He's not in tradutor Turco
6,319 parallel translation
- Richard's not in any trouble, is he?
Başı dertte değil öyle değil mi? Hangisi onun masası?
He's not in, yet.
Daha gelmedi.
Talking out of school is why Chet was banished ; it's not why he was murdered.
Chet'in okul dışındaki konuşması, sürgün nedeniydi öldürülme nedeni değil?
He's in florid D.I.C. He's not clotting anymore.
Florid D.I.C. verilmiş durumda. Artık pıhtı oluşturmuyor.
Well, I didn't, not until last week when he approached me in a café outside my apartment.
- Ben bilmiyordum, ta ki geçen hafta evimin dışındaki bir kafede yanıma gelene kadar.
What if he's not even in Wyoming, and we just drove to Wyoming. Drew...
Ya Wyoming'de değilse, Wyoming'e kadar araba sürdük...
When he heard that Nick's not a Grimm anymore, he started telling everybody that he was gonna teach him a lesson.
Nick'in Grimm olmadığını duyunca ona ders vereceğini söylemeye başladı.
He's not in his room.
Odasında yoktu.
Lieutenant larkin's daughter was kidnapped Just two hours ago, all right? We believe that the mission that he either is or is not on
Peki efendim, Teğmen Larkin'in kızı iki saat önce kaçırıldı, değil mi?
He's in the middle of something at the moment and he's not thinking straight.
Şu anda bir şeylerle uğraşıyor ve doğru dürüst düşünemiyor.
He's in his room, but, um, I'm not sure that now's the best time.
Odasında ama iyi bir zamanlama olduğundan pek emin değilim.
We've become pretty... In fact, Ewen said before, he's like, he's like "I'm never leaving my room... I'm never leaving anything in my room again, not a single machine."
Doğrusu, Ewen daha önce, "Odamda bir daha asla bir şey bırakmayacağım tek bir cihaz bile" demişti.
Snowden says he'd become increasingly dismayed by what he saw as the growing power of the NSA, hence his decision to pass on documents which are said to reveal not only that the organization monitored millions of phone calls, but that it had direct access to some of the biggest...
Snowden, NSA'in giderek artan gücünü gördükçe dehşete kapıldığını milyonlarca telefon konuşmasını takip eden, bazı internet şirketlerine doğrudan erişimi olan bir teşkilatın yaptıklarını ifşa edecek dökümanları basına sızdırmaya karar verdiğini söylüyor.
He's not in a position to, not with his wife and his public persona.
Karısı ve sosyal çevresiyle o konumda değil.
I don't know if it's real or not, but I heard this man killed his wife in this house and then he killed himself, and now their ghosts are haunting this place.
Gerçek mi değil mi bilmiyorum ama bu evde bir adam ilk önce karısını sonra da kendini öldürmüş, ve şimdi hayaletleri buraya musallat oluyor.
Even if it is, he's not in the system.
Öyleyse bile sistemde yok.
This kind of display screams incompetent suitor, someone single and lonely, never been in a real relationship, possibly a virgin, but he's not after sex.
Bu tür bir olay beceriksiz aşıklar tarafından olur, bekar ve yalnız olan biri, hiç gerçek ilişki yaşamamış biri, muhtemelen bakir ama asıl amacı seks değil.
He's president of a major I.T. security firm specializing in encryption, network administration and some type of hi-tech firewall that I'm not even going to try to pronounce.
Şifreleme, ağ yönetimi ve adını bile telaffuz etmeye çalışmayacağım yüksek teknoloji ürünü bazı güvenlik duvarları alanında uzman büyük bir bilgi işlem firmasının yönetim kurulu başkanı.
He's not even in union!
Sendikadan bile değil!
He means, more, in the sense that he's not often seen, he's mysterious like a Will-o'- the-wisp, like...
Çok fazla ortaya çıkmıyor anlamında dedi. Tıpkı Will-o-the-wisp gibi gizemli yani.
Listen, we know Bembenek put this contract out from prison, but he's not talking.
Dinle, Bembenek'in anlaşma yaptığını biliyoruz, ama adam kimseyle konuşmuyor.
I mean, I've been trying to explain to him that it's really not that big a deal and, you know, probably in like 10 or 20 years, no one will remember, but he just keeps telling me to leave him alone.
Ona bunun çok önemli olmadığını 10 ya da 20 yıl sonra kimsenin hatırlamayacağını anlatmaya çalıyordum ama o sadece onu yalnız bırakmamı söylüyor.
I'm guessing he's... not in the medical equipment field, is he?
Sanırım o da tıbbi gereçler işinde değil, öyle değil mi?
Because I'm not a dude in a suit, you can't imagine that he would reward my flawless track record by making me, say, the director of sales?
Takım elbiseli bir ahbap olmadığımdan dolayı kusursuz başarımı beni satış direktörü yaparak ödüllendirebileceğini hayal bile edemiyor musun?
I think he just means that it's okay to eat in his office, even though he's not gonna be in there.
Bence demek istediği şey, o orada olmayacak olsa bile onun ofisinde yemen sakıncalı olmaz.
He's in Savannah, which is why we're not.
Biz de bu yüzden buradayız.
