He's not home tradutor Turco
688 parallel translation
But if he's not home, I'll run- -
Ama evde değilmiş, ben gideyim...
- He's not at home.
- Evde değil.
He's never run away from home, not even when he was little!
Asla evden kaçmazdı, çocukken bile!
He's not at home?
Evde yok mu?
He's not yet home.
Henüz eve gelmedi.
Of course, if he's not home, where could he be?
Elbette, eğer evde değilse, nerede olabilir?
He used to not do that a lot, come home.
Bunu çok sık yapıyordu, eve gelmiyordu.
I wish you'd think about that too sometime... not the blood on his mouth, but what a godsend he is to you personally... not only in your home, but in the field as a soldier.
Keşke arada sırada bunu da düşünsen. Kan kokan ağzıyla, kişisel olarak sadece ailen için değil, bir asker olarak da senin için ne büyük şanstı.
Glad he's not home.
Sadece şu anda evde değil...
He's not home yet.
Daha eve gelmedi.
I guess he's not home yet.
Sanırım gelmedi daha.
He's not home.
Evde değil.
Guess he's not home.
Sanırım evde yok.
If you're looking for the new owner, he's not at home.
Yeni sahibi arıyorsanız, şu an kendisi evde değil.
He's not at home.
- Evde değildi.
My husband goes crazy if he's not here when he gets home.
Köpek kaçarsa kocam çok sinirlenir!
- He's not home.
- Evde değil.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his wife's body, he encountered a man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Kimble, şunu kanıtlayamadı : Karısının cesedini bulmadan az önce, Evinin oradan kaçan bir adama rastlamıştı.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble'ın kanıtlayamadığı şey ise karısının cesedini bulmadan önce evinden kaçan tek kollu bir adam gördüğüydü.
When he's not home, he's almost the perfect man.
Evde olmadığında mükemmel bir adam.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove, was that moments before discovering his wife's body, he encountered a man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble şunu kanıtlayamadı : Karısının cesedini bulmadan az önce, Evinin oradan kaçan bir adama rastlamıştı.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his wife's body, he encountered a man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble, şunu kanıtlayamadı : Karısının cesedini bulmadan az önce, Evinin oradan kaçan bir adama rastlamıştı.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Yargılanıp suçlu bulunmuştu... Richard Kimble şunu kanıtlayamamıştı : karısının cesedini bulmadan az önce evinin civarından koşarak uzaklaşan tek kollu bir adama rastlamıştı.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble'ın kanıtlayamadığı şey öldürülen karısının cesedini bulmadan az önce evinin civarından koşarak uzaklaşan... tek kollu bir adama rastladığıydı.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble şunu kanıtlayamamıştı karısının cesedini bulmadan az önce evinin civarından kaçan tek kollu bir adam görmüştü.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble eşinin cesedini bulmadan önce evinin civarından kaçan tek kollu bir adamı görmüştü.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his wife's body, he encountered a man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble şunu kanıtlayamadı : Karısının cesedini bulmadan az önce, Evinin oradan kaçan bir adama rastlamıştı.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his wife's body, he encountered a man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble'ın kanıtlayamadığı karısının cesedini bulmadan hemen önce evinden kaçan tek kollu bir adam gördüğüydü.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
"Suçlu bulunan Richard Kimble şunu kanıtlayamamıştı : " Karısının cesedini bulmadan az önce, evinin civarından koşarak uzaklaşan... "... tek kollu bir adamı görmüş olduğuydu.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble şunu kanıtlayamadı öldürülen karısının cesedini bulmadan az önce evinin civarında kaçan tek kollu bir adam görmüştü.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Mahkûm edilen Kimble şunu kanıtlayamamıştı karısının cesedini bulmadan az önce evinin civarından kaçan tek kollu bir adamı görmüştü.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Richard Kimble şunu ispat edememişti öldürülen karısının cesedini bulmadan önce evinin civarından kaçan tek kollu bir adamı görmüştü.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his wife's body, he encountered a man running from the vicinity of his home. A man with one arm.
Suçlandı ama karısının cesedini bulmadan az önce evinin civarından kaçan bir adama rastlamıştı tek kollu bir adam.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçlu bulunan Kimble şunu kanıtlayamamıştı öldürülen karısının cesedini bulmadan az önce evinin civarından kaçan tek kollu bir adam görmüştü.
Proved guilty, what Richard Kimble could not prove was that moments before discovering his murdered wife's body, he saw a one-armed man running from the vicinity of his home.
Suçsuz olan Richard Kimble şunu kanıtlayamamıştı karısının cesedini bulmadan az önce tek kollu bir adamın evinden koşarak uzaklaştığımı görmüştü.
I mean no, he's not at home.
Aslında hayır, müsait değil...
No, he's not home.
Hayır, evde yok.
He's home, he's not feeling well.
O evde. Kendini iyi hissetmiyor.
Yes he lives here. But he's not at home.
Evet, burada yaşıyor ; ama şu an burada değil.
He's not home, and the consul's not either.
Evde değil.
And he said he was not from the aristocracy... but that he was from a normal lower middle-class home... and since then has refused to discuss it.
Dediği gibi soylu bir aileden gelmediğini... ve sıradan, fakir bir aileden olduğunu söyledi... o zamandan beri de bu konu hakkında konuşmaktan kaçınıyor.
I've called him at home, and he's not there.
Evini aradım, orada yoktu.
He's not home yet.
Henüz evinde değil.
- I don't know if he's coming home or not.
- Eve gelecek mi, bilmiyorum.
When he got home he found that his key was still in his own pants, not in the mailman's pants.
Eve gittiği zaman anahtarının postacının değil kendi pantolonunda olduğunu fark etti.
He's not home yet, did something happen to our Minek?
Daha eve gelmedi. Minek'imize bir şey mi oldu?
- He's not home at the moment.
- Şimdilik evde değil.
He's not home...
Evde değil.
Mr. Holmes, my advice to you is that you take him home... And you see that he's not let get into any more mischief.
Bay Holmes, size tavsiyem onu eve götürmeniz ve daha fazla haylazlık yapmasına engel olmanız.
That's why he came home in style, not because he'd been drinking.
Arabadaki hali çok içtiğinden dolayı değildi canım.
- He's not home, he's having lunch.
- Evde yok, öğle yemeğindeymiş.
he's not my boyfriend 125
he's not worth it 85
he's not gonna make it 43
he's not here anymore 22
he's not 1460
he's not ready 47
he's not there 182
he's not here 947
he's not responding 40
he's not here now 24
he's not worth it 85
he's not gonna make it 43
he's not here anymore 22
he's not 1460
he's not ready 47
he's not there 182
he's not here 947
he's not responding 40
he's not here now 24