Hillside tradutor Turco
293 parallel translation
A hillside barn, just like I've always wanted.
Tam şu tepeye, her zaman istediğim gibi bir tepe yanında ambar.
Hillside 8-6-6-1.
Hillside. 8-6-6-1.
So's no woman here'd be obliged to do her washing on a seepage hillside.
Hiçbir kadın yamaçlardan sızan suyla çamaşır yıkamak zorunda değildir.
♪ There are dancing daffodils on the hillside
Başı dönen nergisler tepenin yamacında
- Left us only the rocky hillside.
- Bize tepenin kayalık tarafını bıraktılar.
In autumn the mountain hillside is covered with them.
Sonbaharda dağ yamacı onlarla kaplanır.
Atop this high ground sits a 14-inch gun, deeply embedded in the hillside, which in turn is defended by machine guns set in concrete pillboxes.
Bu tepede de bir top var. Yamacın iyice içinde. Onu da beton siperler içindeki makineli tüfekler savunuyor.
The strawberries are from the hillside.
Çilekler tepe yamacından.
" Up the hillside ;
" Yamaçların tepesine ;
I suppose it doesn't offer much to the casual visitor, unless you're thrilled by a collection of shacks on a hillside.
Sanırım geçici ziyaretçilere pek birşey vaat etmiyor, tabi tepeye birikmiş bir grup kulübe çekici gelmiyorsa.
The men on the church roof, have them support your fire against the hillside.
Kilisenin damındakiler tepeye ateş ederken size destek versin.
Section on the roof, bring your rifles about on the hillside.
Tüfeklerinizi tepeye çevirin.
Oh, yeah. I wrote this at Hillside Hospital, just after my fourth nervous breakdown.
Bunu, Hillside Hastahanesinde dördüncü sinir krizimden sonra yazmıştım.
The steep hillside...
Dik yamaçlar
Look at that hillside.
Şu yamaca bak.
Below the hillside was a bare plain. Grass, stones, lichen... This valley was more wretched than a cemetery.
Tepenin altındaki otlu, taşlı, likenli açık ova... bir mezarlıktan bile daha tenhaydı.
"Suppose a man has a hundred sheep. If one of them strays, does he not leave the other 99 on the hillside and go in search of the one that strayed?"
"Bir adamın 100 koyunu olsa ve onlardan biri yolunu şaşırsa, 99'u bırakıp dağlara gitmez ve yolunu şaşıranı aramaz mı?"
We were going to plant the hillside in grass and trees.
Yamaçlara çim ve ağaç dikecektik.
♪ We will rally from the hillside ♪
- ¶ We will rally from the hillside ¶
See, he found these here alligator shoes up on a hillside, and he put'em on and he started playin'like a boy will.
İşte bu ayakkabıları tepenin yamacında buldu çocuk değil mi, onlarla oynamaya başladı.
Xiaobai likes the grass on hillside.
Atım Xiaobai kırdaki çimene bayılır!
When it went up the hillside, it did not perceive as the people they could cry out in such a way.
Meydanda göründüğünde insanların nasıl olur da o kadar yüksek sesle haykırabildiğini anlayamamıştım.
You little darlings, let's blow this hillside wide apart and show me a pile of gold.
Haydi güzellerim, şu tepeyi uçurup bana altın çıkartın.
Even those who pay close attention to politics... probably saw Hal Phillip Walker and his Replacement Party... as a bit of frost on the hillside... summer, if not late spring, would surely do away with all that.
Politikayı yakında takip edenler bile herhalde Hal Philip Walker ve Değişim Partisini biraz zayıf buldu. Yaz dönemi, hatta ilkbaharın sonu bu durumu halledecek.
Burial at Hillside Cemetery, OK?
Hillside Mezarlığı'nda Defin, tamam mı?
You even lit up the hillside?
Tepeyi bile ışıklandırdın mı?
with the death of his uncle, Muhammad has now lost all protection He was no longer safe in Mecca Alone with Zaid, his adopted son, he went to the hillside town of Taif He asked to be taken in, to be allowed to preach
Amcasını ölümüyle Muhammed i koruyan kalmamıştı Mekke de güvende değildi artık manevi oğlu Zeyd ile, bir dağ kenti olan Taif e gitti oraya kabul edilmesini, vaazlarının dinlenmesini istedi.
Gedya, your horse is dying on the hillside.
Gedya, senin at yamaçta ölüyor!
I told you many times : Don't graze cattle on the hillside.
Sana defalarca söyledim, "Yamaçta sığır otlatmayın" diye!
These very similar cells come not from a fossil plant but from a living one, from this plant, which grows on another Welsh hillside.
Bu çok benzer hücreler bir bitki fosilinde değil, yaşayan bir bitkide başka bir Galler yamacında yaşayan bu bitkide bulunur.
It's chapter six. "The tunnel in the hillside."
Altıncı bölüm. "Yamaçtaki tünel."
Enemy on the left hillside!
Düşman tepenin solunda!
Grasses are green on the hillside.
Tepelerde otlar yeşildir
looking at homes cutting into the hillside.
Orada evler birbirinin içinde.
They're on a hillside and Florence is in the distance.
Bir tepede duruyorlar ve Floransa'nın uzağındalar.
When the plant at hillside starts production we can cope with our needs...
Tepedeki tarladan, ürün toplamaya başlayınca ihtiyacımı karşıla yarabileceğiz.
There was another time, though, that I was running down a hillside that was covered with flowers, and there was a beautiful girl, like 15, with pigtails. - And she was waiting for me.
Bir başka gün, çiçek kaplı bir tepedeydim, ve orada saçları örgülü, çok güzel bir kız vardı...
Hillside, New Jersey.
Hillside, New Jersey.
I listened to the hillside.
Yamaçları dinledim.
Now, his only chance is to maneuver his left flank down the hillside like a swinging gate.
Yapabileceği tek manevra sol cenahtaki askerlerini sürgülü kapı gibi tepeden aşağı kaydırmaktı.
- Newton Davis, 611 Hillside.
- Newton Davis, 611 Hillside.
611 Hillside.
611 Hillside.
- 611 Hillside, that house Newton Davis built.
- 611 Hillside, Newton Davis'in yaptığı şu ev.
Straight up the hillside, out in the open in that gorgeous field of fire.
Tepeye doğru, açıktan... ateş hattına.
If you go, the enemy will sweep up over the hillside and take this entire army from the rear.
Bütün tepeyi ele geçirirler... ve tüm orduyu orada hallederler.
Have the schools arrived the hillside?
6 okul tepe tarafına varmış mı?
"Hillside Strangler gets his college degree in prison."
"Hillside Sapığı kolej diplomasını hapishanede aldı."
A curve as the rolling hillside.
Kavis yuvarlanan tepe için.
From DeSalvo to Bianchi and Buono. The Hillside Strangler.
Bianchi ve Buono'ya geçti.
Boston Strangler, Hillside Strangler....
Boston Canavarı, Yamaç Canavarları...
We'll camp here on this hillside.
Bu tepeye kamp kuracağız. Yiyecek işini nasıl halledeceğiz?