Three years ago, if I didn't let my brother get on that plane, right now, he's sitting in jail, not in the ground, right?
Üç yıl önce o uçağa binmesine izin vermeseydim kardeşim şu an mezarda değil hapiste olurdu.
He's not a player in the pedophile ring.
O sübyancı halka bir oyuncu değil.
Narcisse said this boy was injured outside of a village church, but he's not from the village or anywhere near here.
Narcisse'in dediğin görebu çocuk köyün dışındaki kilisede yaralanmış, ama çocuk bu köyden değilmiş.
But I'm sorry, he's not in the office.
Ama üzgünüm şu an kendisi ofiste değil.
Well, you better hurry up because I hear he's not in good shape. Yes, sir.
- Acele etseniz iyi olur çünkü duyduğuma göre durumu iyi değilmiş.
Master Sergeant Lewis's phone is at his home, but he's not answering.
Başçavuş Lewis'in telefonu evinde ama cevap vermiyor.
Well, he's not in the neon sign store. - Lady, buy a sign or go home.
Belli ki, neon tabelalar dükkanında değil.
Or with him when he's in the States and free to pursue other interests when he's not?
Yoksa o şehirde olmadığında diğer kişilere yaklaşabileceğin biri mi?
Now he's not necessarily in the finest of mental health or whatever, he...
Akıl sağlığı çok da iyi durumda denemez. Ama ne olursa olsun zeki biri.
But, you know, in college he was a business major and, you know, didn't really think of himself as... Definitely was not a jazz tuba player.
Ama bilirsin, üniversiteye geçince işletme okumuş ve kendini kesinlikle bir jazz tubacısı olarak düşünmemiş.
He's like, you know, "Until these hotels will allow Duke Ellington and Miles Davis and Dizzy Gillespie to stay in their rooms and eat in these restaurants, it's not gonna happen."
Oradaki oteller, Duke Ellington, Miles Davis, Dizzy Gillespie gibi isimlere oda vermiyor, restoranlarında beyazlarla yemek yemelerine izin vermiyordu. Böyle bir şey olamazdı.
King Moonracer would not be in that bag,'cause he's not a toy.
Kral Moonracer torbada olmamalı çünkü bir oyuncak değil.
He's not in here.
Şempanze yaşam alanı - Burada değil.
You're doing well in school, you're following your dreams, you met Liam, who also has very pretty eyes, not mention he's never killed your brother.
Okul iyi gidiyor. Hayallerinin peşinden gidiyorsun. Liam ile tanıştın, ki onun da gayet güzel gözleri var.
I'm trying to cut the head off this beast, not get Hewitt on some misdemeanor so he can just get back out in 6 months, and if you spook him now, he may pull back from his plans.
Ben bu canavarın sonunu getirmeye çalışıyorum hafif bir suçtan içeri girip 6 ay sonra da dışarı çıkmasını değil. Eğer şimdi onu korkutursanız bütün planlarından vazgeçer.
Whoever he is, he's not in our system.
Bu her kim ise sistemimizde kayıtlı değil.
I mean, he's in love with you and he's trying not to tell you, and if he doesn't, it'll be the biggest regret of his life and probably yours.
O sana aşık ve söylememeye çalışıyor. Söylemezse en büyük pişmanlığı bu olacak, muhtemelen senin de.
I already squared things with him, and he's not moving in on her.
Onunla anlaştık çoktan, hamle yapmayacak.
I mean, obviously, Leo's cute, and he's outgoing in a way that I'm totally not.
Leo'nun sevimli olduğu çok açık ve bir yol tutturdu ki ben tutturamadım.
He's not letting us in.
Girmemize izin vermeyecek.
I also know you can't force a kid to be interested in something that he's not.
Ayrıca bir çocuğun, ilgilenmediği bir şeyle ilgilenmesi için zorlanmayacağını da biliyorum.
Not today. He's in a mood.
Bugün olmaz, havasında değil.
She was talking to a little boy in a sailor suit and she was telling him he's not good enough.
Denizci kıyafeti içinde ufak bir çocukla konuşuyordu....... ve one çocuğun yeteri kadar iyi olmadığını söylüyordu.
He's not in his pyjamas, Shirley!
- Pijamayla değil, Shirley!
Nolan is good for me in so many ways and not just because he's an animal in the sack.
Nolan birçok açıdan benim için iyi. Sadece muhteşem seks yaptığı için de değil.
he's not in his room 24
he's not in there 35
he's not interested 27
he's not my boyfriend 125
he's not worth it 85
he's not gonna make it 43
he's not here anymore 22
he's not 1460
he's not ready 47
he's not there 182
he's not in there 35
he's not interested 27
he's not my boyfriend 125
he's not worth it 85
he's not gonna make it 43
he's not here anymore 22
he's not 1460
he's not ready 47
he's not there 182
he's not here 947
he's not wrong 55
he's not responding 40
he's not here now 24
he's not my friend 74
he's not here right now 52
he's not home 64
he's not dead 275
he's not stupid 39
he's not moving 49
he's not wrong 55
he's not responding 40
he's not here now 24
he's not my friend 74
he's not here right now 52
he's not home 64
he's not dead 275
he's not stupid 39
he's not moving 49