He can't move tradutor Turco
237 parallel translation
Kanima is this crazy lizard creature that can crawl on ceilings and walls. And it's got, like, this poison stuff that comes from the claws and the tail. And if he just nicks you a little bit, you can't move.
Kanima tavanda ve duvarlarda sürünen pençelerinde ve kuyruğunda ufak bir çiziğiyle bile felç olmanızı sağlayacak zehri olan bir kertenkele.
He can't move.
Kımıldayamıyor!
I can't move from Hays City until I find out where that he-wolf's heading for.
Bu erkek kurtların nereye yöneleceklerini anlamadan Hays City'den ayrılamam.
We get him in the phone booth where he can't move.
Telefon kabininde sıkıştıralım.
And Lukey, he's hurt bad. He can't move.
Çok kötü yaralanmış, kıpırdayamıyor.
He's like something you can't move.
Yerinden oynatamayacağım bir şey gibi.
Sorry, Harbin. No deal for a man who can't move fast if he need to.
Kusura bakma, Harbin. ihtiyaç olduğunda tüyen biri için anlaşma yok.
A man can't move without he nudges a neighbour.
İnsanlar orada diledikleri gibi yaşayabilirler.
You can't move. He treats you like a drain pipe.
Sanki siz suyu akıtılacak borusunuz.
They have every man in a straightjacket and without a passport he can't move a toe.
Herkes sıkı kontrol altında. Pasaport olmadan parmak oynatamazlar.
He can't move far if we move fast.
Çabuk olursak bir yere uzaklaşamaz.
- I can't move him in the condition he's in.
- Onu bu halde dışarıda bırakamam.
I tell you, a guy goes stir-crazy after a while when he can't move freely.
Sana bir şey söyleyeceğim. Bu son derece can sıkıcı bir şey. Hele bu şekilde kıpırdayamadan buraya tıkılıp kalmak, değil mi?
So he stops running.He can`t go on, he can`t move forward
Bu düşünce yüzünden donar kalır. Hareket edemez, ilerleyemez.
He can't make a move without permission of the head wop.
Baştaki makarnacının izni olmadan o hareket edemez.
But we can't make our move until I get the tape off the video recorder so that Belzig shows us in which safety-deposit box he's hidden the money that he's stolen.
Çünkü, Belzig çaldığı parayı hangi emniyet kasasına koyduğunu bize göstermeli.
He can't move.
Bu şekilde kaçamaz.
He can't even move!
Kımıldayamıyordu bile!
He can't even move, and yet he's gone off somewhere!
Yerinden kımıldayamadığı halde çekip gitmiş yine de!
He can't move or be moved.
Kıpırdayamaz.
- He can't move.
- Hareket edemiyor.
He can't move after 3 miles of walk
Doğru beni de yordu bu yürüyüş,
He can't move against me without the approval of the other clans.
Diğer klanların onayı olmadan bana karşı hareket edemez.
You have to move out, or he can't get out at all.
Sen çıkmalısın, aksi halde o hiç çıkamaz.
Yes, of course, but he can't move up while Sejanus is there, can he?
Evet, tabii, ama Sejanus orada kaldığı sürece terfi edemez, değil mi?
Now he still can't move
Şimdi kıpırdayamaz
Therefore he can't move now
O nedenle hareket edemiyor!
The guy can't make a move. He can't go nowheres.
Adamın kımıldama şansı yok.
He can't move now
Kıpırdayamaz
Now think about it. Leonard can't move around freely, not the way he looks.
Bir düşün, Leonard sokakta özgürce dolaşamaz, en azından bu görünüşüyle.
So if he can't move, how's he going to sit down?
Yürüyemeyen domates, nasil oturur?
He's loyal to a guy who means well but he can't seem to move him.
O adama çok bağlı ama adam işleri başaracak biri değil.
We can't move till he arrives.
- Ne zaman gelecekler demiştin?
And if he doesn't, you can always move back in here.
Gelmezse, tekrar buraya taşınabilirsin.
Come on, can't we move on this? The more time we waste, the farther he gets away. Come on.
bize bir iyilik yap.
He always ends by saying the heavy people know some magic that can make things move and even fly, but they're not bright because they can't survive without their magic contrivances.
Hep, iri insanların nesneleri ilerleten ve hatta uçuran sihirler bildiklerini, ama sihirli icatları olmadan yaşayamadıkları için zeki olmadıklarını söyler.
I told him he can't move in till we get his money.
Ona biz parayı alana kadar taşınamayacağını söylemiştim.
Can't move on the gambling bill until after the election. Then I say we push him right now. He don't play, we roll right over him.
Sana baktığımda tek görebildiğim kibrimin kurbanı olan başka bir potansiyeldi.
But he can't move.
Ama hareket edemiyor.
And we can goddamn well move it someplace else if he can't control it.
Eğer sokakları kontrol edemezse, kendimize başka bir yer buluruz.
He can't move.
Hareket edemiyor.
So he said to me, "I just can't move my feet like you do, Bud."
Sonra bana "Ben ayaklarımı senin gibi oynatamıyorum Bud," dedi.
My father can't move. He can't move!
Babam kıpırdayamıyor.
He can't move.
Babam hareket edemiyor.
He can't see us if we don't move.
Hareket etmezsek bizi göremez.
He can't make a move with his left hand.
Adam sol eliyle hamle yapamıyor.
Now Corky can't make a move without the cops bein'all over him... and he wants me to put my ass out for him without even a phone call...
Şimdi ise Corky polis olmadan hiçbir yere hareket edemiyor ve benden kendimi onun için tehlikeye atmamı istiyor hem de bir telefon- -
Listen, Mickey my daddy, he's gonna move us away so that you can't never find me, and I'm scared.
Dinle, Mickey. Beni bir daha asla bulama diye babam bizi uzaklara götürecek, korkuyorum.
He can't even move, for Christ's sake!
Tanrı aşkına, kıpırdayamıyor bile!
Everyone knows an ant can't move a rubber tree plant. 'Cause he's got
Hadi Roy Boy.
and then when you got him, bound up in your fal-de-lals and your softness... and he can't move'cause of the longing'that cries in his blood, what do you do then, eh?
Ve onu elde ettiğinizde saçmalıklarınızla ve yumuşaklığınızla onu bağlarsınız... ve kanında yaşayan şeyden dolayı hareket edemez hale gelir, o zaman ne yaparsınız, ha?
he can't swim 20
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't come 19
he can't help himself 22
he can't help you 16
he can't talk 39
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't come 19
he can't help himself 22
he can't help you 16
he can't talk 39