English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ H ] / Hear it

Hear it tradutor Turco

20,476 parallel translation
Glad to hear it.
Bunu duyduğuma sevindim.
- Good. Glad to hear it.
Duyduğuma sevindim.
Let's hear it.
Buyurun.
I know you don't like it and you don't want to hear it from me, but we got to produce for them.
Hoşuna gitmediğini ve bunu benden duymak istemediğini biliyorum ama onlara ürün sağlamak zorundayız.
I hear it's great.
Harika diyorlar.
I hear it and I accept it and I value it and all the other verbs.
Duydum, kabul ettim, değer verdim ve diğer bütün fiilleri uyguladım.
Let's hear it from some of these bridesmaids.
Şimdi nedimelerden birini dinliyoruz.
Well, you didn't hear it from me, but I pulled some strings and you're in.
Benden duymuş olma ama araya birilerini soktum ve kabul edildin.
- Don't wanna hear it.
- Bence durum şu. - Dinlemiyorum.
Let's hear it. - That went well!
- İyi gitti.
Put it on, let's hear it!
Dinleyelim bakalım!
Can I hear it?
Dinleyebilir miyim?
Just hear it.
O zaman duy.
Woman : Hear it?
Duy mu?
I'm happy to hear it.
Bunu duyduğuma memnun oldum.
Well, let's hear it.
Anlat bakalım.
I wanted you and your company to hear it from me first.
Sen ve şirketiniz önce benden duyun istedim.
To hear you say that, to hear it now...
Bunu söylediğini duymak bunu şimdi duymak.
No, no, no, no, let's hear it.
Hayır, hayır, hayır, hayır. Dinleyelim bakalım.
Okay, let's hear it for window washer...
Hadi. Cam Silenden duyalım...
Great, we'd love to hear it.
Harika, duymak isteriz!
Hold on a second, I want to hear how she cracked it.
Bir saniye, nasıl çözdüğünü duymak istiyorum.
Hear the phrase, take the room, got it.
Sözü duyunca, içeri giriyor ve yakalıyoruz.
Actually, it might be better for you to hear this, too.
Aslında bunları siz de duysanız iyi olur.
Oh, it's so good to hear your voice.
Sesini duymak çok güzel.
Sorry to hear about your knee, but it is cool that you skated.
Üzüldüm, ama buz pateni yapmış olman harika.
Parental consent, ever hear of it?
Ailenin rızası diye bir şeyden haberin var mı?
That's what you wanted to hear, isn't it?
Duymak istediğin de buydu zaten, öyle değil mi?
- It is. Sir, can you hear me?
Bayım, beni duyabiliyor musunuz?
I don't hear it anymore.
Artık duymuyorum.
And if I go in there to talk to you, it's like you do listen and I can tell you hear me, but it's not like you're there.
Seninle konuşmak için odana girdiğimde beni dinliyormuş gibi yapıyorsun. Beni duyduğun da belli ama kafan başka yerde gibi.
It was bad intimate, like when your dad writes a poem about Lena Horne's nipples, makes you read it out loud so he can hear if it scans.
Kötü bir yakınlıktı. Babanın, Lena Horne'nun meme uçlarına şiir yazıp veznine bakmak için sana okutması gibi.
Fine. But if it ever comes up, I didn't hear about this.
Peki ama ortaya çıkarsa benim bundan haberim yok.
- You didn't hear? They need spaghetti strainers stat, or it's "pasta la vista" for Pacific Ocean City.
Makarna süzgeci lazım, yoksa Pacific Ocean City makarena oynayacak.
- Great. Now let me hear you throw it away.
- Şimdi söylediğini duyayım.
- I'm not going to release it yet, but if I hear wind of these rumors spreading out of control, I'm going to send it to every tech publication and blog on the face of the earth. Do you understand?
Ama kontrolsüz bir şekilde yayılan dedikoduları duyarsam tüm teknoloji yayıncısına ve yeryüzündeki her blogçuya göndereceğim.
Oh, it's good to hear your voice.
Sesini duymak çok güzel.
It's funny to hear you sound like a normal teenager.
Seni normal bir ergenmiş gibi duymak çok komik.
- Well, actually, it's not... - And I know pretty much all of the cops in town, and if you go two miles over the speed limit, I will hear about it.
- Ve şehirdeki hemen hemen her polisi tanıyorum ve hız limitini 3 km bile aşarsan haberim olur.
Whenever I hear how great you're doing, it kind of makes me feel like a loser.
Ne zaman harika işler çıkardığını duysam kendimi ezik gibi hissediyorum.
Hear me out. I did it at my old high school in Scarsdale.
Scarsdale'deki eski lisemde yapmıştım.
I did hear about the bomb, but I didn't know you were working it.
Bomba olayını duydum ama olay için çalıştığını bilmiyordum.
It's so nice to hear a man talk like that. I mean, I'm not...
Bir erkeğin böyle konuştuğunu duymak ne güzel.
James, I hear you, but it's not your job to worry about the DEO's ethics.
James, anlıyorum ama DEO'nun ahlak kuralları için endişelenmek sana düşmez.
Okay, James, I hear you and I know this is hard, but it's not about you.
James, seni anlıyorum ve zor olduğunun farkındayım ama konu sen değilsin.
I need to hear it from him directly.
Bunu onun ağzından duymam gerek.
Under Myriad, I could see, I could hear, but it was like I was a complete stranger to myself.
Myriad'ın etkisi altındayken, görüyordum, duyuyordum ama sanki kendime tamamen yabancı biri gibiydim.
I know it's not what you want to hear right now, but you are not leaving this room.
Şuan duymak istediklerinin bu olmadığını biliyorum, ama bu odayı terkedemezsin.
All right. Elizabeth will hear of this, and she will know it was a success.
Elizabeth bunu duyacak ve başarılı olduğunu bilecek.
I think it's best they hear that from you.
Sanırım açıklamayı sizden duymaları daha iyi olur.
I've been waiting for this day my whole life, and now that it's hear I'm shy.
Tüm hayatım boyunca bugünü bekledim ben Ve şimdi oldu ama çok utangacım

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]