He's in the kitchen tradutor Turco
206 parallel translation
He's in the kitchen again with his head in the icebox.
Herhalde mutfakta kafasını buzdolabına sokuyordur.
He's got a wife that's an artist in the studio and an artist in the kitchen.
Onun hem stüdyoda hem de mutfakta sanatçı olan bir karısı var.
He's in the kitchen.
Mutfakta.
- He's in the kitchen.
- Mutfakta.
He said we could use the burner in his kitchen to heat up the TV dinners.
Donmuş hazır yemeği ısıtmak için mutfağındaki ocağı kullanabileceğimizi söyledi.
He's used to being the man around your house. Now he winds up in my kitchen, on a cot, with his radio off.
Evin erkeği olmaya alışmışken kendisini mutfağımda uyurken buldu, radyosu bile kapalı.
He lives in the room off the kitchen, and he's a marvelous publisher.
Mutfağın üstündeki çatıda yaşıyor, ve harika bir yayıncıdır.
Forget the kitchen, he's working in Valeria's bed.
Mutfağı unut, Valeria'nın yatağında çalışıyor o.
He's in the kitchen.
Mutfakta. Moss!
# There's a politician, sitting by the kitchen # Said he caught his fingers in the well he was wishing in
Bir politikacıyı otururken görürsün, Mutfağa yakın masalardan birinde
Yes, he's fixing the lamp in the kitchen.
Evet, mutfaktaki lambayı tamir ediyor.
No... he's in the kitchen, mixing us some cocktails!
- Hayır. Şu anda mutfakta, bize birer kokteyl hazırlıyor.
He had seen her hiding herself in the corner of the kitchen, weeping.
Onu mutfağın bir köşesinde saklanmış ağlarken görmüş.
he's in the kitchen boning the salmon.
Mutfakta somon balığını temizliyor.
He's hiding in the kitchen.
- Mutfağa saklandı.
He is, um... He's sleeping in the kitchen.
- Mutfakta uyuyor.
Look, he's not in the church, main house, kitchen, storage area.
Bak, kilisede, büyük evde, mutfakta, depoda da yok.
He took her Bible because it was in the kitchen.
İncil'i de mutfakta diye almış.
He was in the kitchen, preparing some gruel to take up to his wife.
Mutfaktaydı. Karısına götürmek üzere yulaf lapası hazırlıyordu.
- He's in the kitchen.
- Mutfakta. - Harika.
Git walks in wearing the silliest wig you've ever seen, and hands me a script he's written for "Who's In The Kitchen?"
Hayatta görebileceğin en aptal peruğu takmış budala herif geliyor ve bana "Mutfakta kim var" için yazdığı senaryoyu veriyor.
- Edgar, he works in the kitchen.
Edgar, o mutfakta çalışıyor.
He's in the kitchen.
Mutfağa o giriyor.
George hid it, and he put the methanol in a bottle and he left it in the kitchen.
George saklamış ve şişeye metil alkol koymuş.
You know if we stay with Grandpa he's going to put me to work in the kitchen.
Büyükbabamda kalırsak beni mutfakta çalıştıracağını biliyorsun.
It's true. He's sitting in the kitchen.
- Hayır doğru söylüyorum, şu anda mutfakta
He's in the kitchen.
- Şu anda mutfakta oturuyor
Like I'm 10 years old, my father crying in the bedroom, my mother sitting at the kitchen table with blood all over her face telling me that daddy's sorry, and he's never gonna do it again.
Tıpkı 10 yaşındayken, babamın yatak odasında ağlayıp, annemin yüzü kan içinde mutfak masasın otururken bana babamın üzgün olduğunu, ve bir daha asla böyle bir şey yapmayacağını söylemesi gibi.
Well, actually, he's in the kitchen preparing dinner.
- Mutfakta yemek hazırlıyor.
And he's sitting there in the kitchen with that ice pack on his face.
Ve çıkageldiler, o ise mutfakta yüzünde buz torbasıyla oturuyordu.
But you wake up in the next morning... and the kitchen smells like coffee... and the kids have their hair brushed all by themselves... and you look at your husband, and no... he's not the person you thought he was.
Fakat ertesi sabah uyandığında mutfak sıcak kahve kokarken çocuklar kendi başlarında giyinmişken kocana bakarsın ve hayır o senin sandığın insan değildir.
He's in the kitchen.
O mutfakta.
He's in the kitchen.
Adam mutfakta.
He's in the kitchen!
O mutfakta.
Oh, he's in the kitchen teaching Mario how to make crepes Suzette.
Mutfakta Mario'ya krep Suzette yapmayı öğretiyor.
He's in the kitchen.
- Mutfakta.
He's in the kitchen.
Hemen git.
- He's in the kitchen.
Mutfakta.
- Nothing. - He's dead, in the kitchen.
- Mutfakta yatıyor, ölmüş.
Maybe he's in the kitchen.
- Bilmiyorum, belki de mutfaktadır. - Mutfakta mı?
Where's Donny? He can't be in the kitchen.
Donny nerede?
He's in the kitchen, on the phone.
Mutfakta, telefonla konuşuyor.
He's in the kitchen with his boyfriend.
Erkek arkadaşıyla mutfaktalar.
He's a killer like Henry, and you got him in the kitchen scrambling eggs and drinking all the Kool-Aid? Fuck!
henry gibi bir katiI o, sen de onu mutfağa sokmuŞsun... yumurta çırpıyor, bütün meyve suIarını içiyor.
- He's not in the kitchen.
Mutfakta değil.
How we going to let them know that our Ambassador was only late for the meeting, because his breakfast was cold and he had to spend half an hour, punching his wife around in the kitchen.
Elçimizin toplantıya geç kalma sebebinin kahvaltısı soğuk olduğundan dolayı, kendisinin yaklaşık yarım saatini mutfakta karısını dövmekle geçirdiğini, nasıl anlatırız?
30 years from now, bored to tears, your father's, like, 105, and he's hooked up to some machine in the kitchen, and I can't even get at the waffle maker.
Baban 105 yaşına falan gelmiş olur. Mutfakta bir makineye bağlı yatıyor olur. Ve ben de gözleme makinesine bile ulaşamam!
He's in the kitchen.
Şu anda mutfakta.
He's a killer in the kitchen too.
Mutfağın da katilidir.
He offered to leave the kitchen door unlocked for us so we could break in.
Evet! Mutfak kapısını açık bırakacaktı.
Then one day, he was in the kitchen looking for his lunch and she just snapped.
Sorunda bir gün adam öğle yemeği için mutfağa girmiş. Min Cha havuç soyacağını kapmış ve adamın üzerine yürümüş.
he's in the shower 29
he's in the house 19
he's in v 53
he's in the bathroom 49
he's in the hospital 85
he's insane 97
he's in a meeting 50
he's in the wind 39
he's in bad shape 31
he's inside 105
he's in the house 19
he's in v 53
he's in the bathroom 49
he's in the hospital 85
he's insane 97
he's in a meeting 50
he's in the wind 39
he's in bad shape 31
he's inside 105