He's not interested tradutor Turco
296 parallel translation
He's not interested in money.
Parayla ilgilenmiyor.
He's not interested in the survey, and I promised him he wouldn't be bothered.
O anketle ilgilenmiyor. Ve ben ona rahatsız edilmeyeceğine dair söz verdim.
I'm not interested in proving that he isn't Charles Rankin. I'm only interested in proving that he's Franz Kindler.
Beni Charles Rankin olup olmaması değil Franz Kindler olduğunu ispatlamak ilgilendiriyor.
Maybe he's not interested in this because he's worried about his wife
Belki buna konsantre olamıyor çünkü karısını ve kızını merak ediyor.
So he's not interested in this property?
Yani mülkle ilgilenmiyor mu?
He's not interested.
İlgilenmiyor bile.
Lavinia, he's not interested in your childhood recollections.
Lavinia, o senin çocukluk hatıralarınla ilgilenmiyor
- He's not interested in you.
- Seninle ilgilenmiyor.
I'm not interested in what he's done.
Ne yaptığıyla ilgilenmiyorum.
He's tired all the time, not interested in me at all.
Sürekli yorgun ve artık benimle hiç ilgilenmiyor.
He's not interested.
İlgilenmiyor.
- No, he's not interested in that.
- Hayır, bununla ilgilenmiyor.
I'm not interested in what he does out of school hours, as long as he doesn't come into the class smokin'a fag.
Sınıfa ağzında sigarayla girmedikçe, okul dışında ne yaptığı beni ilgilendirmez.
He's just fine, and I'm not interested in your opinion.
Yanılıyorsunuz, ayrıca sizin düşünceleriniz sadece sizi bağlar.
He's an old bookworm, and not interested in young women
- Bir kızın duygularını anlamaz. - Öyle mi?
Listen, I have a friend who's not only a doctor, but he's interested in outer space.
Dinle, doktor olmanın yanı sıra uzayla da ilgilenen bir arkadaşım var.
He's not interested in you
Seninle ilgilenmez bile
He's not interested in dealing with celebrities.
Şovmen ve o tarz şeylerle ilgilenmediğini söyledi.
He's not better than you, but our last teacher was interested in these things.
Sizden iyi olmasın ama eski edebiyat hocamız bu işlere çok meraklıydı hocam.
Well, not loves, maybe, but he's genuinely interested in my work.
Tamam, belki bayılmadı ama kesinlikle çok ilgiliydi.
He's not very interested.
Pek sevmedi.
He's not interested in women.
İnanmıyorum sana. İnanmıyor musun?
He's not interested whether we have a whorehouse or not.
Genelevimiz olup olmaması, onu ilgilendirmiyor.
- He's not interested.
- İlgilenmiyor.
I think he's not very interested on the subject.
Sanırım bu konu ilgisini çekmedi.
Not only is he still interested, he's sweetening his offer.
Sadece hala ilgilenmiyor, teklifini daha da güzelleştiriyor.
Well, he's not very interested in girls
Kızlarla pek ilgilenmiyor.
He's not interested in your life form.
Senin yaşam formunla ilgilenmiyor.
He's not interested in me.
Bana o gözle bakmıyor ki.
The chief's not ill. He's interested in buying Sanderson's land from you.
Şef hasta değil.Sanderson'ın arazisini sizden satın almak istiyor.
If Wesley can't bet on it, he's not interested. That's too bad.
Eğer Wesley onun üzerine oynayamıyorsa, ilgilenmez.
He's not even interested in this money.
Kendi parasıyla bile ilgilenmiyor.
Maybe he's just not interested.
Belki de bana ilgi duymuyor.
Brother said he's not interested
Kardeşim seni istemediğini söyledi.
Maybe he's not interested in a big-mouth, hotshot asshole like you.
Belki senin gibi çenesi düşük, kendini beğenmiş aşağılığın tekiyle ilgilenmiyordur.
Maybe he's not interested, but you still know him.
Belki seninle ilgilenmiyor, onu hala tanıyorsun.
- He's not interested.
- Evet, ilgilenmedi.
So he had you talk to me because he's not interested anymore.
Nasılsa sen bana anlatırsın çünkü artık ilgilenmiyor.
He's not interested in men!
O erkeklerle ilgilenmezdi!
He's not interested in you.
- Fazlalıksın burada.
But I'm not sure he's interested in America.
Amerika'yla ilgilendiğinden emin değilim.
He's not interested in you, Novalyne.
O, seninle ilgilenmedi, Novalyne.
He's not interested, all right?
İlgilenmiyor tamam mı?
Anything less, he's not interested.
Daha azıyla ilgilenmiyor.
- He's not. He's not interested because I'm just a pigeon.
Güvercin olduğum için beni çekici bulmuyor.
He's not interested in vineyards.
- Bağı pek sevmiyor.
Still pretending he's not interested.
Hâlâ ilgilenmiyormuş gibi davranıyor.
I'm afraid he's not interested in latinum.
Maalesef istediği şey latinyum değil.
If he's not interested, we'II split.
İlgilenmiyorsa, toz oluruz.
- Yeah, or maybe he's just not interested.
- Evet ya da belki de benimle ilgilenmiyor.
He's not interested in us.
- Bizimle ilgilenmiyor ki.
he's not my boyfriend 125
he's not worth it 85
he's not gonna make it 43
he's not here anymore 22
he's not ready 47
he's not 1460
he's not there 182
he's not here 947
he's not responding 40
he's not here now 24
he's not worth it 85
he's not gonna make it 43
he's not here anymore 22
he's not ready 47
he's not 1460
he's not there 182
he's not here 947
he's not responding 40
he's not here now 24
he's not my friend 74
he's not wrong 55
he's not here right now 52
he's not dead 275
he's not moving 49
he's not home 64
he's not stupid 39
he's not picking up 53
he's not answering 77
he's nothing 53
he's not wrong 55
he's not here right now 52
he's not dead 275
he's not moving 49
he's not home 64
he's not stupid 39
he's not picking up 53
he's not answering 77
he's nothing 53