He knows tradutor Turco
20,883 parallel translation
The President's a good man, and he knows how important it is to keep the people informed.
Başkan iyi bir adam ve insanları haberdar etmenin ne kadar önemli olduğunu biliyor.
It's because he knows you only love his status.
Sevmiyor, çünkü senin sadece.. .. onun ünvanını sevdiğini biliyor.
I'm gonna keep up surveillance on him, but he knows we're out there.
Gözetlemeye devam edeceğim fakat burada olduğumuzu biliyor.
He thought it would be cute to mention that he knows here you live.
Burada yaşadığını bildiğinden bahsetmenin hoş olacağını düşündü.
He knows that I have abandonment issues.
Terk edilme sorularım olduğunu biliyor.
He decides he knows how to make his problems go away.
Bu sorunu başından nasıl atacağını bildiğine karar veriyor.
He knows what's going on in the basement at Max Rager.
Max Rager'ın gizli bodrumunda neler döndüğünü biliyor.
He knows what happened to Drake.
Drake'e ne olduğunu biliyor.
The cop who beat you up, he knows something.
Seni döven polisin bildiği bir şeyler var.
Well, I think he's lying about what he knows, and I'd like to find out why.
Bildikleri konusunda yalan söylediğini düşünüyorum ve nedenini öğrenmek istiyorum.
He knows everything about our business.
İşimiz hakkında her şeyi biliyor.
Right now only he knows.
- Şimdilik sadece kendisi biliyor.
If he does work in this office, he knows you're here and maybe onto him.
Eğer bu ofisten biriyse burada ve peşinde olduğunuzu biliyordur.
He's dissociating himself from the pain he knows we're going to inflict.
Kendini ona vereceğimizi bildiği acıdan uzaklaştırmaya çalışıyor.
He knows that.
- Bunun farkında.
He knows everything there is about me- - my son's home address, describes my granddaughter's every freckle.
Benim hakkımda herşeyi biliyor- - oğlumun ev adresini, torunumun çillerini tarif ediyor.
Dylan's been doing some research, and he thinks he knows where the next shoot is happening.
Dylan biraz araştırma yapıyordu ve bir sonraki çekimin nerede yapılacağını bildiğini düşünüyor.
We need to know what he knows.
- Neden? Bildiklerini öğrenmemiz lazım.
He sent Gaston because he knows you won't let me hurt him.
Gaston'u gönderdi çünkü onu incitmeme izin vermeyeceğini biliyor.
He's in over his head and he knows it.
Boyundan büyük bir işe kalkıştı ve bunun farkında.
He knows.
O biliyor.
He knows what he's doing.
Ne yaptığını biliyor.
Well, I'm sure he knows nothing about not using lead paint.
Eminim kurşunsuz boya hakkında bir şey bilmiyordur.
He knows everything about me, Andre, so I got to know everything about him.
Benim hakkımdaki her şeyi biliyor, Andre. O yüzden onun hakkındaki her şeyi bilmeliyim. Üzerinde çalışıyorum da.
Now, I don't think he did any of the dirty work, not with those bespoke suits and all, but I bet he knows who pulled the trigger.
Şimdi, onun pis işlerin hiçbirini yaptığını düşünmüyorum, o güzel takımlarla falan değil. Ama tetiği kimin çektiğini bildiğine dair bahse girerim.
I don't know what he knows, if he knows anything at all.
Ne bildiğini bilmiyorum eğer bir şey biliyorsa bile.
Right now I bet Ghost is plotting against me even though he knows I will kill the both of you if he tries to make a move.
Şimdi kesin Ghost beni öldürmek için planlar yapıyordur. Eğer bir hamle yaparsa ikinizi de öldüreceğimi söylediğim hâlde.
And he knows what happened to my wife.
Ve karıma ne olduğunu biliyor.
Whoever he is, he knows what he's doing.
Her kimse, ne yaptığını biliyor.
So he knows things.
Yani bir şeyler biliyor.
And he knows us.
Ve bizi tanıyor.
Trying to figure out how much he knows?
Ne kadarını bildiğini öğrenmeye mi çalışıyorsun?
I've given up asking what he knows, so I'm asking what you know.
Onun ne bildiğini sormaktan vazgeçiyorum senin ne bildiğini soruyorum.
We'll ask Mr. Trager if he knows anything about either of the victims.
Bay Trager'a her iki kurban hakkında bir şey bilip bilmediğini soracağız.
Maybe he knows something.
Belki bir şey biliyordur.
I'm sure he knows what he's doing.
Ne yaptığını bildiğine eminim.
We need to know what he knows.
Ne bildiğini öğrenmemiz lazım.
He's the only person who knows where to find tainted Utopium.
Kusurlu Utopium'u nerede bulacağımızı bilen tek kişi.
He murdered God knows how many homeless teenagers and sold their brains to zombies as food.
Tanrı bilir kaç tane evsiz çocuğu öldürüp beyinlerini zombilere sattı.
I thought he did, but who knows?
- Bence yedi ama kim bilir?
I'm guessing he knows now.
Sanırım şimdi biliyor.
I mean, he already knows a hell of a lot about us.
Evet, bunun şakası yok. Hakkımızda çok şey biliyor.
No one knows where he is either. He's not taking anyone's calls, and I can't triangulate his cell phone without at least knowing...
Kimsenin aramasına cevap vermiyor ve telefonunun yerini belirleyemiyorum en azından...
But if he does have a weakness, she might be the only person who knows what it is.
Ancak Hades'in zayıf bir noktası varsa ne olduğunu bilen tek kişi, Zelena olabilir.
McCarthy knows me, he specifically asked to see me.
McCarthy beni tanıyor, özellikle beni görmek istedi.
God knows he could tell anybody anything.
Tanrı bilir herhangi birine herşeyi söyleyebilir.
If he isn't there, someone who knows him is.
Eğer orada değilse onu tanıyan biri oradadır.
It's possible Nieves knows the identity of Lily Cooper's murderer, but I think it's more likely that he intuitively understood where Trager found his second killer.
Nieves'in, Lily'nin katilini biliyor olması muhtemel ama büyük ihtimalle sezgisel olarak Trager'ın ikinci katili nereden bulduğunu anlayabiliyordu.
God knows he needs to be given more responsibility.
Tanrı biliyor, kendine sorumluluk verilmesini istiyor.
Nothing more. Your father would rather have a puppet he can manipulate than a man who knows his own mind.
Baban kendi fikrinde bir adam yerine oynatabileceği bir kuklayı seçiyor.
He knows of the family's good work with or without the seal but we have
Ailemin armasız sevaplarını da görür.