He didn't say that tradutor Turco

Didn't you say that he was a friend of yours?

O beyle arkadaş olduğunu söyledin.

Didn't General Shubin say that Mata Hari was in his rooms at the time he was telephoning?

General Shubin, telefon ettiği esnada... Mata Hari'nin yanında olduğunu söylemedi mi?

Naturally, he didn't say that.

Tabii böyle bir şey demedi.

I reckon you're lucky he didn't hear you say that.

Bereket versin ki bu dediğini duymadı.

I say, he made you give him that alibi, didn't he?

Yani size yalancı şahitlik yaptırıyor, değil mi?

Why, he didn't say that...

- Şaka yapıyor heralde...

- Walter, he didn't say that.

- Walter, öyle bir şey söylemedi.

He didn't say anything after that, and I knew he was dead.

Başka bir şey söylemedi ve öldüğünü anladım.

But then, of course, we didn't count upon a creature... that has learned to stalk the most cunning animal... that can catch scents upon the wind... that has mastered the trick of moving through a forest as if he were transparent.

Fakat elbet ki, rüzgara rağmen koku alan, en kurnaz hayvandan sıyrılmayı öğrenmiş ve ormanda saydam gibi davranmakta ustalaşmış yaratıklar sayılmayız.

The papers didn't say much except that he wasn't shot.

Gazetelerde pek bir şey yazmıyordu, vurulmamış olması dışında.

And he didn't say anything that might give you an idea of where he went?

Nereye gittiğiyle ilgili bir tahmininiz var mı? Bir şey söyledi mi?

I didn't say he wasn't right, but even so... is that the only way to handle it :

Haklı olmadığını söylemedim. Ama haklı olsa bile... Bunun çözümü "ihanet" mi?

'Everything worth having.'He didn't say that about you.

'Sahip olunan ve olması arzu edilen her şey' Bunları o söylemedi, ben söyledim.

I didn't say that, but he's young

Öyle demedim, ama genç işte.

Didn't he say anything about me, that I was coming or anything?

Benden bahsetmedi mi, geleceğimden filan?

He didn't say that.

Bunu demedi.

He didn't say a word, that scoundrel!

Tek kelime edemedi, o hergele!

- Didn't he say that?

- Öyle mi dedi?

But he didn't say that or anything like it.

Ama böyle bir şey söylemedi.

He didn't say anything like that.

Öyle bir şey demedi.

I didn't think that siren was for me, Your Honor, because I was not breaking the law, no matter what he says!

Sirenin benim için olduğunu düşünmedim, Sayın Yargıç, çünkü ne derse desin, yasayı ihlal etmiyordum!

Now, mind you, I didn't say that he did.

Dur bakalım, yaptı demedim.

I'll bet he got a hold of one of those copies that came out... while your father was on his vacation. Didn't you?

Baban tatildeyken çıkan sayıların... kopyasına bakmıştır mutlaka.

You didn't say that he sneaked up behind you and knocked you out cold... but that you turned around... and there he was.

Arkandan gizlice sokulup seni bayılttığını söylemedin... arkanı döndüğünde birden... onu karşında bulduğunu söyledin.

I think we can safely say that he didn't get his brain from mother.

Şey, şunu rahatça söyleyebiliriz ki, zekâsını annesinden almamış.

And he left just like that, didn't say a word?

Tek kelime söylemewdenmi gitti?

Yes, well, maybe that's why he didn't say very much.

Onun için fazla bir şey demedi!

He didn't say it in so many words, but it's clear that the Allies intend to capture Paris by encirclement.

Çok fazla bir şey söylemedi ama Müttefikler'in Paris'i kuşatarak ele geçirmeye niyetli olduğunu açıkça ifade etti.

You know, come to think of it, didn't he say that your wife was screaming and he put his hand over her mouth?

Bir düşünün, karınızın çığlık attığını ve elini ağzına koyduğunu söylememiş miydi?

Oh, he didn't say that?

Bunu söyledi mi yani?

Why didn't it say on his form that he's a gorilla?

Niye formda yazmıyor?

So, that's why he didn't want to say.

Demek bu yüzden bir şey demedi.

But he didn't say that.

Ama o bunları söylemedi.

And I knew, that even if he didn't say it, that it was true.

Bunları bana söylemeseydi bile doğruları anlardım.

And I knew, that even if he didn't say it, that it was true.

Bunu o zaman bilirdi. Başkaları bilemezdi. Belki de sen bilebileceğini düşündün.

No, he didn't say that.

- Kim? - Hayır, öyle demedi.

He didn't say to get out of that family situation... but he said, "You need a job, Miss Beale."

Ailemin mevcut durumundan kurtulmamla ilgili bir şey söylemedi. Ama "Bir işe ihtiyacınız var Bayan Beale." dedi.

People say that Tiberius didn't mind being banished because he was glad to get away from me. But that wasn't it.

Tiberius'un sürgün edilmekten rahatsız olmadığını çünkü benden uzak kalmaktan memnun olduğunu söylüyorlar.

Didn't he say that there was a Bart Porter who at one time was a member of the Committee?

Bart Poter diye birinin bir zamanlar Komite'de çalıştığını söylememiş miydi?

Now he's gonna ask me who you are, and he's gonna say he didn't know... we knew each other so well that you would come say good-bye to me here.

Bana kim olduğunuzu sordu, ben de birbirimizi iyi tanıdığımız için beni uğurlamak istemiş olabilir dedim.

Not in particular, Madame Rosa. He didn't say that.

Bunu demedi Madam Rosa.

At first, Akira didn't say anything, just that he'd enjoyed his bath and "Mother, look at me."

Akira başta bir şey söylemedi, sadece onun banyosundan hoşlandı. Ve "Anne, bana bak." dedi.

At least he didn't say anything about mistreating the horse. - Do we know that?

En azından ata yapılan kötü muameleden bahsetmemiş.

He didn't say that, did you, Joey?

Öyle birşey demedim, Joey?

No? He didn't say that?

Böyle mi söyledi?

Now, I didn't talk with people about it, because they'd think I was weird... but I felt that this creature was somehow coming to comfort me... that somehow he was appearing to say...

Şimdi insanlara bundan bahsetmedim çünkü benim tuhaf olduğumu düşünürlerdi bir yandan da bu yaratık beni teselli etmeye geldi diye hissediyordum sanki şöyle söyleyecek gibiydi...

Didn't he say that they napped before dinner?

Yemekten önce şekerleme yapacağını söyledi.

Uh — Beth, didn't you say that several of Charles's friends... were contacted by the military after he was supposedly arrested?

Beth, askerlerin, Charles'ın birçok arkadaşıyla, o tutuklandıktan sonra temasa geçtiğini söylemedin mi?

In all fairness, Devon, he didn't say that.

Dürüst olmak gerekirse Devon, o böyle birşey söylemedi.

He didn't say that, did he?

Neredeyse bu romantikIe.

Now, we told him he didn't have to say anything... that he could have a lawyer, all that stuff.

Konuşmak zorunda olmadığını, avukat tutabileceğini söyledik.