuyor.
- He's dead in the bathroom.
- O banyoda öldü.
Sleeping till 4 p. M. Climbing over the poor bastard trying to break the bathroom door to wash him in the tub when he's 16.
Akşam 16.00'ya dek uyuyan, zavallı çocuğun üstüne tırmanan 16 yaşındayken bile, küvette onu yıkamak için banyonun kapısını kırmaya kalkan...
He's in the bathroom.
Tuvalette.
Every morning, he jogs the 47 miles from his 2-bedroomed, 8-bathroom, 6-up-2-down, 3 - to-go-house in Reigate, to the Government's Pesticide Research Centre at Shoreham.
Her sabah iki yatak odalı, üç banyolu üç odalı evinden 75 km koşup Böcek İlacı Araştırma Merkezine gider.
Wendell can't come to the phone right now. He's in the bathroom.
Özür dilerim, Wendell telefona gelemez.
- He's in the bathroom.
- Banyoda.
He's in the bathroom.
Banyoda.
- But what's he doing in the bathroom?
- E peki napiyor o orda tuvlatte?
he's in the bathroom.
- Tuvalette!
No, he's in the bathroom, not talking.
Hayır, banyoda, konuşamaz.
If he's not in the bathroom and he's not watching television, where else could he be?
Eğer tuvalette değilse ve televizyon seyretmiyorsa nerede olabilir ki?
Now, he just had a little bit of Mrs. Bundy's cooking, and he's in the bathroom, bent over, but he's going to be fine.
Bayan Bundy'nin yemeklerinden yedi birazcık ve şu an banyoda kusmakla meşgul. Ama merak etmeyin, durumu iyi.
He's hiding in the bathroom.
Tuvalette saklanıyor.
Once, with Rassati... we didn't have any candles... and he, half crazy, left his shoes in the bathroom.
Bir keresinde, Rassati'leyken elimizde hiç mum kalmamıştı ve o yarı çıldırmış halde ayakkabılarını banyoda bırakmıştı.
He's in the bathroom.
Banyoyu kullanıyor.
- He's in the bathroom.
Banyoda.
He hit you real hard and you fell in through the bathroom door.
Sana sertçe vurdu ve sen banyo kapısına çarpıp düştün.
Where's Virgil? - He's in the bathroom.
- Virgil nerde?
I didn't say I didn't like him. - He was in the bathroom with me.
Onunla tam tuvalette karşılaştığım sırada geldin.
What's he doing in the bathroom here?
Banyodaki adam ne yapıyor?
He's in the bathroom fucking Steffie.
- Şu anda banyoda Steffie'yi düzüyor da.
- He's in the bathroom.
Babam tuvalette.
He hadn't fucked up enough so he goes back in the bathroom, begins to clean the blood off the wall.
Yeterince hata yapmamış gibi... gidip banyo duvarındaki kanı silmeye başladı.
- He's in the bathroom.
İçeride, tuvalette.
Don't tell me he's still in the bathroom.
Hala tuvalette olduğunu söylemeyin.
He found one of the men in pain on the bathroom floor with a boil on his face.
Adamlardan birini banyoda yerde yatarken bulmuş. Acıdan kıvranıyormuş. Suratında da çıban varmış.
I mean that, on top of the fact that he assaulted her in a public bathroom, and you're telling me that that's not enough to haul him in?
Herkesin önünde ona saldırmasından söz etmiyorum bile. Tüm bunlar onu tutuklamanız için yeterli değil mi?
No, he's in the bathroom.
Hayır, o banyoda.
I hope he gets a hold of some tainted cheese and dies lonely and forgotten behind the baseboard of a soiled bathroom in a poor neighborhood with his hand in Goofy's pants.
Umarım bir parça bozuk peynir yer ve fakir bir mahallede, kirli bir tuvaletin dolabında yalnız ve unutulmuş olarak ölür eli Goofy'nin donunun içindeyken.
He comes back to find the plant he used to work at... got exported to the country he got back from, and the guy who put the shrapnel in his ass got his old job...'cause he'll work for 15 cents a day and no bathroom breaks.
Geri geldiğinde, emek verdiği çiçeğin gönderildiği ülkeye ihraç edildiğini görecek. Kıçına kurşun sıkan adamın işini çaldığını görecek. Çünkü o günde 15 sente mola vermeden çalışmaya razı.
My husband is probably passed out in the bathroom. Or at least he wishes he were.
Kocam büyük ihtimalle banyoda sızmıştır, ya da en azından öyle olmayı umuyordur.
- He's in the bathroom.
Oğlum nerede? Banyoda.
- ♪ Suitcase of memories ♪ - You know, maybe he's, like, passed out in the bathroom.
Biliyor musun, belki de tuvalette filan sızdı.
- ♪ You picture me ♪ - He's not in the bathroom, Michele.
Tuvalette değil Michele.
He's been in the bathroom a while.
Bir süredir tuvalette.
Your friend said you would for telling you he's locked in the bathroom.
Arkadaşın söyledi. Tuvalette kilitli kaldığını sana söylersem verirmişsin.
He's been in the bathroom for half an hour.
Yarım saattir tuvalette.
No, not at all. He's in the bathroom back there.
Hayır, hiçte değil.
He's in the bathroom.
Şu an tuvalette.
In the bathroom. How long do you think he's been in there?
Sence ne kadar zamandır tuvalette?
He's in the bathroom.
O burada degil, yani banyoda. Ne?
He's in the bathroom since two hours! He has been shuffling between the toilet and the bathroom!
Banyoyla tuvalet arasinda mekik dokuyor!
Anyway, once he gets up, it is in the bathroom and sees her dog hanging from the shower rod.
Neyse, bir sabah uyanır ve banyoya gider... köpeğini duş kordonuna asılmış bulur.
I just picked up a complete stranger in a hotel bar and he's in the bathroom right now, possibly doing drugs.
Otelin barında hiç tanımadığım bir yabancıyla karşılaştım kendisi şu an tuvalette, uyuşturucu kullanıyor olmalı.
He's... in the bathroom.
O... Banyoda.
He's in the bathroom.
O banyoda.
IF HE'S GOT TO GO TO THE BATHROOM IN THE MIDDLE OF THE NIGHT, YOU GET UP AND HELP HIM.
Eğer gecenin bir yarısı banyoya gitmesi gerekirse, kalk ve ona yardım et.
He's been in the bathroom for half an hour.
Yarım saattir banyoda.
She came home from the grocer's went into the bathroom and there he was in the tub, deceased.
Marketten gelmiş, banyoya girmiş ve eşi ölmüş bir halde küvette yatıyormuş.
he's in the shower 29
he's in the house 19
he's in the kitchen 33
he's in v 53
he's in the hospital 85
he's insane 97
he's in a meeting 50
he's in the wind 39
he's in bad shape 31
he's inside 105
he's in the house 19
he's in the kitchen 33
he's in v 53
he's in the hospital 85
he's insane 97
he's in a meeting 50
he's in the wind 39
he's in bad shape 31
he's inside 105